ŞEHRİMİZİ TANITAMADIK?
Sanırım yedi yıl önceydi. Alanya’da açılan kültür ve tanıtım fuarında ziyaretçilere dağıtılan tanıtım broşürlerin elime geçmesiyle öğrendim İbradı’nın Ormana diye bir beldesi olduğunu. Düğmeli evlerini, altın beşik mağarasını, dünyanın en temiz havasına sahip bu kasabayı merak ettim. Bize seksen beş km uzaklıktaki bu yere daha sonra hemen her yıl bir gezimiz oldu. Önceleri gittiğimde tek tük turist olurdu. Daha sonra her gidişimizde görmeye gelenlerin sayısındaki artışa şahit oldum.
Belediye başkanı Mahmut Ayhan Keskin ile dostluğumuz da gittikçe arttı. Bizden Ormana’nın tanınmasındaki istekleri bu konuda görüşlerimizin sorulması yani tanıtım adına bizi önemsemesi açıkçası bizleri Ormana’ya bağladı. Geçen yıl gittiğimizde sokakları yerli yabancı turistlerle doluydu. Kültür evi lokantasında oturacak yer bulamadık.
Geçen hafta Sevgili dostlarımdan biri Antalya’da açılan Şehircilik ve Teknolojileri fuarına davet üzerine katıldı. Geri dönünce fuarda standı açan yüzlerce il ve ilçenin tanıtım için nasıl bir gayret içinde olduklarını bana aktardı. Orada dağıtılan tanıtım broşürlerinden kendi yörelerine has hediye ürünlerinden bana getirmiş. Elmalı’nın seren balı, Kaşın, Ada Çayı, Sandıklının leblebisi. Akseki’nin Av turizmi, Mihalıççık’ın Yunus Emre’si daha başkaları. Kentlerini öyle güzel anlatmışlar ki yolumuz düşerse gelirken alacağımız hediyeler, gezmek istersek göreceğimiz yerler beynimizin bir tarafına kazındı.
Bir esnafımızla geçen gün atölyesinde Seydişehir hakkında konuşurken: “Ali ağabey Allah aşkına yaz, Seydişehir-Konya, Antalya yolunda yol boyunca niçin Seyit Harun Veli, Şeyh Hacı Abdullah Efendi türbesini gösteren bir levha yok. Bu levhalar olsa yolculuk yapanlardan bazıları belki görmek için şehrimize sapacaklar.” dedi. Haklısın yazayım diye söz vermiştim.
Derken Antalya’daki tanıtım fuarına katılmamızın eksiliğinin oradan getirilen tanıtım çalışmalarıyla bana hatırlatılarak dile getirilmesinin istendiğini düşündüm. Bu konuyla ilgili olduğu için herhalde ormanının tanıtım için yaptıklarını hatırladım.
Bize gelen misafirlerimize bize özgü birçok değerimiz olmasına rağmen, kendimize has ürünümüz, yiyeceğimiz bulunmasına rağmen ya kahve fincanı ya da şehrimizin ambleminin bulunduğu Kütahya porseleni hediye ediyoruz.
İkram olarak da fındık, fıstık koyuyoruz. İyi ki birde leblebi var …!
Kısacası şehrimizi tanıtmayı bir türlü öğrenemedik…