Suna Kıraç ve Ardında Bıraktıkları - Prof. Dr. Yakut IRMAK ÖZDEN

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.09.2020 - 11:01, Güncelleme: 25.09.2020 - 11:01
 

Suna Kıraç ve Ardında Bıraktıkları - Prof. Dr. Yakut IRMAK ÖZDEN

Eski başbakanlardan Sadi Irmak’ın kızı Atatürk Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yakut Irmak Özden ‘in rahmetli olan Suna Kıraç hakkında basında çıkan yazısına iktibas olarak yayınlıyoruz.

Kısa bir süre önce yitirdiğimiz değerli -ve ne yazık ki çileli- insan Suna Koç Kıraç’la ilgili en eski anım yaklaşık altmış yıl önceye dayanıyor... Ben Cenevre Devlet Lisesi fen bölümünden -okulun ilk ve tek kız öğrencisi olarak- henüz mezun olmuşum, yıllar sonra Halkçı Parti’den milletvekili seçilen rahmetli ağabeyim Sabri Irmak Cenevre Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci, babam Sadi Irmak kısa bir süre için yanımıza gelmiş... Bir gün, bir işi gereği Cenevre’ye gelmiş olan Vehbi Koç babamı arayıp kaldığı otele davet ediyor. FİLM SAHNESİ GİBİYDİ İkisi aynı kuşağın insanları: Vehbi Bey 1901, babam 1904 doğumlu ve babamın devlet yönetiminde yer alarak çalışma bakanlığını ve (daha sonra SSK’ye dönüşen) İşçi Sigortaları’nı kurduğu 1945’li yıllardan iyi tanışıyorlar... Bu yolculuğunda Vehbi Bey’e kızı Suna eşlik etmiş.. O da Arnavutköy Kız Koleji’ni henüz bitirmiş, ince, zarif bir genç kız. Vehbi Bey bilinen, kendine özgü tevazuu ile Cenevre’nin Leman Gölü’ne bakan şık ve ünlü otellerinden birinde değil, şehrin tren istasyonunun karşısında, orta halli bir otelde kalmayı tercih etmiş.. Otelin küçük lobisinde bir akşam üzeri buluştuk. O anlar hâlâ bir film sahnesi gibi gözümün önünde: Vehbi Bey babama cebinden çıkardığı çok şık bir mataradan viski ikram ediyor, biz üç genç yan masada gülerek, söyleşerek çayımızı yudumluyoruz.. Önlerindeki, henüz yaşanmamış yıllara bin bir umutla bakan üç genç insan.. Bugün o beş kişiden hayatta kalan tek insan olarak bu özel günü özlemle anıyor ve bu anımı okurlarımla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. GENÇLİK, EĞİTİM VE SANAT Daha sonraki yıllarda Suna Kıraç’la yolumuz değişik vesilelerle kesişti. Kendisi yeğenlerimin annesinin en yakın arkadaşlarından biriydi ve dostlukları ortaokul yıllarından başlayarak ömür boyu devam etti. Yeğenim Merve Irmak’ın da nikâh şahidi olduğunu hatırlıyorum. Ülkemiz sanayi burjuvazisinin ilk temsilcilerinden olan Koç ailesinin önde gelen bir üyesi olarak Suna Kıraç, toplumun kendilerine kazandırdıklarının bir bölümünü topluma yararlı kurumlar oluşturarak ya da var olanlara destek olarak ülkesine iade etmeyi bilen bir insan oldu. Oluşturduğu ya da güçlenmesine destek olduğu kurumlar arasında en çok gençlere yönelik, eğitim ve sanat ağırlıklı olanların adı geçmekte.. Ama toplumun desteğe gereksinmesi olan bir diğer kesimi de -yaşlılar-Suna’nın ilgi alanının dışında kalmamıştı. Nitekim, 1991 yılında, o dönemin İstanbul Belediye Başkanı olan Prof.Dr. Nurettin Sözen’in büyük desteğiyle, rahmetli eşim Cahit Özden’le birlikte kurduğumuz Darülaceze Vakfı’nın ilk mütevelli üyeleri arasında Suna ve İnan Kıraç da yer almışlardı. Vakfımız, o tarihlerde, gerçekten onarılmaya ve güçlendirilmeye büyük gereksinimi olan tarihi Darülaceze kurumunun tepeden tırnağa yenilenmesini sağlamıştı. Bu vesileyle de Darülaceze kurumunda barınan yaşlılarla orada sıcak bir yuvaya kavuşan, sahipsiz 0-6 yaşındaki yavrular adına, Suna Kıraç’ı sevgi ve rahmetle, eşi İnan Kıraç’ı da saygı ve minnetle anıyorum. PROF. DR. YAKUT IRMAK ÖZDEN ATATÜRK KÜLTÜR VAKFI BAŞKANI  
Eski başbakanlardan Sadi Irmak’ın kızı Atatürk Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yakut Irmak Özden ‘in rahmetli olan Suna Kıraç hakkında basında çıkan yazısına iktibas olarak yayınlıyoruz.

Kısa bir süre önce yitirdiğimiz değerli -ve ne yazık ki çileli- insan Suna Koç Kıraç’la ilgili en eski anım yaklaşık altmış yıl önceye dayanıyor... Ben Cenevre Devlet Lisesi fen bölümünden -okulun ilk ve tek kız öğrencisi olarak- henüz mezun olmuşum, yıllar sonra Halkçı Parti’den milletvekili seçilen rahmetli ağabeyim Sabri Irmak Cenevre Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci, babam Sadi Irmak kısa bir süre için yanımıza gelmiş... Bir gün, bir işi gereği Cenevre’ye gelmiş olan Vehbi Koç babamı arayıp kaldığı otele davet ediyor.

FİLM SAHNESİ GİBİYDİ

İkisi aynı kuşağın insanları: Vehbi Bey 1901, babam 1904 doğumlu ve babamın devlet yönetiminde yer alarak çalışma bakanlığını ve (daha sonra SSK’ye dönüşen) İşçi Sigortaları’nı kurduğu 1945’li yıllardan iyi tanışıyorlar... Bu yolculuğunda Vehbi Bey’e kızı Suna eşlik etmiş.. O da Arnavutköy Kız Koleji’ni henüz bitirmiş, ince, zarif bir genç kız. Vehbi Bey bilinen, kendine özgü tevazuu ile Cenevre’nin Leman Gölü’ne bakan şık ve ünlü otellerinden birinde değil, şehrin tren istasyonunun karşısında, orta halli bir otelde kalmayı tercih etmiş.. Otelin küçük lobisinde bir akşam üzeri buluştuk.

O anlar hâlâ bir film sahnesi gibi gözümün önünde: Vehbi Bey babama cebinden çıkardığı çok şık bir mataradan viski ikram ediyor, biz üç genç yan masada gülerek, söyleşerek çayımızı yudumluyoruz.. Önlerindeki, henüz yaşanmamış yıllara bin bir umutla bakan üç genç insan.. Bugün o beş kişiden hayatta kalan tek insan olarak bu özel günü özlemle anıyor ve bu anımı okurlarımla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

GENÇLİK, EĞİTİM VE SANAT

Daha sonraki yıllarda Suna Kıraç’la yolumuz değişik vesilelerle kesişti. Kendisi yeğenlerimin annesinin en yakın arkadaşlarından biriydi ve dostlukları ortaokul yıllarından başlayarak ömür boyu devam etti. Yeğenim Merve Irmak’ın da nikâh şahidi olduğunu hatırlıyorum.

Ülkemiz sanayi burjuvazisinin ilk temsilcilerinden olan Koç ailesinin önde gelen bir üyesi olarak Suna Kıraç, toplumun kendilerine kazandırdıklarının bir bölümünü topluma yararlı kurumlar oluşturarak ya da var olanlara destek olarak ülkesine iade etmeyi bilen bir insan oldu. Oluşturduğu ya da güçlenmesine destek olduğu kurumlar arasında en çok gençlere yönelik, eğitim ve sanat ağırlıklı olanların adı geçmekte..

Ama toplumun desteğe gereksinmesi olan bir diğer kesimi de -yaşlılar-Suna’nın ilgi alanının dışında kalmamıştı. Nitekim, 1991 yılında, o dönemin İstanbul Belediye Başkanı olan Prof.Dr. Nurettin Sözen’in büyük desteğiyle, rahmetli eşim Cahit Özden’le birlikte kurduğumuz Darülaceze Vakfı’nın ilk mütevelli üyeleri arasında Suna ve İnan Kıraç da yer almışlardı.

Vakfımız, o tarihlerde, gerçekten onarılmaya ve güçlendirilmeye büyük gereksinimi olan tarihi Darülaceze kurumunun tepeden tırnağa yenilenmesini sağlamıştı. Bu vesileyle de Darülaceze kurumunda barınan yaşlılarla orada sıcak bir yuvaya kavuşan, sahipsiz 0-6 yaşındaki yavrular adına, Suna Kıraç’ı sevgi ve rahmetle, eşi İnan Kıraç’ı da saygı ve minnetle anıyorum.

PROF. DR. YAKUT IRMAK ÖZDEN
ATATÜRK KÜLTÜR VAKFI BAŞKANI

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.