ANBAR DAMI...

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 10.04.2021 - 07:20, Güncelleme: 10.04.2021 - 07:20
 

ANBAR DAMI...

Hakkı Balcı Köşe yazısı

  “Göz kenarlarında ince birkaç çizgi, kalplerde çizik, alında derin hendektir hüznün emareleri; Elle tutulmaz... Kim bilir, kaç üzüntünün ağırlığını taşır, yüzler, gözler, gönüller; Kimse bilmez... Sesine vurur, yüzüne çöker bazen... Ve herkes görür bir tek sen duyarsın içine oturup kaldığı o an..." *** “En yakınından kaçar insan bazen... En yakın bulduğundan ya da bulacağını zannettiği insandan... Çok umduğundan ya da hiç ummadığından...” “Kahvenin hatırına gün biçen gönül mü kaldı şimdilerde? Gönüller metruk, hatırsız... Telvesi yavan kahvelerin...” *** "Üç dünya arasında kurabildiğin bağ ve muhakeme kabiliyetin kadar huzurlusun... İçinde yaşattığın dünya, içinde yaşadığın dünya ve öteki dünya..." *** "Tamı yok...Bütün solukları yarım... Her anı, her yanı yarım... Yarımları da yarım, yalan dünyanın... Tamı yarın... Belki; yarından da yakın sahici dünyanın..." *** "Hep insan azlığı zannettik ömrümüzün en karanlık, en çıkılmaz kuyusu yalnızlıklarını... Aldanmışız... Meğer; Kör yüreklerin, geniş sedirlerindeki tenhalık, sevgisizlikmiş yalnızlık..." *** “Hep bi özlem içimizde; Kimimiz eskiye hasret, kimimiz eksiğine... Kimi sevgiye, kimi sevgiliye hasret... Kimi beşiğine, kimi kefenine... Kimi doğduğu yere, kimi doğurduğuna hasret... Tamı yok artık dünyanın ya çeyrek ya da yarım bütün nefesleri... Biraz sevgi, biraz saygı ve huzur aslında özlenen... Heybeler dolu lakin... Herkes almaya meyilli, vereni yok...” *** " 'Avuçlarımda hala sıcaklığın var inan' deyip deyip sevgiliyi yad eden güfte kâr...! Ben en çok neyi özledim biliyor musun? Seher vakti kireç çöküğü dizlerinin üstünde avuçlarına konuşan annemin, Estağfurullah ‘la başlayıp, Amin'le biten güftelerini..." *** “İsraf ettiğim tevazu; en zayıf yanım... Senden vurdular hep beni... Bilmem ki...! Küssem mi sana? Bende vursam mı? Bendeki seni...” *** 'Gündüzün karanlığından gecenin aydınlığına merhaba... Zira; güneşi çalanlara doldu dünya... Ay'da sizin olsun... Buyurun, yıldızlarda...' *** "Yürekten değil artık sevgiler... Soyut... El yapımı..." *** “Ömrümüzün en uzun zaman dilimlerini, en küçük zaman dilimlerinde verdiğimiz alelacele karar ve tereddütlerin yüküne maruz bırakıp mahkûm ettik hep... Ve şimdi tek sığınak; şükür dairesi, hamd teslimiyeti...” *** Bazen “alıngansın” hatta daha da ileriye gidilerek “amma da alıngansın” mübalağasına maruz kalırsınız. Doğru bir yanı olması ihtimal dahilinde. Hepimiz de bir parçası vardır. Buluttan nem kapan boyutunda olması da sağlıklı bir durum değil ama... Karşı tarafın iyi niyetine suizan besleme boyutunda olmadığı sürece de biraz olmalı, alınmalı insan... Fakat böylesi anlar da muhatabınızın “alıngan sıfatlaması” yaparken kendi tasarrufunu da gözden geçirmesi doğru bir yaklaşım olmaz mı? Bu durum, aslında alıngansın denilen kişinin, sözcükleri ya da tavrını başı boş salıverenin duyarsızlığına, gönül kırmakta pervasızlığına üzüldüğü, içerlediği halde tevazusundan aynı şekilde cevap verememenin çaresizliği olamaz mı? Duygularınıza reva görülen bu şiddetin müsebbipleri, ruhunuzun bu sessiz protestosunu alınganlıkla suçlamak yerine samimi bir empati yapsa olmaz mı? Hangi makam insan gönlünün üstünde bir taht, bir dergahtır? “Amaaan salla gitsin...” Görüşmeyiz olur biter demek; vefalı olmanın gereği, güzel bir kalbin üretimi olabilir mi?  
Hakkı Balcı Köşe yazısı

 

“Göz kenarlarında ince birkaç çizgi, kalplerde çizik, alında derin hendektir hüznün emareleri; Elle tutulmaz... Kim bilir, kaç üzüntünün ağırlığını taşır, yüzler, gözler, gönüller; Kimse bilmez... Sesine vurur, yüzüne çöker bazen... Ve herkes görür bir tek sen duyarsın içine oturup kaldığı o an..."

***

“En yakınından kaçar insan bazen... En yakın bulduğundan ya da bulacağını zannettiği insandan... Çok umduğundan ya da hiç ummadığından...”

“Kahvenin hatırına gün biçen gönül mü kaldı şimdilerde? Gönüller metruk, hatırsız... Telvesi yavan kahvelerin...”

***

"Üç dünya arasında kurabildiğin bağ ve muhakeme kabiliyetin kadar huzurlusun... İçinde yaşattığın dünya, içinde yaşadığın dünya ve öteki dünya..."

***

"Tamı yok...Bütün solukları yarım... Her anı, her yanı yarım... Yarımları da yarım, yalan dünyanın... Tamı yarın... Belki; yarından da yakın sahici dünyanın..."

***

"Hep insan azlığı zannettik ömrümüzün en karanlık, en çıkılmaz kuyusu yalnızlıklarını... Aldanmışız... Meğer; Kör yüreklerin, geniş sedirlerindeki tenhalık, sevgisizlikmiş yalnızlık..."

***

“Hep bi özlem içimizde; Kimimiz eskiye hasret, kimimiz eksiğine... Kimi sevgiye, kimi sevgiliye hasret... Kimi beşiğine, kimi kefenine...

Kimi doğduğu yere, kimi doğurduğuna hasret...

Tamı yok artık dünyanın ya çeyrek ya da yarım bütün nefesleri... Biraz sevgi, biraz saygı ve huzur aslında özlenen... Heybeler dolu lakin... Herkes almaya meyilli, vereni yok...”

***

" 'Avuçlarımda hala sıcaklığın var inan' deyip deyip sevgiliyi yad eden güfte kâr...! Ben en çok neyi özledim biliyor musun? Seher vakti kireç çöküğü dizlerinin üstünde avuçlarına konuşan annemin, Estağfurullah ‘la başlayıp, Amin'le biten güftelerini..."

***

“İsraf ettiğim tevazu; en zayıf yanım...

Senden vurdular hep beni...

Bilmem ki...! Küssem mi sana?

Bende vursam mı? Bendeki seni...”

***

'Gündüzün karanlığından gecenin aydınlığına merhaba... Zira; güneşi çalanlara doldu dünya... Ay'da sizin olsun... Buyurun, yıldızlarda...'

***

"Yürekten değil artık sevgiler... Soyut... El yapımı..."

***

“Ömrümüzün en uzun zaman dilimlerini, en küçük zaman dilimlerinde verdiğimiz alelacele karar ve tereddütlerin yüküne maruz bırakıp mahkûm ettik hep... Ve şimdi tek sığınak; şükür dairesi, hamd teslimiyeti...”

***

Bazen “alıngansın” hatta daha da ileriye gidilerek “amma da alıngansın” mübalağasına maruz kalırsınız. Doğru bir yanı olması ihtimal dahilinde. Hepimiz de bir parçası vardır.

Buluttan nem kapan boyutunda olması da sağlıklı bir durum değil ama... Karşı tarafın iyi niyetine suizan besleme boyutunda olmadığı sürece de biraz olmalı, alınmalı insan...

Fakat böylesi anlar da muhatabınızın “alıngan sıfatlaması” yaparken kendi tasarrufunu da gözden geçirmesi doğru bir yaklaşım olmaz mı?

Bu durum, aslında alıngansın denilen kişinin, sözcükleri ya da tavrını başı boş salıverenin duyarsızlığına, gönül kırmakta pervasızlığına üzüldüğü, içerlediği halde tevazusundan aynı şekilde cevap verememenin çaresizliği olamaz mı?

Duygularınıza reva görülen bu şiddetin müsebbipleri, ruhunuzun bu sessiz protestosunu alınganlıkla suçlamak yerine samimi bir empati yapsa olmaz mı?

Hangi makam insan gönlünün üstünde bir taht, bir dergahtır?

“Amaaan salla gitsin...” Görüşmeyiz olur biter demek; vefalı olmanın gereği, güzel bir kalbin üretimi olabilir mi?

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.