Bu yıl yaşadıklarımız, sadece üreticinin değil, hepimizin kulağına küpe olmalı.
Kuraklık ve susuzluk artık sadece haber bültenlerinde duyduğumuz uzak tehlikeler değil; yanı başımızda, toprağımızda, tarlamızda kendini tüm çıplaklığıyla gösteriyor. Dünyanın en büyük sorunlarından biri olan su krizi, Seydişehir’de de etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başladı.
Bu yıl tarımda iki yol ayrımında kaldık: Ya yeni su kaynakları bulacağız ya da suyu daha az tüketen ürünlere yönelmek zorunda kalacağız. Ancak mesele yalnızca suyla da sınırlı değil. Bu yıl yaşananlar, tarımda planlamanın, pazarlamanın ve kaliteli tohumun ne kadar hayati olduğunu da yüzümüze çarptı.
Karpuzda fiyatlar adeta dibe vurdu. Patates başta olmak üzere birçok ürün geçen yılki değerinin çok altında satıldı. Ancak bir gelişme vardı ki dikkat çekiciydi: Buğdayda denenen Ukrayna menşeli tohum, yüzde 20’lere varan verim artışı sağladı. Bu bize gösteriyor ki, doğru tohumla, doğru planlamayla daha azla yetinmek zorunda değiliz.
Artık bazı şeyleri daha fazla erteleme lüksümüz yok. İlçe bazında tarım planlaması yapmak, kaliteli tohum konusunda üreticiyi bilinçlendirmek ve suyu yönetmek için vakit kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Alanında uzman kişilerden oluşan bir Tarım ve Su Komisyonu kurulmalı ve bu komisyon yıl boyunca aktif çalışmalı.
“Bu yıl da geçti” deyip arkamıza yaslanırsak, gelecek yıllar bizi daha büyük sorunlarla yüzleştirebilir. O yüzden çözüm için masa bugünden kurulmalı. Çünkü suyun ve toprağın şakası yok.