BANA NE...

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 20.10.2020 - 11:26, Güncelleme: 20.10.2020 - 11:26
 

BANA NE...

Hakkı Balcı köşe yazısı

Çok şükür; Dertlenebilen, kibir yüklü, bencil, pragmatik karakterlerin işine gelmeyen cümleleri kurmaktan imtina etmeden yaşıma ve yazma gayreti içinde olan birisiyim… Bu cümlelerden alarak, sadece espri ve ironi amaçlı kullandığım ‘Nemelazımcılığın’ eş anlamlısı ‘Bana ne’ sözcüğü ile cebelleşeceğim yazımda... Zira, bu ‘irite’ edici sözcüğü sık sık kullanarak bela ve musibetlerden korunduğumuzu zannediyoruz. Halbuki! Kayıtsız kalışlarımız, suskunluklarımız ve korkularımız bugün; kim bilir hangi haksızların, ekmeğine yağ sürecek... Bunu bir yaşam tarzı haline getirdiysek de; vay halimize… ‘İyi olursa kendinden, kötü olursa senden…’, ‘Sanane…’, ’Banane…’ ‘Cebine girip çıkan mı var…’, ‘Altta kalanın canı çıksın’ ‘Anamdan dayım değil, babamdan soyum değil” sözleri bilinç altına yerleşmiş, diline pelesenk etmiş ‘Bana dokunmayan bin yıl yaşasıncıların her geçen gün arttığı benciller... Bir çorap bile götüremeyeceğimizi bile bile dünyevi korkularımızın esareti ile “Her koyun kendi bacağından asılır…” gibi iğrenç, uydurma sözlerle bireyi ve toplumu pısırıklığa sevk eden etrafında olup bitenlere, ahkâm kesip en ufak eylemsel bir katkısı olmayan reaktif güçlerin, bu topluma, huzura verdiği zararlar; düşünen, üreten, sunan, fayda sağlayan insanların hatalarının yaşattığı olumsuzluklardan katbekat fazladır…   Duygusuzluk, İlkesizlik biatı… Biat esareti… Esaret feodalizmi, bütün bunlarda mutsuz, umutsuz, huzursuz bir toplumu doğurur… Tekrar ediyorum hiç kimse bu serzenişten haddi olmayan şeylere burnunu soksun gibi bir sonuç çıkarmasın… Dert edinmek, toplumsal yaralara parmak basmaktan öte bir gayem yok… “Kıl beşi kurtar başı…” diyerek imanını kurtardığını zannedip, ‘etliye sütlüye karışma...’ felsefesi ile yaşayan, suya sabuna dokunmayan, ‘Dünyada mekân, ahrette iman…’ diyen, egoist, duygusuz bencillerin kaçırdıkları gerçek; para, mal-mülk, köşk ve saraya sahip olmaktan ziyade; lazım olan şeyin bu dünyada; hak, hukuk, yardımlaşma, iman, öteki dünyada; mekân olduğudur… Hülasası; Bu millet ne çektiyse; Ömrünü ‘tıp’ oyunu ile geçiren ve “Doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulur…” korkusu ile doğrulardan kaçan; tasdikçi, uyuşuk, pısırık, susan, uykucu,  pragmatik, reaktif güçlerden gelmiştir… Meyveli ağaçları taşlamaktan da asla geri kalmazlar… Bu vesile ile üreten, veren, haddini bilen, toplumsal meselelere duyarsız kalmayan, acizi-muhtacı görüp elinden tutan, insaf ve infakı düstur edinen insan evlatlarının önünde saygıyla eğiliyorum…   GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “İyi ki Rab’bimiz tek sığınağımız… Ne ‘usandım’ diyor, ne yine mi sen… Hep şefkat, hep merhamet… Ya O’nun yarattığı biz.!”
Hakkı Balcı köşe yazısı

Çok şükür;

Dertlenebilen, kibir yüklü, bencil, pragmatik karakterlerin işine gelmeyen cümleleri kurmaktan imtina etmeden yaşıma ve yazma gayreti içinde olan birisiyim…

Bu cümlelerden alarak, sadece espri ve ironi amaçlı kullandığım ‘Nemelazımcılığın’ eş anlamlısı ‘Bana ne’ sözcüğü ile cebelleşeceğim yazımda...

Zira, bu ‘irite’ edici sözcüğü sık sık kullanarak bela ve musibetlerden korunduğumuzu zannediyoruz.

Halbuki! Kayıtsız kalışlarımız, suskunluklarımız ve korkularımız bugün; kim bilir hangi haksızların, ekmeğine yağ sürecek...

Bunu bir yaşam tarzı haline getirdiysek de; vay halimize…

‘İyi olursa kendinden, kötü olursa senden…’,

‘Sanane…’,

’Banane…’

‘Cebine girip çıkan mı var…’,

‘Altta kalanın canı çıksın’

‘Anamdan dayım değil, babamdan soyum değil” sözleri bilinç altına yerleşmiş, diline pelesenk etmiş ‘Bana dokunmayan bin yıl yaşasıncıların her geçen gün arttığı benciller...

Bir çorap bile götüremeyeceğimizi bile bile dünyevi korkularımızın esareti ile “Her koyun kendi bacağından asılır…” gibi iğrenç, uydurma sözlerle bireyi ve toplumu pısırıklığa sevk eden etrafında olup bitenlere, ahkâm kesip en ufak eylemsel bir katkısı olmayan reaktif güçlerin, bu topluma, huzura verdiği zararlar; düşünen, üreten, sunan, fayda sağlayan insanların hatalarının yaşattığı olumsuzluklardan katbekat fazladır…  

Duygusuzluk, İlkesizlik biatı…

Biat esareti…

Esaret feodalizmi, bütün bunlarda mutsuz, umutsuz, huzursuz bir toplumu doğurur…

Tekrar ediyorum hiç kimse bu serzenişten haddi olmayan şeylere burnunu soksun gibi bir sonuç çıkarmasın…

Dert edinmek, toplumsal yaralara parmak basmaktan öte bir gayem yok…

“Kıl beşi kurtar başı…” diyerek imanını kurtardığını zannedip, ‘etliye sütlüye karışma...’ felsefesi ile yaşayan, suya sabuna dokunmayan, ‘Dünyada mekân, ahrette iman…’ diyen, egoist, duygusuz bencillerin kaçırdıkları gerçek; para, mal-mülk, köşk ve saraya sahip olmaktan ziyade; lazım olan şeyin bu dünyada; hak, hukuk, yardımlaşma, iman, öteki dünyada; mekân olduğudur…

Hülasası;

Bu millet ne çektiyse; Ömrünü ‘tıp’ oyunu ile geçiren ve “Doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulur…” korkusu ile doğrulardan kaçan; tasdikçi, uyuşuk, pısırık, susan, uykucu,  pragmatik, reaktif güçlerden gelmiştir… Meyveli ağaçları taşlamaktan da asla geri kalmazlar…

Bu vesile ile üreten, veren, haddini bilen, toplumsal meselelere duyarsız kalmayan, acizi-muhtacı görüp elinden tutan, insaf ve infakı düstur edinen insan evlatlarının önünde saygıyla eğiliyorum…

 

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

“İyi ki Rab’bimiz tek sığınağımız…

Ne ‘usandım’ diyor, ne yine mi sen…

Hep şefkat, hep merhamet…

Ya O’nun yarattığı biz.!”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.