X ve Z Kucaklaşması

Türkiye (STG) - SEYDİŞEHİR TOROSLAR GAZETESİ | 06.07.2022 - 22:37, Güncelleme: 06.07.2022 - 22:37
 

X ve Z Kucaklaşması

Nilüfer Kaya Özpolat'ın Köşe Yazısı

                  Son günlerde memleketimizde intihar  vakalarında ki artış dikkat çekiyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama  ateş denen olgu/varlık öyle birşey ki önü alınmazsa düştüğü yerde kalmıyor sınır tanımadan yayılıyor. Nedenleri üzerine söylemler/fikirler oldukça fazla. Ekonomik sebepler, bunalım, aşk acısı vs vs bunların etkisi vardır mutlaka ama  ben asıl nedenin “Hayata yüklenemeyen anlam” olduğunu düşünüyorum.    Sahi  sizce nedir hayatın anlamı? Bu soruyu ne kadar kişi işitirse o kadar doğru cevabı var. Yani cevap göreceli. Çok ilginç bu felsefenin, alimlerin, mürekkep yalamışların, entel tabakanın  konusu/ilgi alanı gibi düşünülür. Ama komşum Mehmet amcada bu hayatı yaşıyor. Aynı soruya bir felsefeci/sosyolog/entel kadar oda muhatap olmak zorunda? Ve yaşamını bunun üzerine inşa etmeli değil mi? Hayatı neye benzetiyorsunuz ? Şu muhteşem düzen/evren/dünya neden dizayn edilmiş olabilir?  “ Doğ büyü/yaşa öl ” Sadece bu döngü  üzerine kurulmuş  bir ömür yeterli mi, hayatı tanımlamak için? Doğmak bu yaşadığımız zamanda, toplumda, ailede, çevrede bizim tercihimiz miydi ki, ölmek/yaşamı sonlandırmak bizim  tercihimize bırakılmış olsun?          Sevgili Z kuşağı sizlere yürek dolusu sevgilerimi sunuyorum. Kim ne derse desin sizlerden çok umutluyum. Çünkü Z’ den sonra A gelir. O tertemiz başlangıcı sizler inşa edeceksiniz. Sadece memleketimin değil tüm insanlığın buna ihtiyacı var. Sorguluyorsunuz sorularınız çok güzel, bizler cevap veremesek bile “sorunun cevabı sorunun kaynağındadır” ilkesi gereği o cevaplar yolunuz üzerinde karşınıza çıkacaktır. Yürümeye, sormaya, sorgulamaya cevap ve çözüm bulmaya olan gayretinizden asla vazgeçmeyiniz. Asırlardır bu minvalde ciddi tıkanıklıklar oluştu. Büyük çoğunluk Maslow* ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk üç basamağına takılı kaldı.  Sanırım bu dengesiz, acımasız çarkların dönebilmesi için, kasten takılı bırakıldık bu aşamalara. Diğer basamaklara geçebilenler azınlık kalıp “genel ” tarafından dışlandı. Sizin kuşağınıza sunulanlar bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran imkânlardı. Bu nimet ağır külfetlerle birlikte verildi sizlere. Seçim size bırakıldı. İlim, bilim ve irfana ulaşmanın kolaylığı yanında boş ve gereksiz demeyeceğim insanı aşağıların aşağısına  kolayca çekebilecek şeyler de  aynı düzlem üzerindeydi. Hangi yolu seçeceği, tercih özgürlüğü insanoğluna bırakılmıştı.     Sevgili anneler babalar, eğitimciler, bakkal Hasan amca, komşu Ayşe teyze, müdürüm, amirim    “gelin gençlerle bir araya gelelim. Biz nasihat edelim onlar dinlesin ” demeyeceğim. Onlar anlatsın biz dinleyelim. Tarafsız, yargısız, sorgusuz sualsiz sırf anlayabilmek için dinleyelim. Ne istiyorlar? Bizim hatalarımız, eksiklerimiz neler? Ne söylediler de biz ne anladık/anlamak istedik?      Büyüklerinin  “Başarı başarı başarı hatta daha fazla başarı ” odaklı bir hayat dayatmasından şikâyetçi gençler. Nedir bu hırsımızın sebebi? Sosyal medyada ağırlıklı olarak “başarılı olanlar!” paylaşımları dolaşır bilirsiniz. Peki, mutluluk/ manevi tatmin neden bunun haberleri yapılmaz. Mutlu olmak/olabilmek önemsiz midir? Bu alan üzerine düşünmek ya da yaşamak için emekli olmayı mı beklemeli insanlar? İste yine aynı yere geldi düşüncelerim; nedir bu hayat/yaşam/ömür dedikleri?        Ne kaleme ne ağzıma almak istemiyorum yazımın ilk satırlarında bahsettiğim “intihar” kelimesini. Bu yazıyı haftalar önce yazacaktım ama birkaç cümle yazıp bıraktım. Ta ki üç gün önce İstanbul’dan bir yakınım  “ Hocam 16 yaşında ki  oğlum iki defa kendini öldürmeyi düşünmüş. Ne yapabiliriz? Neler yapılmalı?” diye sorana kadar. Bu kadar kolay ve basit olmamalı ölümü istemek/seçmek.     Ey nefsim ve bu satırları okuyan sevgili Ahsen’i Takvim kardeşim, bilirsiniz resmi kurum ve kuruluşlarda yangında kurtarılacak listeleri asılıdır. Bu liste en önemliden daha az önemliye göre sıralanmıştır. Lafın kısası ortalık her bakımdan yangın yeri, liste başı da gençler. Herkes ama herkes üzerine düşeni yapmakla sorumludur.  Sevgili Z’ler bir X olarak sesleniyorum sizlere bu köşe vesilesiyle… ne sizleri, ne zamanı, ne dış güçleri suçlamadan, suçlu bile aramadan bir araya gelinsin. Dökelim eteğimizde ki taşları ortaya, atalım üzerimizde ki gereksiz ağırlıkları… Telafisi olmayan bir şey yok şu hayatta, çıkıp gitmiş candan gayrı… Kucaklaşalım, helalleşelim telafi edelim hataları…      
Nilüfer Kaya Özpolat'ın Köşe Yazısı

          

       Son günlerde memleketimizde intihar  vakalarında ki artış dikkat çekiyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama  ateş denen olgu/varlık öyle birşey ki önü alınmazsa düştüğü yerde kalmıyor sınır tanımadan yayılıyor. Nedenleri üzerine söylemler/fikirler oldukça fazla. Ekonomik sebepler, bunalım, aşk acısı vs vs bunların etkisi vardır mutlaka ama  ben asıl nedenin “Hayata yüklenemeyen anlam” olduğunu düşünüyorum.

   Sahi  sizce nedir hayatın anlamı? Bu soruyu ne kadar kişi işitirse o kadar doğru cevabı var. Yani cevap göreceli. Çok ilginç bu felsefenin, alimlerin, mürekkep yalamışların, entel tabakanın  konusu/ilgi alanı gibi düşünülür. Ama komşum Mehmet amcada bu hayatı yaşıyor. Aynı soruya bir felsefeci/sosyolog/entel kadar oda muhatap olmak zorunda? Ve yaşamını bunun üzerine inşa etmeli değil mi? Hayatı neye benzetiyorsunuz ? Şu muhteşem düzen/evren/dünya neden dizayn edilmiş olabilir?  “ Doğ büyü/yaşa öl ” Sadece bu döngü  üzerine kurulmuş  bir ömür yeterli mi, hayatı tanımlamak için? Doğmak bu yaşadığımız zamanda, toplumda, ailede, çevrede bizim tercihimiz miydi ki, ölmek/yaşamı sonlandırmak bizim  tercihimize bırakılmış olsun?

         Sevgili Z kuşağı sizlere yürek dolusu sevgilerimi sunuyorum. Kim ne derse desin sizlerden çok umutluyum. Çünkü Z’ den sonra A gelir. O tertemiz başlangıcı sizler inşa edeceksiniz. Sadece memleketimin değil tüm insanlığın buna ihtiyacı var. Sorguluyorsunuz sorularınız çok güzel, bizler cevap veremesek bile “sorunun cevabı sorunun kaynağındadır” ilkesi gereği o cevaplar yolunuz üzerinde karşınıza çıkacaktır. Yürümeye, sormaya, sorgulamaya cevap ve çözüm bulmaya olan gayretinizden asla vazgeçmeyiniz. Asırlardır bu minvalde ciddi tıkanıklıklar oluştu. Büyük çoğunluk Maslow* ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk üç basamağına takılı kaldı.  Sanırım bu dengesiz, acımasız çarkların dönebilmesi için, kasten takılı bırakıldık bu aşamalara. Diğer basamaklara geçebilenler azınlık kalıp “genel ” tarafından dışlandı. Sizin kuşağınıza sunulanlar bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran imkânlardı. Bu nimet ağır külfetlerle birlikte verildi sizlere. Seçim size bırakıldı. İlim, bilim ve irfana ulaşmanın kolaylığı yanında boş ve gereksiz demeyeceğim insanı aşağıların aşağısına  kolayca çekebilecek şeyler de  aynı düzlem üzerindeydi. Hangi yolu seçeceği, tercih özgürlüğü insanoğluna bırakılmıştı.

    Sevgili anneler babalar, eğitimciler, bakkal Hasan amca, komşu Ayşe teyze, müdürüm, amirim    “gelin gençlerle bir araya gelelim. Biz nasihat edelim onlar dinlesin ” demeyeceğim. Onlar anlatsın biz dinleyelim. Tarafsız, yargısız, sorgusuz sualsiz sırf anlayabilmek için dinleyelim. Ne istiyorlar? Bizim hatalarımız, eksiklerimiz neler? Ne söylediler de biz ne anladık/anlamak istedik?

     Büyüklerinin  “Başarı başarı başarı hatta daha fazla başarı ” odaklı bir hayat dayatmasından şikâyetçi gençler. Nedir bu hırsımızın sebebi? Sosyal medyada ağırlıklı olarak “başarılı olanlar!” paylaşımları dolaşır bilirsiniz. Peki, mutluluk/ manevi tatmin neden bunun haberleri yapılmaz. Mutlu olmak/olabilmek önemsiz midir? Bu alan üzerine düşünmek ya da yaşamak için emekli olmayı mı beklemeli insanlar? İste yine aynı yere geldi düşüncelerim; nedir bu hayat/yaşam/ömür dedikleri?

       Ne kaleme ne ağzıma almak istemiyorum yazımın ilk satırlarında bahsettiğim “intihar” kelimesini. Bu yazıyı haftalar önce yazacaktım ama birkaç cümle yazıp bıraktım. Ta ki üç gün önce İstanbul’dan bir yakınım  “ Hocam 16 yaşında ki  oğlum iki defa kendini öldürmeyi düşünmüş. Ne yapabiliriz? Neler yapılmalı?” diye sorana kadar. Bu kadar kolay ve basit olmamalı ölümü istemek/seçmek.

    Ey nefsim ve bu satırları okuyan sevgili Ahsen’i Takvim kardeşim, bilirsiniz resmi kurum ve kuruluşlarda yangında kurtarılacak listeleri asılıdır. Bu liste en önemliden daha az önemliye göre sıralanmıştır. Lafın kısası ortalık her bakımdan yangın yeri, liste başı da gençler. Herkes ama herkes üzerine düşeni yapmakla sorumludur.

 Sevgili Z’ler bir X olarak sesleniyorum sizlere bu köşe vesilesiyle… ne sizleri, ne zamanı, ne dış güçleri suçlamadan, suçlu bile aramadan bir araya gelinsin. Dökelim eteğimizde ki taşları ortaya, atalım üzerimizde ki gereksiz ağırlıkları… Telafisi olmayan bir şey yok şu hayatta, çıkıp gitmiş candan gayrı… Kucaklaşalım, helalleşelim telafi edelim hataları…  

   

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.