LOKÂL…

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 08.11.2018 - 01:16, Güncelleme: 08.11.2018 - 01:16
 

LOKÂL…

Bir ara memur lokaline dadanmıştık dostlarla… Ali emmimiz vardı Rabbim rahmet etsin… O yaşında hepimize israf derecesinde tevazuluydu… Çay istemek için “Ali emmiiii” diyene arada bir yüksek sesle “Ne var Ali emmindeee…” diye bağırır gülüşmelere vesile olurdu… Bunu ortama neşe katmak için bilinçli yapardı… Lokale şehir erkânının hepsi gelmese de, benliğini aşmış, komplekssiz, kibirsiz, millete avam gözü ile bakmayan, biraz olsun keyif, daha çok; arkadaş gurupları ile hasbıhal için gelirler ve diğer lokal müdavimlerine selamsız masalarına oturmazlardı… Biliyorum ölüyü öpüp, diriyi öpüp, gözü lokale, okeye, batağa dikecekler var amma umurumda değilsiniz… Siz kibriniz içinde boğulun kalın… Merhum Muzaffer Tatu abimin dönemin kaymakamına restini hatırlıyorum… Kaymakam beyle okey oynuyorlar ancak ortam çok resmi… Tatu hariç herkes pek kibar, pek resmi, gülüşleri göndermelik… Uydurma… Efendim sıra sizde”, aaaa unutmuşum... Şuradan mı alacaktım taşı… Sarı beş atmıştınız… Efendim… Öylemiii? Tüh onu atmıcaktım… Muzaffer ağabeyin surat beş karış… Gri paltosunu bile çıkarmamış… Müdehanesiz… Zevksiz… Öfkeli ve birden hiddetle ayağa kalktı… Bir elini cebine sokarak “sizin oynadığınız oyundan başlarım… Ne bu yaaa, oyun mu oynuyoruz işkencemi çekiyoruz…” Diğer masalar da; Belediye başkanı, adli erkândan savcı, hâkim, avukat... Bütün kurumlardan müdürler… Oda başkanlarından tutun, tekel bayii Merhum Ahmet abiye kadar o an kim varsa gülüşüyor… İlk başta hakarete maruz kaldığını düşündüğünüz o masada da herkes işin eğlencesinde, gönül koymak yok, öfke yok… Herkes Muzaffer abiyi yatıştırma peşinde… Ya şimdi, Seydişehir erkânı, müdürü amiri, işçisi, memuru hangi ortamda birlikte olup samimiyet kavramında buluşabiliyor… Haa! Lokalde gubuz yok muydu? Vardı… Kimseyle selamlaşmadan ya da selam vereceği adamı, makamı seçen ancak bugün Seydişehir kaldırımlarında yalnız gezen kibirliler var mıydı? Vardı ama bütünü itibari ile kaynaşan bir çoğunluk hâkimdi… Siyasetçilerin uğrak yeriydi seçim dönemlerinde… Her partiden guruplar halinde gelip çaylarını içer giderlerdi… Girişlerinden çıkışlarına kadar kadar lokal müdavimlerinin aleyhlerine bile olsa esprilerine aynı minvalde mukabele ederlerdi… Hava çok güzeldi, oyun oynuyorduk gülme krizleri arasında… Kulakları çınlasın Kaymakam Cemil Aksak, Taşıyıcılar kooparitifi’nin namı değer müdürü dostum Mehmet Bükücü, ben ve hatırlayamadığım dördüncü kişi oyun oynuyoruz… Etrafımız dostlarla tıklım tıklım… Gurubumuza Ziraat Bankasını denetlemek üzere gelen bir müfettiş dadanmıştı… Ağır ağır gelir bize selam vermez… Kaymakam beye selamlar bizim yüzümüze bile bakmazdı… Kendisine masadan nezaketen yer verirdik ve işkencemiz başlardı… O oyun oynar bizde ona adeta istekacılık yapardık… Çıkarken de veda sözcüğünü sadece Kaymakam Cemil Aksak’a hitaben söylerdi… “İyi akşamlar kaymakam bey…” Bir gün böyle, iki gün böyle, ızdırabımızı  kaymakam beye söyledik… İşkence çekiyoruz biz eğlenmeye geliyoruz müfettiş beye isteka tutmaya değil…”, Farkındayım” dedi güldü Cemil bey… Müfettiş bey 3. Gün yine geldiler; her zamanki gibi kaymakam beye selamı verdiler ve operasyon başladı… Kaymakam bey parmağıyla yay çizerek hepimizi işaretle; Müfettiş bey bakın bunların hepsi benim arkadaşım… Hepsi ukaladır ama ukalalıkta kendilerini geçenleri hiç sevmezler…”Gidiş o gidişti müfettişte… Hülasası; İnsanlar, dar alanda bile kaynaşmayı başarırken; bugün için Seydişehir’e sığmayan sürekli kavgalı, siyasi mülahazalarını sosyal medya aracığı ile sinkafa, bel altı vuruşlara düşmanlıklara çevirenler gani… Son günlerin popüler sözcüğünü iyi kullanan makyevelistler ise kendi bacaklarına sıkarak politika yapma peşinde… Başta da belirttiğim gibi ölüyü öpüp, diriyi öpüp, gözü lokale, okeye, batağa dikecekler var amma umurumda değilsiniz… Bu seçim benim için dağ, ağaç, çiçek, böcek, yağmur, kar bilginiz olsun… Takip edeceğim tek şey ise; çirkef politikalar… Hep aklınızı başınıza toplayın dedim yine diyorum… Bu şehirde yalnız gezen dünün popüleri bugünün süksünü yerde gezen nice burnundan kıl aldırmazları var… Uslu durun bebekler… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.” Ömer Hayyam  

Bir ara memur lokaline dadanmıştık dostlarla…

Ali emmimiz vardı Rabbim rahmet etsin… O yaşında hepimize israf derecesinde tevazuluydu…

Çay istemek için “Ali emmiiii” diyene arada bir yüksek sesle “Ne var Ali emmindeee…” diye bağırır gülüşmelere vesile olurdu… Bunu ortama neşe katmak için bilinçli yapardı…

Lokale şehir erkânının hepsi gelmese de, benliğini aşmış, komplekssiz, kibirsiz, millete avam gözü ile bakmayan, biraz olsun keyif, daha çok; arkadaş gurupları ile hasbıhal için gelirler ve diğer lokal müdavimlerine selamsız masalarına oturmazlardı…

Biliyorum ölüyü öpüp, diriyi öpüp, gözü lokale, okeye, batağa dikecekler var amma umurumda değilsiniz…

Siz kibriniz içinde boğulun kalın…

Merhum Muzaffer Tatu abimin dönemin kaymakamına restini hatırlıyorum… Kaymakam beyle okey oynuyorlar ancak ortam çok resmi… Tatu hariç herkes pek kibar, pek resmi, gülüşleri göndermelik… Uydurma…

Efendim sıra sizde”, aaaa unutmuşum... Şuradan mı alacaktım taşı… Sarı beş atmıştınız… Efendim… Öylemiii? Tüh onu atmıcaktım…

Muzaffer ağabeyin surat beş karış… Gri paltosunu bile çıkarmamış… Müdehanesiz… Zevksiz… Öfkeli ve birden hiddetle ayağa kalktı… Bir elini cebine sokarak “sizin oynadığınız oyundan başlarım… Ne bu yaaa, oyun mu oynuyoruz işkencemi çekiyoruz…”

Diğer masalar da; Belediye başkanı, adli erkândan savcı, hâkim, avukat... Bütün kurumlardan müdürler… Oda başkanlarından tutun, tekel bayii Merhum Ahmet abiye kadar o an kim varsa gülüşüyor… İlk başta hakarete maruz kaldığını düşündüğünüz o masada da herkes işin eğlencesinde, gönül koymak yok, öfke yok… Herkes Muzaffer abiyi yatıştırma peşinde…

Ya şimdi, Seydişehir erkânı, müdürü amiri, işçisi, memuru hangi ortamda birlikte olup samimiyet kavramında buluşabiliyor…

Haa! Lokalde gubuz yok muydu? Vardı…

Kimseyle selamlaşmadan ya da selam vereceği adamı, makamı seçen ancak bugün Seydişehir kaldırımlarında yalnız gezen kibirliler var mıydı? Vardı ama bütünü itibari ile kaynaşan bir çoğunluk hâkimdi…

Siyasetçilerin uğrak yeriydi seçim dönemlerinde… Her partiden guruplar halinde gelip çaylarını içer giderlerdi… Girişlerinden çıkışlarına kadar kadar lokal müdavimlerinin aleyhlerine bile olsa esprilerine aynı minvalde mukabele ederlerdi…

Hava çok güzeldi, oyun oynuyorduk gülme krizleri arasında… Kulakları çınlasın Kaymakam Cemil Aksak, Taşıyıcılar kooparitifi’nin namı değer müdürü dostum Mehmet Bükücü, ben ve hatırlayamadığım dördüncü kişi oyun oynuyoruz… Etrafımız dostlarla tıklım tıklım…

Gurubumuza Ziraat Bankasını denetlemek üzere gelen bir müfettiş dadanmıştı… Ağır ağır gelir bize selam vermez… Kaymakam beye selamlar bizim yüzümüze bile bakmazdı… Kendisine masadan nezaketen yer verirdik ve işkencemiz başlardı… O oyun oynar bizde ona adeta istekacılık yapardık… Çıkarken de veda sözcüğünü sadece Kaymakam Cemil Aksak’a hitaben söylerdi… “İyi akşamlar kaymakam bey…”

Bir gün böyle, iki gün böyle, ızdırabımızı  kaymakam beye söyledik…

İşkence çekiyoruz biz eğlenmeye geliyoruz müfettiş beye isteka tutmaya değil…”, Farkındayım” dedi güldü Cemil bey…

Müfettiş bey 3. Gün yine geldiler; her zamanki gibi kaymakam beye selamı verdiler ve operasyon başladı… Kaymakam bey parmağıyla yay çizerek hepimizi işaretle;

Müfettiş bey bakın bunların hepsi benim arkadaşım… Hepsi ukaladır ama ukalalıkta kendilerini geçenleri hiç sevmezler…”Gidiş o gidişti müfettişte…

Hülasası;

İnsanlar, dar alanda bile kaynaşmayı başarırken; bugün için Seydişehir’e sığmayan sürekli kavgalı, siyasi mülahazalarını sosyal medya aracığı ile sinkafa, bel altı vuruşlara düşmanlıklara çevirenler gani…

Son günlerin popüler sözcüğünü iyi kullanan makyevelistler ise kendi bacaklarına sıkarak politika yapma peşinde…

Başta da belirttiğim gibi ölüyü öpüp, diriyi öpüp, gözü lokale, okeye, batağa dikecekler var amma umurumda değilsiniz…

Bu seçim benim için dağ, ağaç, çiçek, böcek, yağmur, kar bilginiz olsun…

Takip edeceğim tek şey ise; çirkef politikalar…

Hep aklınızı başınıza toplayın dedim yine diyorum…

Bu şehirde yalnız gezen dünün popüleri bugünün süksünü yerde gezen nice burnundan kıl aldırmazları var…

Uslu durun bebekler…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

“Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.” Ömer Hayyam

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.