Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

44 YIL ÖNCE, 44 YIL SONRA?

22 Temmuz 1968 pazartesi günü Küpe ortaklığı adına Mehmet Ulaşan’ın sahipliğini ve mesul müdürlüğünü yaptığı KÜPE gazetesinin yedinci sayısını okudum… Dönemin Kudretli ve sevilen Belediye Başkanı Merhum Nevzat Akbaş’ın “Sohbet” başlıklı yazısı gözüme ilişti… Bir kısmını aynen aktarıyorum… “Geçen hafta iki derdimden söz ettim. Bunlardan birisi, personel yetersizliği diğeri de isteklerin zaman içerisinde sınırlanması idi. Bu konuşmamda başka iki dertten söz edeceğim. Birincisi: Lüzumundan Fazla ilgidir Seydişehir’de hemen herkes kendini belediye başkanı kabul eder veya bunu o kadar kolay zanneder. Hayalinde kurdukları yetmez, uydurma yakıştırmaları az gelir birde bana akıl vermeye kalkarlar. Geçtiğimiz ramazan ayı içersinde. Bir gün Caddelere P.T.T. tarafından kalın ve çirkin ardıç ağacından, telefon direkleri dikildiğini gördüm. Derhal menettim. Belediyeye giderek caddelere çirkin direklerin dikilmesini yasaklayan bir encümen kararı aldım.” (…) şeklinde devam ederek kendisi dışında tebadan, halktan bir tepki gitmediğinden yakınarak devam ediyor… (…) Hüsnü Gözpınar’ın dükkanında Hükümet binasında görevli ve oldukça yetkili biri ben “ben belediye başkanı olsam bu direği buraya diktirtmem” dedi. (…) Ömründe bir ağaç dikmemiş, bir metre yol yapmamışlar, hatta üç merkebe çüş dememiş olanlar belediye hizmetleri konusunda uzman kesilirler. Gözündeki 5 numaralı gözlükle, bordör taşında eğrilik bulanları mı dersiniz, çimento harcının tozu hakkında irşatlarda bulunanları mı sorarsınız, daha neler neler. 1964 yılında ATATÜRK büstü için kaide yapıyoruz. Büst ne tarafa bakacak diye soranlar binlerce, en mühimi sormamaları gerekenler soruyorlar. Kimi camiye arkasını dönmesin der. Kimi kuzeye kimi güneye kimi doğuya, kimi batıya bakmasını ister. Bıktım denenlerden. Kafamın tam askerce olduğu bir anda birisi geldi.(o kendisini bilir) Ne tarafa bakacak dedi. Her tarafa dedim. Çünkü altına motor koyacağım dönecek. İnandı teres örneği inandı gitti.” Devam ediyor Merhum Nevzat Başkan: (…) “ Sen gel kendi görevini tam değil hiç yapma, sonrada ben belediye başkanı olsam …. Diye kasıl bir taşı yoldan kaldırma, içtiğin sigaranın paketini yola at ve sonrada, büyük Türkiye, güzel Seydişehir türküsüne şeflik yap. Yağma yok dostum. Bugün köprülerin altından geçen sular dünkü sular değil. Bu suda evvela iyi niyet ve emek olacak.” Seydişehir Okutma ve Yaşatma Derneği’nin 3 Mayıs 1969 tarihli özel Kültür dergisinin ikinci sayısında “Gelişen Seydişehir” Başlıklı bir yazının sahibi ise; dönemin Kaymakamı Rıza Gür şöyle başlamış yazısına…  “5 ay oldu Seydişehir’de göreve başlayalı. Bu kısa zamanda halkının samimiyeti, yapılacak işlerin bolluğu ve elbirliği içinde çalışma örneği vermesi beni gerçek bir Seydişehirli yaptı. Beş aydır ilgililerle yaptığımız bütün toplantı ve çalışmalarımız Seydişehir’i büyük şehir yapmak için alınması lüzumlu tedbirleri kapsıyor. On sene sonrayı düşündüğümüzde gözlerimin önünde şöyle bir şehir canlanıyor. 50 bini bulan nüfusu, bacası tüten fabrikası, Lise, erkek Sanat Enstitüsüne giden öğrencileri, en az iki ortaokul ile 5-6 ilkokulu olan büyük bir şehir.” Yazısına bu iki paragrafla başlayan Kaymakam Rıza Nur devamında ekonomik bir portre tasvirinde bulunmuş. Demiş ki! (…) Bir gün için Seydişehir’i tanımlayarak gelenlerin ilk intibası şu oluyor. Bir gün öncesinden değişik bir şehir. Bir taraftan da Sosyal tesislerini tamamlamak üzere olan Alüminyum fabrikasının dev görünüşü, öte yanda ekonomik hayatının gelişmesi mevcut banka adedi ile ölçülen bir şehir. Yapı ve kredi, İş Bankasından sonra birkaç güne açılacak olan Vakıflar Bankası ve yeri hazırlanan Türk Ticaret, Akbank ve Halk Bankasının açılması kalkınmamızın belirli delili. Seydişehir’in caddeleri genişliyor, Kuğulu yalnız Seydişehir’in değil civarın turistik mesire yeri olma imkânlarına sahip.” Aynı dönemin Belediye başkanı ve kaymakamın böyle demiş güne dair sözlerinde… Amacım 1968 ve 1969 tan iki güzel insanın günü yansıtan yazıları ile Seydişehir’in bugününe kıyaslama imkânı vermek… Bugün; Nüfusumuz her ne kadar 40 bin olsa banka sayılarımız azalsa, esnafı ayakta durabilmek için kredi veren banka ve kuruluşların arasında mekik dokusa da geliştik büyüdük, il namzedi olduk… Değişmeyen tek gerçekse… Merhum Belediye başkanı Nevzat Akbaş amcanın sitemlerine hala cevap bulacak normalliği yakalamamamız. Bu vesile ile ilçeme çakıl taşı büyüklüğünde hizmeti geçen cümle idarecilerimizi saygıyla anıyorum…
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

44 YIL ÖNCE, 44 YIL SONRA?

22 Temmuz 1968 pazartesi günü Küpe ortaklığı adına Mehmet Ulaşan’ın sahipliğini ve mesul müdürlüğünü yaptığı KÜPE gazetesinin yedinci sayısını okudum… Dönemin Kudretli ve sevilen Belediye Başkanı Merhum Nevzat Akbaş’ın “Sohbet” başlıklı yazısı gözüme ilişti… Bir kısmını aynen aktarıyorum…

“Geçen hafta iki derdimden söz ettim. Bunlardan birisi, personel yetersizliği diğeri de isteklerin zaman içerisinde sınırlanması idi.

Bu konuşmamda başka iki dertten söz edeceğim. Birincisi:

Lüzumundan Fazla ilgidir Seydişehir’de hemen herkes kendini belediye başkanı kabul eder veya bunu o kadar kolay zanneder. Hayalinde kurdukları yetmez, uydurma yakıştırmaları az gelir birde bana akıl vermeye kalkarlar.

Geçtiğimiz ramazan ayı içersinde. Bir gün Caddelere P.T.T. tarafından kalın ve çirkin ardıç ağacından, telefon direkleri dikildiğini gördüm. Derhal menettim. Belediyeye giderek caddelere çirkin direklerin dikilmesini yasaklayan bir encümen kararı aldım.” (…) şeklinde devam ederek kendisi dışında tebadan, halktan bir tepki gitmediğinden yakınarak devam ediyor…

(…) Hüsnü Gözpınar’ın dükkanında Hükümet binasında görevli ve oldukça yetkili biri ben “ben belediye başkanı olsam bu direği buraya diktirtmem” dedi.

(…) Ömründe bir ağaç dikmemiş, bir metre yol yapmamışlar, hatta üç merkebe çüş dememiş olanlar belediye hizmetleri konusunda uzman kesilirler. Gözündeki 5 numaralı gözlükle, bordör taşında eğrilik bulanları mı dersiniz, çimento harcının tozu hakkında irşatlarda bulunanları mı sorarsınız, daha neler neler.

1964 yılında ATATÜRK büstü için kaide yapıyoruz. Büst ne tarafa bakacak diye soranlar binlerce, en mühimi sormamaları gerekenler soruyorlar. Kimi camiye arkasını dönmesin der. Kimi kuzeye kimi güneye kimi doğuya, kimi batıya bakmasını ister. Bıktım denenlerden. Kafamın tam askerce olduğu bir anda birisi geldi.(o kendisini bilir) Ne tarafa bakacak dedi. Her tarafa dedim. Çünkü altına motor koyacağım dönecek. İnandı teres örneği inandı gitti.”

Devam ediyor Merhum Nevzat Başkan:

(…) “ Sen gel kendi görevini tam değil hiç yapma, sonrada ben belediye başkanı olsam …. Diye kasıl bir taşı yoldan kaldırma, içtiğin sigaranın paketini yola at ve sonrada, büyük Türkiye, güzel Seydişehir türküsüne şeflik yap.

Yağma yok dostum. Bugün köprülerin altından geçen sular dünkü sular değil. Bu suda evvela iyi niyet ve emek olacak.”

Seydişehir Okutma ve Yaşatma Derneği’nin 3 Mayıs 1969 tarihli özel Kültür dergisinin ikinci sayısında “Gelişen Seydişehir” Başlıklı bir yazının sahibi ise; dönemin Kaymakamı Rıza Gür şöyle başlamış yazısına

 “5 ay oldu Seydişehir’de göreve başlayalı. Bu kısa zamanda halkının samimiyeti, yapılacak işlerin bolluğu ve elbirliği içinde çalışma örneği vermesi beni gerçek bir Seydişehirli yaptı.

Beş aydır ilgililerle yaptığımız bütün toplantı ve çalışmalarımız Seydişehir’i büyük şehir yapmak için alınması lüzumlu tedbirleri kapsıyor. On sene sonrayı düşündüğümüzde gözlerimin önünde şöyle bir şehir canlanıyor. 50 bini bulan nüfusu, bacası tüten fabrikası, Lise, erkek Sanat Enstitüsüne giden öğrencileri, en az iki ortaokul ile 5-6 ilkokulu olan büyük bir şehir.”

Yazısına bu iki paragrafla başlayan Kaymakam Rıza Nur devamında ekonomik bir portre tasvirinde bulunmuş.

Demiş ki!

(…) Bir gün için Seydişehir’i tanımlayarak gelenlerin ilk intibası şu oluyor. Bir gün öncesinden değişik bir şehir. Bir taraftan da Sosyal tesislerini tamamlamak üzere olan Alüminyum fabrikasının dev görünüşü, öte yanda ekonomik hayatının gelişmesi mevcut banka adedi ile ölçülen bir şehir. Yapı ve kredi, İş Bankasından sonra birkaç güne açılacak olan Vakıflar Bankası ve yeri hazırlanan Türk Ticaret, Akbank ve Halk Bankasının açılması kalkınmamızın belirli delili. Seydişehir’in caddeleri genişliyor, Kuğulu yalnız Seydişehir’in değil civarın turistik mesire yeri olma imkânlarına sahip.”

Aynı dönemin Belediye başkanı ve kaymakamın böyle demiş güne dair sözlerinde… Amacım 1968 ve 1969 tan iki güzel insanın günü yansıtan yazıları ile Seydişehir’in bugününe kıyaslama imkânı vermek…

Bugün; Nüfusumuz her ne kadar 40 bin olsa banka sayılarımız azalsa, esnafı ayakta durabilmek için kredi veren banka ve kuruluşların arasında mekik dokusa da geliştik büyüdük, il namzedi olduk…

Değişmeyen tek gerçekse… Merhum Belediye başkanı Nevzat Akbaş amcanın sitemlerine hala cevap bulacak normalliği yakalamamamız.

Bu vesile ile ilçeme çakıl taşı büyüklüğünde hizmeti geçen cümle idarecilerimizi saygıyla anıyorum…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.