Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

ARZ-I HALİM, SAYIN VALİM, KAİM-İ MAKAMIM VE ŞEHRÜL- EMİN’İMEDİR…

Üniforma deyince dünyanın her yerinde ve ülkemizde akla ilk olarak en disiplinli kurumlar asker ve polis gelir… O kurumlarda da disiplini sağlayan, kumaş parçası değil emir-komuta zinciri ve mesleki sorumluluklarıdır… Bu realiteden yola çıkarak; okullarda ki kılık-kıyafet serbestîsi tartışmalarının yoğun yapıldığı günlerde; tek tip kıyafetin, disiplin sağladığına dair kanının, yanlış bir kanı olduğu kanaatimi ortaya koymuş ve okullarımızda asker değil kendi geleceğini ikame edecek, vicdanı ve zihni hür nesiller yetiştirmenin gayreti içerisinde olmamız gerektiğine işaret etmiştim… Kılık kıyafet serbestîsine dair tartışmalar aradan 4-5 yıl geçmesine rağmen maalesef bitmiş değil… Farklı uygulamaların beraberinde getirdiği olumsuzluklardan en büyük payı öğrenciler, veliler ve irade koymakta zorlanan okul idarecileri alıyorlar… Gelelim sadede; Bu karmaşadan son nasiplenen de; Seydişehir Mahmut Esat Anadolu Lisesi son sınıf öğrencilerinden bir isim… Bin yıl bitmeyecek dedikleri faşist 28 Şubat sürecinin zulmüne maruz kalmış, 1997 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi 3. Sınıftan 1 yıl uzaklaştırma verilerek okuldan uzaklaştırılmış, şimdilerde ilahiyat Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi başörtüsü mağduru bir annenin çocuğu… O gün basitçe; ‘kıyafet serbest olsun ben de inancımı yaşayarak okuyayım…’ mücadelesini veren ve 21yıl sonra ‘kot pantolon giydi, kılık kıyafet yönetmeliğine uymadı’ gerekçesi ile disiplin kuruluna çağırılan, hakkında soruşturma açılan bir çocuğun annesi… İhtiyaç sahibi çocuklar için bireysel gayretler sarf eden, Öğretmenliği boyunca idealist olmanın, sabahları 7 yaşındaki çocuklara rahat-hazır ol komutları ile geleceğimizi teslim edeceğimiz bir Eğitim-Öğretim anlayışının hâkimiyetine karşı durmuş, başörtüsü takıyor diye eşinden, 21 yıl sonra kot pantolon giydi diye evladından dolayı mağdur edilmiş bir babanın çocuğu… Her yıl yükselen başarı grafiğinden dolayı Öğretmenlerinin ‘Bu çocuk gururumuz olacak… Çok gayretli…’ taltifini gören, üniversite hazırlığına yönelik deneme sınavlarında ilk üç sırada yer alan en kötü derecesi altıncılık olan bir çocuk… Ebeveyn, 10. sınıftan bu yana serbest giyen çocuklarına baskı yapıldığından yola çıkarak, dün başörtüsü için verdikleri mücadele neyse bugünde aynı minvalde çocuklarına sahip çıkıp, dayatmaya karşı mücadele veriyor… Veli ile sohbetimiz esnasında duyduklarım ‘bu bir garabet’ dedirtti bendenize… Cidden tuhaflıklar ülkesiyiz ve bu tuhaflıkların tam merkezinde de insan, anlayış, idare ve muhakeme kabiliyeti var... Evet, bu bir garabettir, tuhaflıktır… 28 Şubat sürecinde; dönemin Seydişehir kaymakamının imam-Hatip lisesine giderek okul idaresine kız çocuklarının başını açmaya zorlamasına o gün için verdiğim tepki neyse bugünde aynı tepkiyi vererek soruyorum… -Okula ferace ile gelen öğrenci var mı? Varsa bu kıyafetin kılık kıyafet yönetmeliğinde ki yeri nedir? -Okul kıyafetini Pardösü altına giyerek gelen ve derse bu şekilde giren öğrenci var mı? Varsa bu kıyafetin kılık kıyafet yönetmeliğinde ki yeri nedir? Ne kadar adilsiniz? Bu sorularımdan dolayı kimileri; ferace, pardösü ve başkaca kıyafetlerle gelen öğrencilere karşı olduğum anlamı yükleyecekler… Onlar emin olsunlar ki, inandığım değerleri sunarak kendimi ifade etme derdinde olmayacağım… Sadece ve sadece adalet kavramının içini doldurmaya, çifte standardın, bu garabetin ebeveyn ve çocuklarımızda açacağı yaralara işaret etmek amacındayım… Kot pantolon giyerek okula gelmek suçsa ve soruşturmayı gerektiriyorsa; formalı ve formasız kıyafetle eğitim ve öğretim gören birçok okul ve öğrenci var aynı suçu işlemiyor mu? ‘Çocuklarımı bu anlamda ülkeme, insanlığa faydalı özgür bir birey olarak yetiştirmek istiyorum ve dört evladımın da okullarına serbest kıyafetlerle gitmeleri için ben destek veriyorum… Bu bir suçsa; suçlu benim… Adli yoldan suç duyurusunda bulunsunlar… Soruşturmayı evladıma değil savcılık kanalı ile bana açsınlar…’ diyen bir babaya siz ne yapabileceksiniz? İnsanın aklına gelmiyor değil… Bu bir husumetin tezahürümüdür? İstiklal marşı sırasında soruşturma açılan iki çocuktan isim vermeden söz ederek yem etmeninmantığı nedir? Öğrencilik yıllarımda da birçok öğretmen ve idarecinin işi gücü saç ve tırnak kontrolüydü… Cetvelin keskin tarafı ile parmaklarına vuran öğretmen ve idareciler vardı… Çocukları berbere gönderip yarım günlerini heba ederlerdi... Bu hadisenin bunlardan farkı ne? Değişeni ne? Seydişehir’in en başarılı okullarında da benzeri problemlerin yaşandığı kulağıma geliyor… Bu durum, öğrencilerin derslerine adapte olmalarına, motivasyonlarına olumsuz etki yapıyor… İşin özünü kaçırmamak lazım… Okullarımızda; öğrenci merkezli, geleceğimize odaklı bir eğitim öğretim anlayışı yerini; fiziki anlamda kaliteli, güzel bahçesi olan, derslikleri muntazam, fiziki ödül alma gayretli bir anlayışa bırakmıştır… Eğer bu geçer akçeyse; Konya Meram Fen lisesi Harabe haline rağmen başarıda ülkemizin ilk 10 okulu arasına nasıl giriyor merak ediyorum… Bir okulumuzda öğrencilerin bir metre yaklaşılamadığı kamera ile takip edilen kocaman cidden güzel bir akvaryumu var… Madem yasak, O akvaryumun orada bulunma amacı ne? onu da merak ediyorum…  Bu ülkenin üreten ve çalışan nesillere ihtiyacı var... Kurallar kurallar derken; pısırık, tırsık, öz güveni olmayan, üretmek için düşüncesi olmayan, girişimi olmayan nesiller yetişmesine bu mantıkla gayri ihtiyari olsa bile yardımcı olduğumuzun lütfen farkında olalım… Hülasası; Arz-ı halim; öncelikle Rical’edir… Sayın Valime, Kaymakamıma ve Belediye Başkanımadır… Yaşamın eşitsizliğini kılık kıyafeti okullarda eşitleyerek ortadan kaldıramayız… Disiplini de bu yolla sağlayamayız… Öğrenci okul kapısından çıktıktan sonra hayatın tüm farklılıklarını yaşamaya devam edecektir… Disiplin üniforma ile sağlansaydı Irak ordusu ABD’nin elini kolunu sallayarak topraklarını işgal etmesine müsaade etmezdi… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ ‘Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir…’ (Nisa 58)
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

ARZ-I HALİM, SAYIN VALİM, KAİM-İ MAKAMIM VE ŞEHRÜL- EMİN’İMEDİR…

Üniforma deyince dünyanın her yerinde ve ülkemizde akla ilk olarak en disiplinli kurumlar asker ve polis gelir… O kurumlarda da disiplini sağlayan, kumaş parçası değil emir-komuta zinciri ve mesleki sorumluluklarıdır…

Bu realiteden yola çıkarak; okullarda ki kılık-kıyafet serbestîsi tartışmalarının yoğun yapıldığı günlerde; tek tip kıyafetin, disiplin sağladığına dair kanının, yanlış bir kanı olduğu kanaatimi ortaya koymuş ve okullarımızda asker değil kendi geleceğini ikame edecek, vicdanı ve zihni hür nesiller yetiştirmenin gayreti içerisinde olmamız gerektiğine işaret etmiştim…

Kılık kıyafet serbestîsine dair tartışmalar aradan 4-5 yıl geçmesine rağmen maalesef bitmiş değil… Farklı uygulamaların beraberinde getirdiği olumsuzluklardan en büyük payı öğrenciler, veliler ve irade koymakta zorlanan okul idarecileri alıyorlar…

Gelelim sadede;

Bu karmaşadan son nasiplenen de; Seydişehir Mahmut Esat Anadolu Lisesi son sınıf öğrencilerinden bir isim…

Bin yıl bitmeyecek dedikleri faşist 28 Şubat sürecinin zulmüne maruz kalmış, 1997 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi 3. Sınıftan 1 yıl uzaklaştırma verilerek okuldan uzaklaştırılmış, şimdilerde ilahiyat Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi başörtüsü mağduru bir annenin çocuğu

O gün basitçe; ‘kıyafet serbest olsun ben de inancımı yaşayarak okuyayım…’ mücadelesini veren ve 21yıl sonra ‘kot pantolon giydi, kılık kıyafet yönetmeliğine uymadı’ gerekçesi ile disiplin kuruluna çağırılan, hakkında soruşturma açılan bir çocuğun annesi…

İhtiyaç sahibi çocuklar için bireysel gayretler sarf eden, Öğretmenliği boyunca idealist olmanın, sabahları 7 yaşındaki çocuklara rahat-hazır ol komutları ile geleceğimizi teslim edeceğimiz bir Eğitim-Öğretim anlayışının hâkimiyetine karşı durmuş, başörtüsü takıyor diye eşinden, 21 yıl sonra kot pantolon giydi diye evladından dolayı mağdur edilmiş bir babanın çocuğu…

Her yıl yükselen başarı grafiğinden dolayı Öğretmenlerinin ‘Bu çocuk gururumuz olacak… Çok gayretli…’ taltifini gören, üniversite hazırlığına yönelik deneme sınavlarında ilk üç sırada yer alan en kötü derecesi altıncılık olan bir çocuk…

Ebeveyn, 10. sınıftan bu yana serbest giyen çocuklarına baskı yapıldığından yola çıkarak, dün başörtüsü için verdikleri mücadele neyse bugünde aynı minvalde çocuklarına sahip çıkıp, dayatmaya karşı mücadele veriyor…

Veli ile sohbetimiz esnasında duyduklarım ‘bu bir garabet’ dedirtti bendenize… Cidden tuhaflıklar ülkesiyiz ve bu tuhaflıkların tam merkezinde de insan, anlayış, idare ve muhakeme kabiliyeti var...

Evet, bu bir garabettir, tuhaflıktır…

28 Şubat sürecinde; dönemin Seydişehir kaymakamının imam-Hatip lisesine giderek okul idaresine kız çocuklarının başını açmaya zorlamasına o gün için verdiğim tepki neyse bugünde aynı tepkiyi vererek soruyorum…

-Okula ferace ile gelen öğrenci var mı? Varsa bu kıyafetin kılık kıyafet yönetmeliğinde ki yeri nedir?

-Okul kıyafetini Pardösü altına giyerek gelen ve derse bu şekilde giren öğrenci var mı? Varsa bu kıyafetin kılık kıyafet yönetmeliğinde ki yeri nedir? Ne kadar adilsiniz?

Bu sorularımdan dolayı kimileri; ferace, pardösü ve başkaca kıyafetlerle gelen öğrencilere karşı olduğum anlamı yükleyecekler… Onlar emin olsunlar ki, inandığım değerleri sunarak kendimi ifade etme derdinde olmayacağım… Sadece ve sadece adalet kavramının içini doldurmaya, çifte standardın, bu garabetin ebeveyn ve çocuklarımızda açacağı yaralara işaret etmek amacındayım…

Kot pantolon giyerek okula gelmek suçsa ve soruşturmayı gerektiriyorsa; formalı ve formasız kıyafetle eğitim ve öğretim gören birçok okul ve öğrenci var aynı suçu işlemiyor mu?

‘Çocuklarımı bu anlamda ülkeme, insanlığa faydalı özgür bir birey olarak yetiştirmek istiyorum ve dört evladımın da okullarına serbest kıyafetlerle gitmeleri için ben destek veriyorum… Bu bir suçsa; suçlu benim… Adli yoldan suç duyurusunda bulunsunlar… Soruşturmayı evladıma değil savcılık kanalı ile bana açsınlar…’ diyen bir babaya siz ne yapabileceksiniz?

İnsanın aklına gelmiyor değil… Bu bir husumetin tezahürümüdür?

İstiklal marşı sırasında soruşturma açılan iki çocuktan isim vermeden söz ederek yem etmeninmantığı nedir?

Öğrencilik yıllarımda da birçok öğretmen ve idarecinin işi gücü saç ve tırnak kontrolüydü… Cetvelin keskin tarafı ile parmaklarına vuran öğretmen ve idareciler vardı… Çocukları berbere gönderip yarım günlerini heba ederlerdi... Bu hadisenin bunlardan farkı ne? Değişeni ne?

Seydişehir’in en başarılı okullarında da benzeri problemlerin yaşandığı kulağıma geliyor… Bu durum, öğrencilerin derslerine adapte olmalarına, motivasyonlarına olumsuz etki yapıyor…

İşin özünü kaçırmamak lazım…

Okullarımızda; öğrenci merkezli, geleceğimize odaklı bir eğitim öğretim anlayışı yerini; fiziki anlamda kaliteli, güzel bahçesi olan, derslikleri muntazam, fiziki ödül alma gayretli bir anlayışa bırakmıştır… Eğer bu geçer akçeyse; Konya Meram Fen lisesi Harabe haline rağmen başarıda ülkemizin ilk 10 okulu arasına nasıl giriyor merak ediyorum…

Bir okulumuzda öğrencilerin bir metre yaklaşılamadığı kamera ile takip edilen kocaman cidden güzel bir akvaryumu var… Madem yasak, O akvaryumun orada bulunma amacı ne? onu da merak ediyorum…

 Bu ülkenin üreten ve çalışan nesillere ihtiyacı var... Kurallar kurallar derken; pısırık, tırsık, öz güveni olmayan, üretmek için düşüncesi olmayan, girişimi olmayan nesiller yetişmesine bu mantıkla gayri ihtiyari olsa bile yardımcı olduğumuzun lütfen farkında olalım…

Hülasası;

Arz-ı halim; öncelikle Rical’edir…

Sayın Valime, Kaymakamıma ve Belediye Başkanımadır…

Yaşamın eşitsizliğini kılık kıyafeti okullarda eşitleyerek ortadan kaldıramayız… Disiplini de bu yolla sağlayamayız… Öğrenci okul kapısından çıktıktan sonra hayatın tüm farklılıklarını yaşamaya devam edecektir…

Disiplin üniforma ile sağlansaydı Irak ordusu ABD’nin elini kolunu sallayarak topraklarını işgal etmesine müsaade etmezdi…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

‘Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir…’ (Nisa 58)

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.