Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

BAKMA SEN SİTEMLİ SÖZLERİME…

Önceki yıl baharı yoktu şehrin… Metrelerce kar, mevsim boyu zemheri, imtihan gibiydi kar… Modern hayatın bütün kolaylıkları zulümdü herkese… Eskilerin deyimi ile eskilerden bir kıştı… ‘Ver Allah’ım ver’ dedikçe indi bereket… Asansörler çıkmaz, doğal gaz akmaz, sular firarda… Yollar açılmaz, lambalar yanmaz, öfkeler arş-ı ala da… Kapkaranlıktı sokaklar…                 Kaldık yollarda… Kimi dua da, kimi bedduada… Kimi şükürcü, kimi isyanda… Baharı gelmedi, direkt geçtik yaza… Ve yandık, piştik yakınmaları üzerinden geçti bir kış daha… Düşmeyen kar, dün zulümdü hepimize, şimdi ayâr… Hatırlar mısınız, Taraşçı’yı aşıp şehir gören buz gibi coşkun sularını baharın? Hatırlar mısınız bahar pervasızlığını Akçay’ın? Islah görmemiş topraklarını yalayıp giderken kuş sesleri ile bütünleşen bestelerini…   Hatırlar mısınız yufka girintilerinde; paçaları sıvalı, soğuktan tepsermiş musmutlu onlarca çocuk ayağını? Hatırlar mısınız koskoca şehri bahar temizliğine davet eden tokucak seslerini? En seri en kıvrak adımlarla Mamanda’ya kıvrım kıvrım varışını… Ya! Bağ arasında yaşamaya direnen son nesil fındık dallarından yapılmış düzen çubuklarını… Tam ortasına kenetlenen bilek kalınlığında kavaktan sırıklarını… Gözesi yağ balığına ayarlı el örmesi ağlarını… Garabalığını, gızılganed’ini, göğce’sini, akbalığı’nı… Ya! Ev aralarını dolaşıp geçen hendeklere kadar seyr-ü sefere çıkmış yağ balığını… Hırsımızdan ağ dolusu binlerce honazı ayaklarımızın altında telef edişimizi… Oymaklarını dar ettiğimiz, çaylarımızın son lezzeti yağ balığının sahipsiz kalışını… Kalafat’tan gözyaşı niteliğinde vedalarla dökülen Gürlevik patlamalarından yoksun Kuğulu… Hani! Birazda küsüz sana, mahkûm ettin hepimizi yavan Ketirağılları suyuna… Hani nankör’ya insan bahar, aldırma sızlanışlarıma… Hep şükür çok şükür sonunda… Seni yaşarken kışı, kışı yaşarken seni özler insan… İster gel, ister gelme Yaratan’dan ötürü çoğu şey yokken de güzel… Hülasası; “Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın / Kalmadı tesellisi ne şarkının ne sazın” diyen güftekâr, sen sevgiliye ağlaya dur… Ne Pınarbaşın’da, ne Bağarasın’da, ne Kuğulu’da ne de Mamanda’da kalmadı tadı-tuzu, ne baharın ne yazın… Ne kış eski kış, ne baharı bahar şehrin… Âyarı yok artık mevsimlerin… Ağyar olup gittiler sanki… Dedim ya! Sen aldırma sitemime bahar, belki sonsun bana… Hâsılı yaşamak düşer seni bana… Koklayabildiğim kadar, sevebildiğim kadar, dokuna bildiğim kadar yakın olacağım sana… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ Düşünce ve hayal âleminin alabildiğine derinleştiği, ufukların genişlediği, şair olmayanların bile şiirler yazmaya başladığı bir mevsimdir ilkbahar.
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

BAKMA SEN SİTEMLİ SÖZLERİME…

Önceki yıl baharı yoktu şehrin… Metrelerce kar, mevsim boyu zemheri, imtihan gibiydi kar…

Modern hayatın bütün kolaylıkları zulümdü herkese…

Eskilerin deyimi ile eskilerden bir kıştı…

‘Ver Allah’ım ver’ dedikçe indi bereket…

Asansörler çıkmaz, doğal gaz akmaz, sular firarda…

Yollar açılmaz, lambalar yanmaz, öfkeler arş-ı ala da…

Kapkaranlıktı sokaklar…                

Kaldık yollarda…

Kimi dua da, kimi bedduada…

Kimi şükürcü, kimi isyanda…

Baharı gelmedi, direkt geçtik yaza…

Ve yandık, piştik yakınmaları üzerinden geçti bir kış daha…

Düşmeyen kar, dün zulümdü hepimize, şimdi ayâr…

Hatırlar mısınız, Taraşçı’yı aşıp şehir gören buz gibi coşkun sularını baharın?

Hatırlar mısınız bahar pervasızlığını Akçay’ın?

Islah görmemiş topraklarını yalayıp giderken kuş sesleri ile bütünleşen bestelerini…

 

Hatırlar mısınız yufka girintilerinde; paçaları sıvalı, soğuktan tepsermiş musmutlu onlarca çocuk ayağını?

Hatırlar mısınız koskoca şehri bahar temizliğine davet eden tokucak seslerini?

En seri en kıvrak adımlarla Mamanda’ya kıvrım kıvrım varışını…

Ya! Bağ arasında yaşamaya direnen son nesil fındık dallarından yapılmış düzen çubuklarını… Tam ortasına kenetlenen bilek kalınlığında kavaktan sırıklarını… Gözesi yağ balığına ayarlı el örmesi ağlarını… Garabalığını, gızılganed’ini, göğce’sini, akbalığı’nı…

Ya! Ev aralarını dolaşıp geçen hendeklere kadar seyr-ü sefere çıkmış yağ balığını… Hırsımızdan ağ dolusu binlerce honazı ayaklarımızın altında telef edişimizi…

Oymaklarını dar ettiğimiz, çaylarımızın son lezzeti yağ balığının sahipsiz kalışını…

Kalafat’tan gözyaşı niteliğinde vedalarla dökülen Gürlevik patlamalarından yoksun Kuğulu…

Hani! Birazda küsüz sana, mahkûm ettin hepimizi yavan Ketirağılları suyuna…

Hani nankör’ya insan bahar, aldırma sızlanışlarıma… Hep şükür çok şükür sonunda…

Seni yaşarken kışı, kışı yaşarken seni özler insan… İster gel, ister gelme Yaratan’dan ötürü çoğu şey yokken de güzel…

Hülasası;

“Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın / Kalmadı tesellisi ne şarkının ne sazın” diyen güftekâr, sen sevgiliye ağlaya dur…

Ne Pınarbaşın’da, ne Bağarasın’da, ne Kuğulu’da ne de Mamanda’da kalmadı tadı-tuzu, ne baharın ne yazın…

Ne kış eski kış, ne baharı bahar şehrin…

Âyarı yok artık mevsimlerin…

Ağyar olup gittiler sanki…

Dedim ya! Sen aldırma sitemime bahar, belki sonsun bana…

Hâsılı yaşamak düşer seni bana…

Koklayabildiğim kadar, sevebildiğim kadar, dokuna bildiğim kadar yakın olacağım sana…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

Düşünce ve hayal âleminin alabildiğine derinleştiği, ufukların genişlediği, şair olmayanların bile şiirler yazmaya başladığı bir mevsimdir ilkbahar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.