Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

BİR GÜN ÖYLE BİR GİDECEĞİZ Kİ!

Son günlerde minarelerden sala sesi, belediye hoparlörlerinden de ölüm haberleri çok duyar olduk… Hâsılı; acıya ortak olduğumuz taziye ziyaretlerinde dikkatimi çeken bir hususu sizlerle paylaşmak istedim… Toplumdaki sosyal değişim gereği, ihtiyaç haline gelen taziye konteynırlarında taziye de bulunmanın ruhuma vurduğu muştu ve bu ruh halimi sizlere ifşa edecek olmam yadırganacak belki ama bu konteynırları hiç sevmedim… Sanırım ömür boyu da sevmeyeceğim… Kendi cenazemde de getirilmemesi için aileme, nesebime ve komşularıma vasiyet niteliğinde hassaten rica edeceğim… Toplumun yüzde doksan teveccühü ve teşekkürüne mazhar olan cenaze ve mezarlık hizmetleri elbette ihtiyaç hâsılı bir hizmet, arzuhalim ise; vesile edip kaybolan hasletlerimizin hasretine dem vurmak… Hizmet götürücüleri asla alınmasınlar zira değişen, yozlaşan, bencilleşen toplum kültürünün bir ürünü olarak nitelediğim bu hizmet elbette yoğun bir talep üzerine verilmektedir… Taziye ziyaretçilerini ağırlayamayacak kadar küçük olan cenaze evleri illaki vardır… Metropollerde birbirinden kopuk insan kitleleri ve yaşlı kimsesiz cenaze sahiplerinin olduğu da vakidir… Bu sebeplerle doğru bir hizmet olabilir fakat neredeyse her cenaze evinde karşılaştığım bu soğuk duvarlı araçlar; yitik kavramlarımızın, bitmeye yüz tutmuş hasletlerimizin dört tekerli göstergeleri gibi… Kasvet dolu mekânda koltuklarımıza menemen bardağı gibi dizildiğimiz, cenaze sahibinin acısına, yüreğine dokunamayacak kadar soğuk, haslet düşmanı bu hal cidden üzüntü verici… Yakın zamana kadar batılı toplumların ve metropollerde yaşayan insanların sorunu olarak gördüğümüz milletimize has hasletlerimizin cenaze ile birlik olup gidişi sanki…   Milletimizi her alanda güçlü kılan; kardeş, amca, dayı, hala, teyze, dede, nine, komşu, dost, arkadaş, aile, sülale, insan, insanlık gibi kavramların yerini artık duygusuz ilişkilerle doldurmamızın tezahürü sanki… Elhamdülillah, münferit yaşanmışlıkların dışında böylesi nahoş insani ilişkilere maruz kalmamanın bahtiyarlığını yaşıyorum… Dolayısı ile tüm dost, arkadaş ve akrabalarıma ömrüm boyunca müteşekkir kalacağım ama bu neyi kurtaracak ki? Ağlamayı unutmuş gözler, zulümlere duyarsız vicdanlar, kirlenmiş gönüller, komşusu aç yatarken kendisi tok Müslümanlar olarak hasletlerimizi kendi ellerimizle hasrete çeviriyoruz… Bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi; modaya, kolaycılığa, bedavacılığa, yozlaşmış yeniliklere kurban ettiğimiz günleri yaşıyoruz topyekun… İnsanoğlunun namus harici paylaşamayacağı hiçbir şeyi yokken; komşumuzun, babamızın, annemizin, akrabamızın en acı gününde kapılarımızı, taziyeye gelen misafirlere açık tutmamız gerekirken, onları ağırlamaktan imtina eden haslet katili toplum profilini nasılda yarattık… Güzel hasletlerimizden o kadar uzaklaştık ki! Ne birbirimize sarf ettiğimiz cümlelerin, ne de acımızı hafifletecek küçük dokunuşların hasletlerimizi hatırlatacak yanı kalmadı artık… Ah! İçini bencilliklerimizle doldurduğumuz samimiyet… Bu bedbin halimizle içine tıkıştırdığımız cerahatlerin temizlendiği zamanı görmeye çok uzağız artık… Komşumuzun, yedi göbek uzak akrabamızın, köylümüzün vefatı ile televizyonları, radyoları kapattıran hasletlerimizin son temsilcileri ebeveynlerimizi ne kadar da özledik… Hülasası; Hepimiz ölümlü dünyanın garip ve gittikçe yalnızlaşan insanları... Hetorejen, karakterlerin, bencil yüreklerin fert fert gerçekleriyiz… Birimiz az, birimiz çok; kaybolan hasletlerimizin katilleri… Azımız insan, çoğumuz değiliz… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ Bir gün gideceğiz... Öyle bir gidecek ki herkes... Dönüşü asla olmayacak...' [hb
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

BİR GÜN ÖYLE BİR GİDECEĞİZ Kİ!

Son günlerde minarelerden sala sesi, belediye hoparlörlerinden de ölüm haberleri çok duyar olduk… Hâsılı; acıya ortak olduğumuz taziye ziyaretlerinde dikkatimi çeken bir hususu sizlerle paylaşmak istedim…

Toplumdaki sosyal değişim gereği, ihtiyaç haline gelen taziye konteynırlarında taziye de bulunmanın ruhuma vurduğu muştu ve bu ruh halimi sizlere ifşa edecek olmam yadırganacak belki ama bu konteynırları hiç sevmedim…

Sanırım ömür boyu da sevmeyeceğim…

Kendi cenazemde de getirilmemesi için aileme, nesebime ve komşularıma vasiyet niteliğinde hassaten rica edeceğim…

Toplumun yüzde doksan teveccühü ve teşekkürüne mazhar olan cenaze ve mezarlık hizmetleri elbette ihtiyaç hâsılı bir hizmet, arzuhalim ise; vesile edip kaybolan hasletlerimizin hasretine dem vurmak…

Hizmet götürücüleri asla alınmasınlar zira değişen, yozlaşan, bencilleşen toplum kültürünün bir ürünü olarak nitelediğim bu hizmet elbette yoğun bir talep üzerine verilmektedir…

Taziye ziyaretçilerini ağırlayamayacak kadar küçük olan cenaze evleri illaki vardır…

Metropollerde birbirinden kopuk insan kitleleri ve yaşlı kimsesiz cenaze sahiplerinin olduğu da vakidir…

Bu sebeplerle doğru bir hizmet olabilir fakat neredeyse her cenaze evinde karşılaştığım bu soğuk duvarlı araçlar; yitik kavramlarımızın, bitmeye yüz tutmuş hasletlerimizin dört tekerli göstergeleri gibi…

Kasvet dolu mekânda koltuklarımıza menemen bardağı gibi dizildiğimiz, cenaze sahibinin acısına, yüreğine dokunamayacak kadar soğuk, haslet düşmanı bu hal cidden üzüntü verici…

Yakın zamana kadar batılı toplumların ve metropollerde yaşayan insanların sorunu olarak gördüğümüz milletimize has hasletlerimizin cenaze ile birlik olup gidişi sanki…  

Milletimizi her alanda güçlü kılan; kardeş, amca, dayı, hala, teyze, dede, nine, komşu, dost, arkadaş, aile, sülale, insan, insanlık gibi kavramların yerini artık duygusuz ilişkilerle doldurmamızın tezahürü sanki…

Elhamdülillah, münferit yaşanmışlıkların dışında böylesi nahoş insani ilişkilere maruz kalmamanın bahtiyarlığını yaşıyorum… Dolayısı ile tüm dost, arkadaş ve akrabalarıma ömrüm boyunca müteşekkir kalacağım ama bu neyi kurtaracak ki?

Ağlamayı unutmuş gözler, zulümlere duyarsız vicdanlar, kirlenmiş gönüller, komşusu aç yatarken kendisi tok Müslümanlar olarak hasletlerimizi kendi ellerimizle hasrete çeviriyoruz…

Bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi; modaya, kolaycılığa, bedavacılığa, yozlaşmış yeniliklere kurban ettiğimiz günleri yaşıyoruz topyekun…

İnsanoğlunun namus harici paylaşamayacağı hiçbir şeyi yokken; komşumuzun, babamızın, annemizin, akrabamızın en acı gününde kapılarımızı, taziyeye gelen misafirlere açık tutmamız gerekirken, onları ağırlamaktan imtina eden haslet katili toplum profilini nasılda yarattık…

Güzel hasletlerimizden o kadar uzaklaştık ki!

Ne birbirimize sarf ettiğimiz cümlelerin, ne de acımızı hafifletecek küçük dokunuşların hasletlerimizi hatırlatacak yanı kalmadı artık…

Ah! İçini bencilliklerimizle doldurduğumuz samimiyet… Bu bedbin halimizle içine tıkıştırdığımız cerahatlerin temizlendiği zamanı görmeye çok uzağız artık…

Komşumuzun, yedi göbek uzak akrabamızın, köylümüzün vefatı ile televizyonları, radyoları kapattıran hasletlerimizin son temsilcileri ebeveynlerimizi ne kadar da özledik…

Hülasası;

Hepimiz ölümlü dünyanın garip ve gittikçe yalnızlaşan insanları...

Hetorejen, karakterlerin, bencil yüreklerin fert fert gerçekleriyiz…

Birimiz az, birimiz çok; kaybolan hasletlerimizin katilleri…

Azımız insan, çoğumuz değiliz…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

Bir gün gideceğiz...

Öyle bir gidecek ki herkes...

Dönüşü asla olmayacak...' [hb

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.