Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

HANİ FABRİKA ZEHİR SAÇIYORDU? ÖYLEYSE; NEDEN YOKTUNUZ?

Geçtiğimiz gün, ETİ Alüminyum Tesisleri elektroliz ünitelerinde teknolojinin yenilenerek prepaked üretim teknolojisine geçiş projesi kapsamında bir sunum vardı… Sunumun adı ‘Halkın Katılımı Toplantısıydı…’ Önemliydi ve herkes katılmalıydı, zira Alüminyum tesislerinin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar üzerine yapılan sohbetlere neredeyse gün aşırı şahit oluruz… Çoğu kişi doğru olduğuna inandığı bilgilere bağlı, birçoğumuzda politik mülahazalara meze olsun babında kendince yorumlarda bulunur kesin kanaatlerle insan ve çevre duyarlığımızı tesisler üzerinden vurgularız… Gelin görün ki! Belediye düğün salonunda yapılan modernizasyonla ilgili bilgilendirmenin yanı sıra, Kırmızı çamur barajının tarım ve mahalle sakinlerine verdiği zarardan tutun, işçi sağlığına, dekapaj alanlarının ağaçlandırılmasına ve hatta üretimde kullanılan suyun kalitesine kadar soruların cevaplandırıldığı bu toplantıya anonslar ve davetiyelere rağmen katılım yerel bir ifadeyle “sen, ben, bizim oğlan” azlığındaydı... Tek kelimeyle bu bir ‘duyarsızlıktı...’ Bacadan çıkan gazlar, emisyon değerleri üzerine bilgiç kesilenlerden kimsecikler yoktu… Seydişehir Belediye Başkanı Mehmet Tutal, bir önceki Belediye Başkanı Abdulkadir Çat, birkaç mahalle muhtarı, Sivil Toplum Kuruluşu başkanları, gazeteciler… Ben diyeyim 15, siz deyin 20 duyarlı vatandaş… Yürüyüşler düzenleyip akışkan yataklı buhar santralini zehir bacası ilan edip protesto edenlerden, Seydişehir’deki kanser vakıalarını tesislerden çıkan gazlara bağlayanlara kadar kimsecikler yoktu… Hani Fabrika zehir saçıyordu? Öyleyse; neden yoktunuz? Hâlbuki Eti AŞ. Hakla ilişkiler Müdürü İhsan Cebeci, sunumu yapan Yatırım Mühendisi Yaşar Bayraktar, Çevre Mühendisi Fatma Zehra Köseleci, Özlem Kul, Metalürji Mühendisi Arif Karaca, Tesisat İşletme Bakım Onarım Müdürü Abidin Yılmazer ve diğer uzmanların tesis ettiği bu toplantı oldukça verimli ve bilgilendiriciydi… Kendilerini duyarlılıkları ve sorularımızı cevaplarken takındıkları nezaketli üslupları ve bilgilendirmelerinden dolayı tebrik ediyorum… Duyarsızlığımıza ve ahkâm kesiciliğimize dem vurmaya çalıştığım makalemi yazarken geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan bir etli ekmekçinin önünü hınca hınç dolduran, çok duyarlı vatandaş topluluğu düştü aklıma… Hülasası Öylesine duyarlıydı ki öylesine kalabalıktı ki “etli ekmeği havaya atsan yere düşürmeyecek” nitelik ve niceliğindeydi… FIKRA GİBİ Geçtiğimiz cumartesi günü Beyşehir’de bulunan sevgili dostum Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ali Saylam; sabah 50 cm’lik kar kalınlığını gören görünce can havli ile Gazeteci Fatih Atalay’ı arar… -Fatih bu zincirleri ön tekere mi yoksa arka tekere mi takacağız? İşe gittiği saatlerde buzlu zeminde kayarak sırt üstü düşen ve acısıyla kıvrandığı sırada telefona cevap veren, can acısıyla zincirin hangi tekere takılacağını bilmemesine tatlı bir üslupla tepki gösteren Atalay; -Ali abi zinciri stepneye takacan, stepneye… -Fatih dalga geçmenin zamanı değil ellerim dondu… Doğruyu söyle nereye takacam… -Ali abi yanına bi gelebilsem o zinciri ayağına bacağına takarım valla… Ön tekerlere tak abi, ön tekerlere… Hoş, Ali abi zincirleri yine de takamamış ve kaydıra kaydıra gelmiş Seydişehir’e… Hâsılı seni seviyoruz Ali abi… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “Derdini söylemeyen derman bulamaz…”
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

HANİ FABRİKA ZEHİR SAÇIYORDU? ÖYLEYSE; NEDEN YOKTUNUZ?

Geçtiğimiz gün, ETİ Alüminyum Tesisleri elektroliz ünitelerinde teknolojinin yenilenerek prepaked üretim teknolojisine geçiş projesi kapsamında bir sunum vardı…

Sunumun adı ‘Halkın Katılımı Toplantısıydı…’

Önemliydi ve herkes katılmalıydı, zira Alüminyum tesislerinin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar üzerine yapılan sohbetlere neredeyse gün aşırı şahit oluruz…

Çoğu kişi doğru olduğuna inandığı bilgilere bağlı, birçoğumuzda politik mülahazalara meze olsun babında kendince yorumlarda bulunur kesin kanaatlerle insan ve çevre duyarlığımızı tesisler üzerinden vurgularız…

Gelin görün ki!

Belediye düğün salonunda yapılan modernizasyonla ilgili bilgilendirmenin yanı sıra, Kırmızı çamur barajının tarım ve mahalle sakinlerine verdiği zarardan tutun, işçi sağlığına, dekapaj alanlarının ağaçlandırılmasına ve hatta üretimde kullanılan suyun kalitesine kadar soruların cevaplandırıldığı bu toplantıya anonslar ve davetiyelere rağmen katılım yerel bir ifadeyle “sen, ben, bizim oğlan” azlığındaydı...

Tek kelimeyle bu bir ‘duyarsızlıktı...’ Bacadan çıkan gazlar, emisyon değerleri üzerine bilgiç kesilenlerden kimsecikler yoktu…

Seydişehir Belediye Başkanı Mehmet Tutal, bir önceki Belediye Başkanı Abdulkadir Çat, birkaç mahalle muhtarı, Sivil Toplum Kuruluşu başkanları, gazeteciler… Ben diyeyim 15, siz deyin 20 duyarlı vatandaş…

Yürüyüşler düzenleyip akışkan yataklı buhar santralini zehir bacası ilan edip protesto edenlerden, Seydişehir’deki kanser vakıalarını tesislerden çıkan gazlara bağlayanlara kadar kimsecikler yoktu…

Hani Fabrika zehir saçıyordu? Öyleyse; neden yoktunuz?

Hâlbuki Eti AŞ. Hakla ilişkiler Müdürü İhsan Cebeci, sunumu yapan Yatırım Mühendisi Yaşar Bayraktar, Çevre Mühendisi Fatma Zehra Köseleci, Özlem Kul, Metalürji Mühendisi Arif Karaca, Tesisat İşletme Bakım Onarım Müdürü Abidin Yılmazer ve diğer uzmanların tesis ettiği bu toplantı oldukça verimli ve bilgilendiriciydi…

Kendilerini duyarlılıkları ve sorularımızı cevaplarken takındıkları nezaketli üslupları ve bilgilendirmelerinden dolayı tebrik ediyorum…

Duyarsızlığımıza ve ahkâm kesiciliğimize dem vurmaya çalıştığım makalemi yazarken geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan bir etli ekmekçinin önünü hınca hınç dolduran, çok duyarlı vatandaş topluluğu düştü aklıma…

Hülasası

Öylesine duyarlıydı ki öylesine kalabalıktı ki “etli ekmeği havaya atsan yere düşürmeyecek” nitelik ve niceliğindeydi…

FIKRA GİBİ

Geçtiğimiz cumartesi günü Beyşehir’de bulunan sevgili dostum Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ali Saylam; sabah 50 cm’lik kar kalınlığını gören görünce can havli ile Gazeteci Fatih Atalay’ı arar…

-Fatih bu zincirleri ön tekere mi yoksa arka tekere mi takacağız?

İşe gittiği saatlerde buzlu zeminde kayarak sırt üstü düşen ve acısıyla kıvrandığı sırada telefona cevap veren, can acısıyla zincirin hangi tekere takılacağını bilmemesine tatlı bir üslupla tepki gösteren Atalay;

-Ali abi zinciri stepneye takacan, stepneye…

-Fatih dalga geçmenin zamanı değil ellerim dondu… Doğruyu söyle nereye takacam…

-Ali abi yanına bi gelebilsem o zinciri ayağına bacağına takarım valla… Ön tekerlere tak abi, ön tekerlere…

Hoş, Ali abi zincirleri yine de takamamış ve kaydıra kaydıra gelmiş Seydişehir’e…

Hâsılı seni seviyoruz Ali abi…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

“Derdini söylemeyen derman bulamaz…”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.