Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

KAHİRE İZLENİMLERİ

İstanbul Atatürk havalimanından saat 00.30 surlarında hareket eden uçağımızın içinde Mısır simalı insanların çokluğu yolculuğumuzun Afrika rotalı olduğunu daha gerçek kılan portreydi. Birkaç kotluk geride yaşlı adam, genç eşi ve mısırlı gençler arasında ki arbede, örtülüsü, örtüsüzü, zencisi, beyazı bizleri Kahire’de bekleyen arabeskin ilk göstergeleriydi sanki… İki saatlik uçuşun ardından asık suratlı havaalanı polisi ile pasaport kontrolü sırasında yaşanan cebelleşme kayınvalidemin çantama bıraktığı damla sakızlı bayram şekerlerini ikram etmemle bitti ve sevinçle ayrıldık orta halli taksilerle hava alanından… Gecenin karanlığında iştihamlı görünen kahire İsmailiye tarafına yaklaştıkça yerini bakımsızlığa daha da uzaklaştıkça, fakirliğe ve Refah’a geldiğimiz anda terk edilmişliğe şahit kılıyordu… Gazze günlerimizin sonunda yine Refah’tan karanlıkta başlayan Kahire yolculuğu izlenen bir filmi geri sarar gibi gelmişti… Çölün uçsuz bucaksızlığı, karanlığın içinde kaybolup giderken… İlk kez tertemiz bir dinlenme tesisinde mola vermiştik… Mescidinde diğer arkadaşlarımızı beklerken boylu boyunca uzanıp yorgunluğumuzu atma adına Mısırlıların mescit adabına uyuvermiştik… TRT KAHİRE TEMSİLCİLERİ… 6 saatlik yolculuğun ardından gecenin ortasında, uykulu halimizle Kahire yine muhteşem Modern bir şehir görüntüsü veriyordu… TRT Kahire temsilcisi sevgili Mehmet Akif Ersoy ve Semir Yorulmaz’ın sıcak karşılamaları içimize Türkçe serinlik serpmişti… Güzel insanlara yazımın başında çok teşekkür ediyorum… Türkiye’nin sizin gibi temsilcilere ihtiyacı var… Eksik olmayın emi… KAHİRE SOKAKLARI Kahire sokaklarında otelimize giderken gecenin yarısında kulaklarımıza gelen tırmalayıcı korna sesleri gündüz trafiğinin habercisiydi… Otelimize ulaştığımızda ise sokak 1970’li yılların İstanbul soakaklarını otel ise Eminönün’deki anadoludan çalışmaya gelenlerin kaldığı otelleri andırıyordu… Sabun yok, hijyen yok, yok oğlu yok… Ertesi gün sabahın ışığı ile balkona çıkıp dışarıya baktığımda kulağıma gelen korna ve trafik sesleri bizi bekleyen keşmekeşliğin habercisiydi… Taş devri çizgi filminin masa ve sandalyelerin bulunduğu antrede kahvaltılarımızı yaptıktan sonra Kahire sokaklarını ilk kez gündüz gözüyle görüyorduk… Sokakta önce bir toz karşılıyor insanı, sonra sokakların kirliliğine, evlerin eskiliğine, trafiğin inanılmaz şekilde düzensiz ve kuralsız oluşuna, insanların fazlasıyla rahat ve vurdumduymaz tavırlarına şaşırıyorsunuz. Sürekli şaşırıyorsunuz… PİRAMİTLER… Kahire merkeze 20-25 km ilmek için uzaklıktaki Piramitlere gidebilmek için yaptığımız pazarlık Mısır’da olmazsa olmazlardan… 100 Mısır poundu (Cüney) istendiyse 40-50 pound vereciksiniz ki 45 yada 55 pounda anlaşabilesiniz… Ve Piramit yolculuğumuz başladı… Trafik gerçekten bir işkence ama hani ancak millet o kadar alışmış ki, ortada kavga eden falan yok, kontağı kapatıp oturmadıkları sürece trafik akıyor deniyor. Bu şehirde en çok duyacağınız ses Korna sesi, inanılmaz bir korna çalma merakı var… Kornaya kim daha çok basarsa yol onun oluyor sanki… Gece karanlığında gözlerimize ihtişam olarak düşen Kahire yerine gündüz bakımsız bir kenti bırakıyordu… Düzensizlik ve keşmekeşlik hâkimdi başkentte. 5-6 milyon insana göre dizayn edilmiş şehirde, 28 milyon insanın yaşıyor. Korkunç bir araba trafiği var.  Buna rağmen sadece 3 yerde trafik ışıklarına rastladım ama sadece birisi çalışıyordu… “YAVAŞ YAVAŞ HASAN ŞAŞ…” Taksilerimiz Piramitlerin olduğu Giza bölgesine gelmiş pejmurde bir sokakta bırakıvermişti bizi… Piramitlere buradan, at, deve fayton yada yürüyerek gidecektik… Uzun pazarlıklar sonrası iki faytonla yola koyulduk piramitlere girişte yapılan kontroller sırasında ilk duyduğum şey ise Türk olduğumuzu karşıdan bilen Mısırlı görevlilerin “yavaş yavaş Hasan Şaş, welcome türkiş” diyerek seslenmeleriydi… 130 metre uzunluğunda ki en büyük piramide 2,5 milyon taş kullanıldığını ve her bir taşın ağırlığının 15-20 ton olduğunu öğrenince bugünkü teknoloji ile bunun gerçekleştirilemeyeceğini düşünerek firavunların insan gücünü keyifleri uğruna nasıl kullandığını konuşuyoruz… Başı insan, bedeni hayvan görünümlü dev Sfenks heykeli ise Piramit gezimizin son durağıydı… Dönüş yolculuğunda izbe ve dar sokakta durdurulan Faytoncuların pazarlığın üstüne yeni bir pazarlık yapıp kopartmaya çalışmaları ise Piramit gezimize yansıyan artık kanıksadığımız bir ahvaldi… MEZARLIKLARDA 2 MİLYON İNSAN YAŞIYOR… İmam Hüseyin Mescidi, El Ezher, Han Halil önünde yollarında gezerken, ülkedeki bin yıllarca süren otoriter rejimin, demokrasinin, insan haklarından yoksunluğu hissetmemek mümkün değil. İnsanların yüzde 5-10′unun refah içinde, yüzde 90-95′inin de yoksulluk, sefalet içinde yaşadığını, günlük 2 dolarla geçinmeye çalıştıklarını görmek, insanın içini acıtıyor… 28 milyon nüfuslu Kahire mezarlıklarında yaşayan Kahireli sayısı 2 milyon civarında… Tembel ve ihtiyaçlı insanlar mezar sahiplerinin verdiği küçük meblağlar karşılığında mezarlıkta derme çatma yerlerde yaşıyorlar… CAMİ VE MESCİTLER PİSLİKTEN NASİBİNİ ALMIŞ… Sokaklardaki çöp yığınlarının yanı sıra El Ezher, İmam Şafi, İmam Hüseyin mescidi ve ziyaret ettiğimiz bütün cami ve mescitler vurdum duymazlık ve pislikten nasibini almışlar… Gezi arkadaşlarımızın esprisi şuydu “her camiye Konyalı bir cami derneği yöneticisini bir aylığına gönderelim öğretsinler…”  El Ezher ve diğer camilerde namaz kılmak nasip olmuştu ancak İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif’in, Kahire’de kaldığı yıllarda, gidip kahve içtiği kahvehane’de bir kahve içemeden gelmek içimde bir ukde olarak kaldı desem yeridir… Bunun sorumlusu da kesinlikle Seyit Duman kardeşimdir… KAHİRE MÜZESİ Eski Mısır’a ait kazılardan elde edilen ne varsa bugün Kahire Müzesi’nde sergileniyor. Eski takılar, devasa heykeller, maskeler, lahitler, odalar ve mumyalar… Sadece insanları değil hayvanları da mumyalamışlar… Maymun, timsah, balık ve çeşitli hayvanların 5 bin yıllık mumyaları da büyüleyici… 19 yaşında ölmüş firavun Tutankhamun’un da maskesi ve mumyasının içine konulduğu altından yapılmış odası da sergilenmiş… Hâsılı Firavunların ihtişamlı hayatına şahit oldum müzede… 5 bin yıl öncesinden günümüze gelen muhteşem sanat eserleri ve medeniyet çok etkilemişti beni… Bir saat değil 2 tam gün gezmeliydi müzede… AHSEN NAS… Kahire esnafı ve yüz yüze geldiğimiz diğer Mısırlılar ise Türk olduğumuzu karşıdan anlıyorlardı… Alışveriş sırasında İngilizce Türk olduğumu söylediğim esnaf  “Ahsen nas, Ahsen nas..” diyerek Arapça kelimeleri ardı ardına sıraladığında TRT Kahire temsilcisi Mehmet Akif Ersoy kardeşim tercüme etmişti… “Abi Mısırlılar Ahsen Nas’ı sadece Türklere kullanırlar en iyi insan manasındadır…” Sevinmiştim… İngilizce teşekkür edip tebessümle ayrılmıştım Karaman ve Torku markalı bisküvi ve çikolata satan bakkaldan… TAHRİR’DE BALTACI DEVRİMCİLER En çok merak ettiğim yerlerden birisi Tahrir meydanıydı… Kısa süre önce zincir ve sopalarla darp edilen Mehmet Akif Ersoy’un kesinlikle gitmeyin dediği meydana stajer Ömer kardeşimle önce gece karanlığında gittim… Meydan hiçte Türk medyasında bize sunulduğu kadar büyük değildi… Küçük derme çatma çadırlarda parayla tutulduğu söylenen devrimciler vardı… Türkçede olduğu gibi kendilerine Baltacı ismi koyan parayla tutulmuş kişiler Tahrir’in tam ortasını istila etmiş adeta… Polis girmiyor… Mursi yönetimi de baltacıları kendi haline bırakarak sabırlarını kontrol ediyor gibi sanki… Gözlemlerim buydu ancak 25 Ocak günü 20 kişinin ölümüne sebep olan yıldönümü gösterilerinin hazırlıkları Tahrir’i gündüz gezdiğim sıralarda başlamıştı… Marşlar çalınıyor yeni döviz ve pankartlar asılıyordu… HÂSILI… Kahire beni hayal kırıklığına uğratmıştı… İstanbul’un 43 yıl önceki halini bilirim o yıllara bile erişmemişler… Totaliter rejim ve mübarek sadece kendisine çalışmış… Binalar 100 yıl önce yapılmışsa asla bir daha bakım yapılmamış… Kullanılan her şey alındığı şekilde kalmış… Hasbel kader yaşayan bir şehir… Rabbim ıslah etsin yardımcıları olsun demek beklide en iyisi…Mursi’nin işi zor 100 yetmez ıslaha… Belki de 200 yıl…
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

KAHİRE İZLENİMLERİ

İstanbul Atatürk havalimanından saat 00.30 surlarında hareket eden uçağımızın içinde Mısır simalı insanların çokluğu yolculuğumuzun Afrika rotalı olduğunu daha gerçek kılan portreydi.

Birkaç kotluk geride yaşlı adam, genç eşi ve mısırlı gençler arasında ki arbede, örtülüsü, örtüsüzü, zencisi, beyazı bizleri Kahire’de bekleyen arabeskin ilk göstergeleriydi sanki…

İki saatlik uçuşun ardından asık suratlı havaalanı polisi ile pasaport kontrolü sırasında yaşanan cebelleşme kayınvalidemin çantama bıraktığı damla sakızlı bayram şekerlerini ikram etmemle bitti ve sevinçle ayrıldık orta halli taksilerle hava alanından…

Gecenin karanlığında iştihamlı görünen kahire İsmailiye tarafına yaklaştıkça yerini bakımsızlığa daha da uzaklaştıkça, fakirliğe ve Refah’a geldiğimiz anda terk edilmişliğe şahit kılıyordu…

Gazze günlerimizin sonunda yine Refah’tan karanlıkta başlayan Kahire yolculuğu izlenen bir filmi geri sarar gibi gelmişti… Çölün uçsuz bucaksızlığı, karanlığın içinde kaybolup giderken… İlk kez tertemiz bir dinlenme tesisinde mola vermiştik… Mescidinde diğer arkadaşlarımızı beklerken boylu boyunca uzanıp yorgunluğumuzu atma adına Mısırlıların mescit adabına uyuvermiştik…

TRT KAHİRE TEMSİLCİLERİ…

6 saatlik yolculuğun ardından gecenin ortasında, uykulu halimizle Kahire yine muhteşem Modern bir şehir görüntüsü veriyordu… TRT Kahire temsilcisi sevgili Mehmet Akif Ersoy ve Semir Yorulmaz’ın sıcak karşılamaları içimize Türkçe serinlik serpmişti… Güzel insanlara yazımın başında çok teşekkür ediyorum… Türkiye’nin sizin gibi temsilcilere ihtiyacı var… Eksik olmayın emi…

KAHİRE SOKAKLARI

Kahire sokaklarında otelimize giderken gecenin yarısında kulaklarımıza gelen tırmalayıcı korna sesleri gündüz trafiğinin habercisiydi… Otelimize ulaştığımızda ise sokak 1970’li yılların İstanbul soakaklarını otel ise Eminönün’deki anadoludan çalışmaya gelenlerin kaldığı otelleri andırıyordu… Sabun yok, hijyen yok, yok oğlu yok…

Ertesi gün sabahın ışığı ile balkona çıkıp dışarıya baktığımda kulağıma gelen korna ve trafik sesleri bizi bekleyen keşmekeşliğin habercisiydi… Taş devri çizgi filminin masa ve sandalyelerin bulunduğu antrede kahvaltılarımızı yaptıktan sonra Kahire sokaklarını ilk kez gündüz gözüyle görüyorduk… Sokakta önce bir toz karşılıyor insanı, sonra sokakların kirliliğine, evlerin eskiliğine, trafiğin inanılmaz şekilde düzensiz ve kuralsız oluşuna, insanların fazlasıyla rahat ve vurdumduymaz tavırlarına şaşırıyorsunuz. Sürekli şaşırıyorsunuz…

PİRAMİTLER…

Kahire merkeze 20-25 km ilmek için uzaklıktaki Piramitlere gidebilmek için yaptığımız pazarlık Mısır’da olmazsa olmazlardan… 100 Mısır poundu (Cüney) istendiyse 40-50 pound vereciksiniz ki 45 yada 55 pounda anlaşabilesiniz…

Ve Piramit yolculuğumuz başladı… Trafik gerçekten bir işkence ama hani ancak millet o kadar alışmış ki, ortada kavga eden falan yok, kontağı kapatıp oturmadıkları sürece trafik akıyor deniyor. Bu şehirde en çok duyacağınız ses Korna sesi, inanılmaz bir korna çalma merakı var… Kornaya kim daha çok basarsa yol onun oluyor sanki… Gece karanlığında gözlerimize ihtişam olarak düşen Kahire yerine gündüz bakımsız bir kenti bırakıyordu… Düzensizlik ve keşmekeşlik hâkimdi başkentte. 5-6 milyon insana göre dizayn edilmiş şehirde, 28 milyon insanın yaşıyor. Korkunç bir araba trafiği var.  Buna rağmen sadece 3 yerde trafik ışıklarına rastladım ama sadece birisi çalışıyordu…

“YAVAŞ YAVAŞ HASAN ŞAŞ…”

Taksilerimiz Piramitlerin olduğu Giza bölgesine gelmiş pejmurde bir sokakta bırakıvermişti bizi… Piramitlere buradan, at, deve fayton yada yürüyerek gidecektik… Uzun pazarlıklar sonrası iki faytonla yola koyulduk piramitlere girişte yapılan kontroller sırasında ilk duyduğum şey ise Türk olduğumuzu karşıdan bilen Mısırlı görevlilerin “yavaş yavaş Hasan Şaş, welcome türkiş” diyerek seslenmeleriydi…

130 metre uzunluğunda ki en büyük piramide 2,5 milyon taş kullanıldığını ve her bir taşın ağırlığının 15-20 ton olduğunu öğrenince bugünkü teknoloji ile bunun gerçekleştirilemeyeceğini düşünerek firavunların insan gücünü keyifleri uğruna nasıl kullandığını konuşuyoruz… Başı insan, bedeni hayvan görünümlü dev Sfenks heykeli ise Piramit gezimizin son durağıydı… Dönüş yolculuğunda izbe ve dar sokakta durdurulan Faytoncuların pazarlığın üstüne yeni bir pazarlık yapıp kopartmaya çalışmaları ise Piramit gezimize yansıyan artık kanıksadığımız bir ahvaldi…

MEZARLIKLARDA 2 MİLYON İNSAN YAŞIYOR…

İmam Hüseyin Mescidi, El Ezher, Han Halil önünde yollarında gezerken, ülkedeki bin yıllarca süren otoriter rejimin, demokrasinin, insan haklarından yoksunluğu hissetmemek mümkün değil. İnsanların yüzde 5-10′unun refah içinde, yüzde 90-95′inin de yoksulluk, sefalet içinde yaşadığını, günlük 2 dolarla geçinmeye çalıştıklarını görmek, insanın içini acıtıyor…

28 milyon nüfuslu Kahire mezarlıklarında yaşayan Kahireli sayısı 2 milyon civarında… Tembel ve ihtiyaçlı insanlar mezar sahiplerinin verdiği küçük meblağlar karşılığında mezarlıkta derme çatma yerlerde yaşıyorlar…

CAMİ VE MESCİTLER PİSLİKTEN NASİBİNİ ALMIŞ…

Sokaklardaki çöp yığınlarının yanı sıra El Ezher, İmam Şafi, İmam Hüseyin mescidi ve ziyaret ettiğimiz bütün cami ve mescitler vurdum duymazlık ve pislikten nasibini almışlar… Gezi arkadaşlarımızın esprisi şuydu “her camiye Konyalı bir cami derneği yöneticisini bir aylığına gönderelim öğretsinler…”  El Ezher ve diğer camilerde namaz kılmak nasip olmuştu ancak İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif’in, Kahire’de kaldığı yıllarda, gidip kahve içtiği kahvehane’de bir kahve içemeden gelmek içimde bir ukde olarak kaldı desem yeridir… Bunun sorumlusu da kesinlikle Seyit Duman kardeşimdir…

KAHİRE MÜZESİ

Eski Mısır’a ait kazılardan elde edilen ne varsa bugün Kahire Müzesi’nde sergileniyor. Eski takılar, devasa heykeller, maskeler, lahitler, odalar ve mumyalar… Sadece insanları değil hayvanları da mumyalamışlar… Maymun, timsah, balık ve çeşitli hayvanların 5 bin yıllık mumyaları da büyüleyici… 19 yaşında ölmüş firavun Tutankhamun’un da maskesi ve mumyasının içine konulduğu altından yapılmış odası da sergilenmiş… Hâsılı Firavunların ihtişamlı hayatına şahit oldum müzede… 5 bin yıl öncesinden günümüze gelen muhteşem sanat eserleri ve medeniyet çok etkilemişti beni… Bir saat değil 2 tam gün gezmeliydi müzede…

AHSEN NAS…

Kahire esnafı ve yüz yüze geldiğimiz diğer Mısırlılar ise Türk olduğumuzu karşıdan anlıyorlardı… Alışveriş sırasında İngilizce Türk olduğumu söylediğim esnaf  “Ahsen nas, Ahsen nas..” diyerek Arapça kelimeleri ardı ardına sıraladığında TRT Kahire temsilcisi Mehmet Akif Ersoy kardeşim tercüme etmişti… “Abi Mısırlılar Ahsen Nas’ı sadece Türklere kullanırlar en iyi insan manasındadır…” Sevinmiştim… İngilizce teşekkür edip tebessümle ayrılmıştım Karaman ve Torku markalı bisküvi ve çikolata satan bakkaldan…

TAHRİR’DE BALTACI DEVRİMCİLER

En çok merak ettiğim yerlerden birisi Tahrir meydanıydı… Kısa süre önce zincir ve sopalarla darp edilen Mehmet Akif Ersoy’un kesinlikle gitmeyin dediği meydana stajer Ömer kardeşimle önce gece karanlığında gittim… Meydan hiçte Türk medyasında bize sunulduğu kadar büyük değildi… Küçük derme çatma çadırlarda parayla tutulduğu söylenen devrimciler vardı… Türkçede olduğu gibi kendilerine Baltacı ismi koyan parayla tutulmuş kişiler Tahrir’in tam ortasını istila etmiş adeta… Polis girmiyor… Mursi yönetimi de baltacıları kendi haline bırakarak sabırlarını kontrol ediyor gibi sanki… Gözlemlerim buydu ancak 25 Ocak günü 20 kişinin ölümüne sebep olan yıldönümü gösterilerinin hazırlıkları Tahrir’i gündüz gezdiğim sıralarda başlamıştı… Marşlar çalınıyor yeni döviz ve pankartlar asılıyordu…

HÂSILI…

Kahire beni hayal kırıklığına uğratmıştı… İstanbul’un 43 yıl önceki halini bilirim o yıllara bile erişmemişler… Totaliter rejim ve mübarek sadece kendisine çalışmış… Binalar 100 yıl önce yapılmışsa asla bir daha bakım yapılmamış… Kullanılan her şey alındığı şekilde kalmış… Hasbel kader yaşayan bir şehir… Rabbim ıslah etsin yardımcıları olsun demek beklide en iyisi…Mursi’nin işi zor 100 yetmez ıslaha… Belki de 200 yıl…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.