Tiksintim diz boyu son günlerde… Hiçbir olaya kendi gerçekliği içerisinde bakılmıyor. Kimi sağa eğiyor kimi sola büküyor…
Her birey yada kurum kendi bencilliği üzerinden fikir üretiyor. Çamurlaşmanın envai çeşidini görüyorum İnternet sayfalarında…
Kelimeler kifayet etmiyor hisleri tercümeye… “Ö” harfini genizim de keserek ifade edebiliyorum ancak,
“Ö” bu anlayışa…
Siyaseti hangi parti kulvarında yaptığına bakmıyorum insanların. İsteyen istediği yerde siyaset yapabilir. Görmeye çalıştığım kimin bulunduğu siyasi mecra da ucuz kazanımlar uğruna neleri verip veremeyeceğidir.
Görüyorum da Akında da, göğünde de, sağda da, solda da taassup tiz boyu…
Kelimeler kifayet etmiyor hisleri tercümeye… “Ö” harfini genizim de keserek ifade edebiliyorum ancak,
“Ö”bu taassuba…
Kapladığı alanı, empoze etmeye çalıştığı anlayışı, kendi iç dünyasında tatbik etmeyen, kendi nefsi üzerinde uygulamayan gazetecisi-mazetecisi, politikacısı-molitikacısı, başkalarının mutsuzlukları üzerinden mutluluk aramaya çalışan insanı-minsanı, sevgi yoksunu, gerçek düşmanı zerzevatları gördükçe…
Kelimeler kifayet etmiyor hisleri tercümeye… “Ö” harfini genizim de keserek ifade edebiliyorum ancak,
“Ö” bu sevgi yoksunlarına…
Mikrop saçan ifrat, tefrit merkezleri haline gelmiş, değer yargılarını politik tarafgirliklerine kurban eden insanları, kime, Neyi, Nerden? Vaat ediyorsa; vaat ettiği şeyi kendi nefsi üzerinde uygulamayan politikacıları duydukça…
Kelimeler kifayet etmiyor hisleri tercümeye… “Ö” harfini genizim de keserek ifade edebiliyorum bu durumu ancak,
“Ö” bu politikacılara…
Yazık oluyor Ülkeme, içinde yaşadığım bu şehre…
“E'ûzu billahi mine'ş-şeytani'r-racîmi ve's-siyâse"
(Allahtan uzaklaşmış Şeytan’dan ve Siyasetten Allaha sığınırım) Üstad Said Nursi…
Işık hızıyla değişen gündem ve gündeme ortak olmaya çalışan, kendilerine ilah süsü veren taassup ehillerini okuyup, izlerken klavyeme düşen parmaklarım beni 22.03.2008 günü yayınlanan köşe yazıma götürdü…
Üstlendiği manadan hiçbir şey kaybetmemiş ne harfler, ne kelimeler, ne de cümleler…