Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

SEYDİŞEHİR ÖLÜ EVİ GİBİ?

Hanboğazı’nın bakkalları; Rahmetli babam, Merhum Şeref amca (Bükücü), Hancılar (Esn. Ve kredi. Koop başkanı Muzaffer Çatal’ın babası ve amcaları), Camcı Şirinel kardeşler, Hakkı Erkan amca, Ahmet Türker emmim, Merhum Yorgancı Kerim abi, Ramazan Demirel amca, Terzi Niyazi amca, Saraç İsmet abi, Ali Onar abi, Yaylayı Osman abi, gıda toptancıları Berket Gıda, ve Ulaşanlar Gıda… Kahveci Faruk abi, Hurdacı Yusuf amca, Göllüoğlu baklavacısı Mustafa abi, Merhum Saraç İsmet abi, Elektirkçi İzzet Karabulut abi, Bisiklet tamircisi Cafer abi (Ferdi Tayfur hayranı, bu yüzden oğullarının birine Ferdi, diğerine Tayfur adı vermişti) … Rahmetli dişçi kemal abi, Bakkal Alaaddin abi (Değirmenönü), Rahmetli Radyocu Mehmet emmi (Dinçer), Terzi Nazım Sürücü abim, Rahmetli Yorgancı Hüseyin Emmi ve ismi an itibari ile aklıma gelmeyen nice merhuma Rabbim cennetinden mekân versin sağ olanlara da afiyet… Eminim bu isimleri okuyan birçok kişinin gözünde, gönlünde canlandı Hanboğazı… Belediye otobüslerinin ilk durağıydı… Sabah alüminyum işçileri tıklım tıklım doldururlardı otobüsleri… Gün ağarmadan açılırdı dükkânlar… Esnaflar arasında sürekli ve samimiydi diyaloglar… Bugünün ticareti ile asla kıyaslanmayacak kadar hareketliydi bir hanboğazı, çarşı… Geçtiğimiz gün bir kahve içimi uğrak verdim çarşıda dostlara… İlk yudum kahvenin ardından sordum… Çarşının eski halini, havuzu, çeşmeyi, çarşı eşrafından kimleri hatırlarsınız?  Bildiğimiz hatırlayabildiğimiz kadarı ile yâd ettik isimlerini… Rabb’im ölenlere rahmet etsin… Bir fincan sade kahvenin telvesi ağzımıza tad, dimağımıza çarşı eşrafını düşürürken; gözümüze çarpan ıssızlıktı konuşturan bizi,  “Şehir ölü evi gibi…” sessiz, sakin… Hangi esnafa yönünü dönsen kapının önüne attığı bir taburede, baharın ilk güneşlerinden istifade ediyor gibi görünse de; gerçek sebep eskilerin deyimi ile aksatanın olmayışıydı… Sanki, İspanya’da siesta anı, yada Arap yarımadasında her herhangi bir ülkede Kaylûle zamanı… Konuştuğum herkes işlerin durgunluğundan, esnafın ayakta kalabilme gayretlerinden öte bir şey olmadığından dem vurup “şükür” diyor ve sonra “Gidişat hiç iyi değil…” deyip gelecekle ilgili kaygılarını belirtiyorlar. Hanboğazı’nın ve çarşının eski halini bilen olarak, cidden ne olacak şehrin bu hali? Ufukta, şehrimizin geçim dünyasına g katma değer olacak, somut bir yatırım, istihdam alanı vesaire geliyor mu bir çırpıda aklımıza? ETİ Alüminyum emekçilerinin aldıkları ücret, tüketim gerçeği ortadayken, kredi kartlarında yığılan borçlar ve alım gücü neredeyse sıfıra inmiş borçlu kitleler sizce şehrin yükünü bu anlamda kaldırabilecek seviyede mi? Fakülte ve Yüksek okulun gelişmesinin artık hayal olmaktan öte olmadığının ve bu cenahın ekonomiye sağlayacağı katma değerin bundan böyle yerinde sayacağının farkında mıyız? Termal tesislerin en az 2-3 yıl daha asla kurulamayacağını ve bu yöndeki haklı beklentilerin ötelendiğinden haberdar mıyız? Bütün zorluklarına rağmen, sermayesini Seydişehir’de imalat sanayine yatıran, orta ölçekli sanayicilerimizin dışında yarınımızı görebilen var mı şehirde?Benzeri sayfalarca soru sorulabilir… Seydişehir her geçen gün kan kaybına uğramaktadır… Hülasası; Esnafımız cidden zor durumdadır… Siftah yapmadan dükkân kapatan onlarca esnaf var… Bu geçeğin bir an önce ARGE’si yapılmalıdır… Bekleyen, hedeflenen, bütün yatırımların kolektif bir anlayış ile masaya yatırıp projelendirilmesi sağlanmalı, yatırımcıların önü açılmalıdır… Bir şeyler yanlış gidiyor bu şehirde… Herkes ayrı telden çalıyor… Bu ilçenin hem nüfus artışı hem de ekonomik geleceğine dair ETİ Alüminyum camiasının ilçemizde yeni yatırımlara pencere açması gibi… Termal tesislerin en kısa zamanda, profesyonelce düşünülerek en kısa zamanda ilçemize kazandırılması… Ekonomik anlamda hedeflenen bütün projelerin bölgesel anlamda değerlendirilmesi… Hayvancılık, Tarım ve Akdeniz’in diğer ayağı olmamız hasebi ile turizmden azami ölçüde faydalanılabilmemiz için profesyonelce adımlar atılması, yatırımcıların ilçemize gelmesini sağlamak için bütün cazibeleri sağlanması gibi daha bir çok olmazsa olmazı var… Sözün özü; Seydişehir ölü evi gibi… Ticari yaşam can çekişiyor… Bu sessizlik asla hayra alamet değil… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “Ben büyük babamın kim olduğunu bilmiyorum. Beni ilgilendiren onun torununun ne olacağıdır…” A. LINCOLN
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

SEYDİŞEHİR ÖLÜ EVİ GİBİ?

Hanboğazı’nın bakkalları; Rahmetli babam, Merhum Şeref amca (Bükücü), Hancılar (Esn. Ve kredi. Koop başkanı Muzaffer Çatal’ın babası ve amcaları), Camcı Şirinel kardeşler, Hakkı Erkan amca, Ahmet Türker emmim, Merhum Yorgancı Kerim abi, Ramazan Demirel amca, Terzi Niyazi amca, Saraç İsmet abi, Ali Onar abi, Yaylayı Osman abi, gıda toptancıları Berket Gıda, ve Ulaşanlar Gıda…

Kahveci Faruk abi, Hurdacı Yusuf amca, Göllüoğlu baklavacısı Mustafa abi, Merhum Saraç İsmet abi, Elektirkçi İzzet Karabulut abi, Bisiklet tamircisi Cafer abi (Ferdi Tayfur hayranı, bu yüzden oğullarının birine Ferdi, diğerine Tayfur adı vermişti) …

Rahmetli dişçi kemal abi, Bakkal Alaaddin abi (Değirmenönü), Rahmetli Radyocu Mehmet emmi (Dinçer), Terzi Nazım Sürücü abim, Rahmetli Yorgancı Hüseyin Emmi ve ismi an itibari ile aklıma gelmeyen nice merhuma Rabbim cennetinden mekân versin sağ olanlara da afiyet…

Eminim bu isimleri okuyan birçok kişinin gözünde, gönlünde canlandı Hanboğazı… Belediye otobüslerinin ilk durağıydı… Sabah alüminyum işçileri tıklım tıklım doldururlardı otobüsleri… Gün ağarmadan açılırdı dükkânlar…

Esnaflar arasında sürekli ve samimiydi diyaloglar… Bugünün ticareti ile asla kıyaslanmayacak kadar hareketliydi bir hanboğazı, çarşı…

Geçtiğimiz gün bir kahve içimi uğrak verdim çarşıda dostlara… İlk yudum kahvenin ardından sordum…

Çarşının eski halini, havuzu, çeşmeyi, çarşı eşrafından kimleri hatırlarsınız?  Bildiğimiz hatırlayabildiğimiz kadarı ile yâd ettik isimlerini… Rabb’im ölenlere rahmet etsin…

Bir fincan sade kahvenin telvesi ağzımıza tad, dimağımıza çarşı eşrafını düşürürken; gözümüze çarpan ıssızlıktı konuşturan bizi,  “Şehir ölü evi gibi…” sessiz, sakin…

Hangi esnafa yönünü dönsen kapının önüne attığı bir taburede, baharın ilk güneşlerinden istifade ediyor gibi görünse de; gerçek sebep eskilerin deyimi ile aksatanın olmayışıydı…

Sanki, İspanya’da siesta anı, yada Arap yarımadasında her herhangi bir ülkede Kaylûle zamanı…

Konuştuğum herkes işlerin durgunluğundan, esnafın ayakta kalabilme gayretlerinden öte bir şey olmadığından dem vurup “şükür” diyor ve sonra “Gidişat hiç iyi değil…” deyip gelecekle ilgili kaygılarını belirtiyorlar.

Hanboğazı’nın ve çarşının eski halini bilen olarak, cidden ne olacak şehrin bu hali?

Ufukta, şehrimizin geçim dünyasına g katma değer olacak, somut bir yatırım, istihdam alanı vesaire geliyor mu bir çırpıda aklımıza?

ETİ Alüminyum emekçilerinin aldıkları ücret, tüketim gerçeği ortadayken, kredi kartlarında yığılan borçlar ve alım gücü neredeyse sıfıra inmiş borçlu kitleler sizce şehrin yükünü bu anlamda kaldırabilecek seviyede mi?

Fakülte ve Yüksek okulun gelişmesinin artık hayal olmaktan öte olmadığının ve bu cenahın ekonomiye sağlayacağı katma değerin bundan böyle yerinde sayacağının farkında mıyız?

Termal tesislerin en az 2-3 yıl daha asla kurulamayacağını ve bu yöndeki haklı beklentilerin ötelendiğinden haberdar mıyız?

Bütün zorluklarına rağmen, sermayesini Seydişehir’de imalat sanayine yatıran, orta ölçekli sanayicilerimizin dışında yarınımızı görebilen var mı şehirde?Benzeri sayfalarca soru sorulabilir… Seydişehir her geçen gün kan kaybına uğramaktadır…

Hülasası;

Esnafımız cidden zor durumdadır… Siftah yapmadan dükkân kapatan onlarca esnaf var…

Bu geçeğin bir an önce ARGE’si yapılmalıdır… Bekleyen, hedeflenen, bütün yatırımların kolektif bir anlayış ile masaya yatırıp projelendirilmesi sağlanmalı, yatırımcıların önü açılmalıdır…

Bir şeyler yanlış gidiyor bu şehirde… Herkes ayrı telden çalıyor…

Bu ilçenin hem nüfus artışı hem de ekonomik geleceğine dair ETİ Alüminyum camiasının ilçemizde yeni yatırımlara pencere açması gibi…

Termal tesislerin en kısa zamanda, profesyonelce düşünülerek en kısa zamanda ilçemize kazandırılması…

Ekonomik anlamda hedeflenen bütün projelerin bölgesel anlamda değerlendirilmesi…

Hayvancılık, Tarım ve Akdeniz’in diğer ayağı olmamız hasebi ile turizmden azami ölçüde faydalanılabilmemiz için profesyonelce adımlar atılması, yatırımcıların ilçemize gelmesini sağlamak için bütün cazibeleri sağlanması gibi daha bir çok olmazsa olmazı var…

Sözün özü; Seydişehir ölü evi gibi… Ticari yaşam can çekişiyor… Bu sessizlik asla hayra alamet değil…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

Ben büyük babamın kim olduğunu bilmiyorum. Beni ilgilendiren onun torununun ne olacağıdır…” A. LINCOLN

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.