Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

STRES, ÖFKE, ?EFE??

Geçtiğimiz akşam dostlarla Seydişehir Kredi ve Yurtlar Kurumunun düzenlediği dizi konferanslardan birisine iştirak ettik… KYK yöneticileri bu yöntemle uzun süredir önemli ve güncel konuları uzmanlarından öğrencilerine aktarma gayretindeler… Organizasyon güzel… İdarecilerini tebrik ediyorum ancak gelin görün ki 500’ü aşan öğrenciye rağmen katılım yüzde 10 mukabilinde… Lise yıllarımızda yapılan konferansları hatırlıyorum… Parçalanmış gençliğe rağmen hangi cenahtan olursa olsun, dolu doluydu salonlar… Hâlbuki  “Stres kaygı ve öfke yönetimi’ üzerine mükemmel bir sunum yapan Yrd. Doç. Muhittin Çalışkan konuşmasında hepimizin yaşadığı günceli aktarıyordu… Öyle bir günceldi ki! Tabiri caiz ise; tamda üstüne basmıştı konuşmacı… Tevafuk… Yanımda başka bir kamu kurumunun bölge müdürü, diğeri yaşı elli beşe vurmuş iki dost, iki tecrübe… Daha dün bir kamu kurumunda yaşamıştık öfkeyi, stresi… Yağız, delikanlı memurun darp’ına ramak kalan, kontrol edilemeyen öfkenin karşılıklı tezahürüydü o an… Ne memurun, ne de kurumun tüzel kişiliğinin ismini sormayın bana… Stresi ve öfkesi taze suratının her zerresine şirret olarak yansımış ve bunu vatandaşa yansıtmaktan asla gocunmayan genç yaşında mesleki yorgunluk, hoşgörüsüzlük, sevgisizlik yüreğine kadar oturmuş, diline vurmuş, yağız bir efe işte… İki dost; şahsımla hiç alakası olmayan bir meseleye çözüm üreten Devletimizin yapılandırma ile ilgili bir yorum farklılığı hakkında tevazularını sonsuz kullanarak görüş almaya çalışırken; onlardan bağımsız yan masada bir arkadaşımın ikramı çayı yudumluyordum… Hem aktif çalışma dönemi, hem de sonrası için bir hayat garantisi sağlayan sanki devletimiz değil de “O” yağız delikanlıydı… Yüksek ses tonuyla yaşının iki katı vatandaşlara azar üzerine azar, emir üzerine emir yağdıran yağız delikanlı, Öfkesini başkente kadar uzanan kurum silsilesinin adreslerini de vererek restini de çekiyordu... Dostlar; o dakikaya kadar sonsuz tahammül etmişlerdi… Bütün mütevazılıklarıyla, ses tonlarını asla ve asla yükseltmeden can yakıcı yasal sıkıntılarına çare arama derdindeydiler… “Sizin vatandaşı azarlama hakkınız yok…” tepkisini verdiğimiz anda ise; kavga pozisyonu alan yağız delikanlı ‘sahip’ edası, ‘köle’ muamelesi ile bizleri kurumdan kovma derdindeydi… Neyse ki bu öfke ve stres manzumesi; doğru üslup ile yaklaşan yöneticinin saygınlığı ve birkaç yudumluk ikramı ile sonlandı… Yazının tam da burasında “Stres, kaygı ve öfke yönetimi’ konulu konferansın 45. Dakikasında yüksek sesle konuşan öğrencilere “ya dinleyin, ya çıkın arkadaşlar zorlayıcı değiliz…” diyen konuşmacı Muhittin Hocanın haklı öfkesi geldi aklıma… Hülasası; Topyekûn sabır ve saygı yoksunu olduk sanki… Böyle olunca da bireysel ve toplumsal depresyonlarımız birbirlerini tetikleyerek çığ gibi büyüyor… Yaşam standartlarındaki derin farklılıklara… İnsanları  ‘teba, kul’ gibi görenlerin haksızlıklarına… Gittikçe derinleşen Devlet-vatandaş arasındaki güvensizliklere… Eşitsizliklere… Ve böylesi birçok etkene maruz kaldıkça daha da büyüyecek gibi… Rabb’im hayır getire… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ "Kişi başına düşen milli huzur düştükçe düşüyor..." 
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

STRES, ÖFKE, ?EFE??

Geçtiğimiz akşam dostlarla Seydişehir Kredi ve Yurtlar Kurumunun düzenlediği dizi konferanslardan birisine iştirak ettik…

KYK yöneticileri bu yöntemle uzun süredir önemli ve güncel konuları uzmanlarından öğrencilerine aktarma gayretindeler…

Organizasyon güzel… İdarecilerini tebrik ediyorum ancak gelin görün ki 500’ü aşan öğrenciye rağmen katılım yüzde 10 mukabilinde…

Lise yıllarımızda yapılan konferansları hatırlıyorum… Parçalanmış gençliğe rağmen hangi cenahtan olursa olsun, dolu doluydu salonlar…

Hâlbuki  “Stres kaygı ve öfke yönetimi’ üzerine mükemmel bir sunum yapan Yrd. Doç. Muhittin Çalışkan konuşmasında hepimizin yaşadığı günceli aktarıyordu…

Öyle bir günceldi ki!

Tabiri caiz ise; tamda üstüne basmıştı konuşmacı…

Tevafuk… Yanımda başka bir kamu kurumunun bölge müdürü, diğeri yaşı elli beşe vurmuş iki dost, iki tecrübe… Daha dün bir kamu kurumunda yaşamıştık öfkeyi, stresi…

Yağız, delikanlı memurun darp’ına ramak kalan, kontrol edilemeyen öfkenin karşılıklı tezahürüydü o an

Ne memurun, ne de kurumun tüzel kişiliğinin ismini sormayın bana…

Stresi ve öfkesi taze suratının her zerresine şirret olarak yansımış ve bunu vatandaşa yansıtmaktan asla gocunmayan genç yaşında mesleki yorgunluk, hoşgörüsüzlük, sevgisizlik yüreğine kadar oturmuş, diline vurmuş, yağız bir efe işte…

İki dost; şahsımla hiç alakası olmayan bir meseleye çözüm üreten Devletimizin yapılandırma ile ilgili bir yorum farklılığı hakkında tevazularını sonsuz kullanarak görüş almaya çalışırken; onlardan bağımsız yan masada bir arkadaşımın ikramı çayı yudumluyordum…

Hem aktif çalışma dönemi, hem de sonrası için bir hayat garantisi sağlayan sanki devletimiz değil de “O” yağız delikanlıydı…

Yüksek ses tonuyla yaşının iki katı vatandaşlara azar üzerine azar, emir üzerine emir yağdıran yağız delikanlı, Öfkesini başkente kadar uzanan kurum silsilesinin adreslerini de vererek restini de çekiyordu...

Dostlar; o dakikaya kadar sonsuz tahammül etmişlerdi… Bütün mütevazılıklarıyla, ses tonlarını asla ve asla yükseltmeden can yakıcı yasal sıkıntılarına çare arama derdindeydiler…

“Sizin vatandaşı azarlama hakkınız yok…” tepkisini verdiğimiz anda ise; kavga pozisyonu alan yağız delikanlı ‘sahip’ edası, ‘köle’ muamelesi ile bizleri kurumdan kovma derdindeydi…

Neyse ki bu öfke ve stres manzumesi; doğru üslup ile yaklaşan yöneticinin saygınlığı ve birkaç yudumluk ikramı ile sonlandı…

Yazının tam da burasında “Stres, kaygı ve öfke yönetimi’ konulu konferansın 45. Dakikasında yüksek sesle konuşan öğrencilere “ya dinleyin, ya çıkın arkadaşlar zorlayıcı değiliz…” diyen konuşmacı Muhittin Hocanın haklı öfkesi geldi aklıma…

Hülasası;

Topyekûn sabır ve saygı yoksunu olduk sanki…

Böyle olunca da bireysel ve toplumsal depresyonlarımız birbirlerini tetikleyerek çığ gibi büyüyor…

Yaşam standartlarındaki derin farklılıklara…

İnsanları  ‘teba, kul’ gibi görenlerin haksızlıklarına…

Gittikçe derinleşen Devlet-vatandaş arasındaki güvensizliklere…

Eşitsizliklere…

Ve böylesi birçok etkene maruz kaldıkça daha da büyüyecek gibi…

Rabb’im hayır getire…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

"Kişi başına düşen milli huzur düştükçe düşüyor..." 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.