1971 sonrası iktisadi yapımızın temeli Alüminyum tesislerinde işe girebilmek, çalışanların parası ile ticaret yapmak ve bu kısır döngüyü devam ettirmek üzerineydi… Ve nihayet tıkanma noktasındayız… Alüminyum çalışanlarından sağlanan akar, eski standartlarda değil… Bu sıcak girdi artık; bin 400 çalışanın icra, kredi kartı borcu ve diğer borçlanmalarından artan kısmının ilçe ekonomisine düşen miktarı kadar… Hiç yok değil ama kayda değerde değil… “Yerinde say” komutu gibi... Öyleyse ilçe dinamiklerimiz cazibelerimizi katma değere dönüştürecek projelere öncelik vermek, atraksiyondan uzak reel politikalar üretmenin zeminini oluşturmalıdırlar zira… Zaman zaman gayri samimi bulduğum açıklamalar yapılır…“Proje üretin, Ankara’da takipçisi olalım…”, ” Siz proje ürettiniz de biz yardımcı olmadık mı?” şeklinde… İftar yemeklerinde, olağan üstü hallerde, laf olsun torba dolsun ziyaretlerinde yapılan bu açıklamaları hep; “topu taca atmak” , Kurum ve kuruluşlarla amaç bağlamında entegre olamamak ve beceriksizlik sonucu ilmi siyaset yaparak durum kurtarmak olarak değerlendirdim… Çünkü Titri, konumu ne olursa olsun Seydişehirli ise; hiç kimse kendisini ilçenin gerçeklerinden ayırıp proje üreteceklerin üzerinde görme lüksüne sahip değildir… Milletten proje isteyip bekleme modunda değil, üretilecek projelerin içinde yer almalıdır… Herkes;geleceğimize, altına pul yapışmayan süslü, günü kurtaran nahoş sadalarla değil kubbede hoş sadalar bırakma derdinde olmalıdır… Mesela;Konya-Seydişehir-Manavgat yolu… Yılda 4 milyon aracın geçtiğini söyler, ilçenin ekonomik geleceğine dair yol üzerinden çapımız ölçüsünde projeler konuşur dururuz ancak gelecekte bu yol aynı stratejik yapısını koruyacak mı? Korumayacaksa ne yapmalıyız sorusunu sorup çareler aramayız… Gerçek şu ki!Çok yakın zamanda Genbos ovasından Taşağıl’a yapılan karayolu Antalya, Serik ve Manavgat yolcularının daha çok tercih edeceği yol haline gelecek… Öte yandan; Taşkent üzerinden Alanya’ya çıkacak kısa yolda bitirildiği an Konya-Manavgat yolunun cazibesini azaltıp Alacabele yapılması düşünülen tünele rağmen adeta by pass edecektir…Bu arada Alacabel’e yapılacak olan 5 kilometrelik tünelin 10 km’ye çıkarıldığını da duyurmuş olayım… Mesela;OSB’nin güçlenmesini arzulamakla birlikte, ulaşım, insan kaynakları ve pazarlama zorlukları sebebi ile havada kalan bir yatırım olduğu kanaatimi koruyorum… İmalatçı hemşerilerimin bu anlamdaki zorluklarını ve hangi güç şartlarda çalıştıklarından haberdarım… Yeni projeler üretip yeni riskler almazlar… “Proje üretin Ankara’da takipçisi olalım…” diyenler bu istihdam kaynaklarımızın doğal gaz sorununu çözmekte bile yetersiz kalmışlardı ki varın gerisini siz düşünün… Öyleyse;yol, alüminyum gibi hayati değerleri olan cazibelerimizle kalmayıp diğer dinamiklerimize sahip çıkmanın elimizde bulunan değerlerin küçümsemeden güçlenmesini sağlamalıyız, sahiplenmeliyiz… Cezaevi yapımı gibi kamu yatırımları önemsiz görülüp asla göz ardı edilmemelidir… Meteoroloji müdürlüğü, TMO gibi elden giden kurumlar için yapılan “bir kısmı uygulamalardan bir kısmı da yapısal değişikliklerden ileri geliyor…” şeklinde ki açıklamaların gerçeklerle örtüşür yanı yoktur… Elden giden kurumlar ilgisizlikten gitmiştir… Meslek Yüksek Okulu, Fakülte ve yeni fakülteler diğer okullar, bölgeye hizmet eden kamu kurumlarının siyasi erk nezdinde yeniden gözden geçirilmeleri, güçlendirilmelerinin yolları aranmalıdır… Şimdilik uyuyan ama geleceğimize damga vuracak olan en önemli cazibelerimizden birisinin termal su kaynaklarımız olduğunu belirterek bu yöndeki araştırma ve düşüncelerimi sonraki yazılarımda paylaşma gayreti içerisinde olacağım… Hâsılı; Efendim “siz proje ürettiniz de yapmadık mı? Demek laf-ı güzaftır… Anamız soğan babamız sarımsak… öyleyse; Kimse kendisini Seydişehir’in üzerinde görme lüksüne sahip değildir… Orjin payitaht değil Seydişehir’dir… Top taca atılmamalıdır…