Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

UTANACAK OLAN NE SİZLERSİNİZ NEDE BEN?

Yerelde siyasetçi olmak, STK temsilcisi olmak, Belediye başkanı olmak, imam olmak, öğretmen olmak, gazeteci olmak, esnaf olmak, asker olmak, kaymakam olmak, daire amiri olmak, hizmet etmek hâsılı ele göze dile gelir bir yerlerde bir şey olmak zordur, meşakkatlidir… Köşe yazarı olmakta bir o kadar zordur… Neyin sorumlusu olursanız olun takdir edilebileceğiniz kadar her an eleştirilerle de karşılaşabilirsiniz… Hatta bu çoğu zaman acımasızcada olabilir… İşte bu gerçeği çoğu zaman yaşayan bir köşe yazarıyım… Rabbim şahittir hiç yalan yazmadım… Asla iftira atmadım… Yazılarımdaki mübalağa üslup ve tarz olmaktan öte gitmemiştir… Mübalağa sanatını asla aslı astarı olmayan bir mesele yada hak etmeyen şahıs üzerinde kullanmadım… Yazdığım ilk günden yani yaklaşık 28 yıldır susan olmayıp gücümün yettiği yüreğimin erdiği yere kadar yerel meselelerde elimi taşın altına sokmaktan asla imtina etmedim… Sert üslubuma rağmen hiçbir iddiam asılsız çıkmadı… Yazılarımın kahramanları ve konuları ile ilintili hiç kimse ile mahkemelik olmadım… Hiçbir haberim yada köşe yazım tekzip edilmedi… Sadece yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiğim “Yerel Gerçekler…” adlı canlı yayın televizyon programında deşifre ettiğim; öğrencilerine PKK’ya yakınlığı ile bilinen “‘özgür Gündem’ gazetesinden bir köşe yazısının özetini anlatanları matematik dersinden geçireceğim…” diyen bir öğretmen tarafından mahkemeye verildim ve beraat ettim… Bundan dolayı da gurur duydum… 1995 yılında Seydişehir’i yakından ilgilendiren Mercümek davasında zamanın genç avukatı Harun Tüfekçi “abi ben yıpranırım daha gencim. Başka avukatlar bulun…” mukabilinde partisini hatta ilçe teşkilatını savunmaktan imtina ettiği yıllarda… 28 Şubat sürecinde bazı muhteremler kaçacak delik ararken İmam Hatipte başörtüsü zulmüne kapı aralayan dönemin kaymakamına… Uyduruk Cemaleetin Kaplan davası ile bu ilçenin insanlarına reva görülenlere… Dönemin azametli başsavcısı Mehmet Tiftikçi’ye karşı duruş sergileyen gazetecilerdendim elhamdülillah…  O uyduruk davadan dolayı kaç tane gencimizin geleceği karardı bilen var mı? Gücümün yettiği kadarı ile hiç birinde susmadım… Hiç pişmanlık duymadım… Gönlümde de gururla taşıdım… Bugüne gelince; Hiç kimseden korkmuyorum… Öyle “çocuklarımı ne karıştırıyor…” ajitasyonlarına da karnım tok… “Vallahi samimi değilsin…” Bu memlekette herkesin çocuğu var ve herkes gelişen olaylardan muzdarip… Benim mahdumumda kuruluşunun ilk iki yılında özel okulda okudu… İşte evladımdan bahsettim kıyamet mi koptu?   Hülasası; Köşe yazılarımın yayınlandığı internet siteleri ve gazetelerin metrekarelik işyerlerinde rızık arayan yerel basının imtiyaz sahipleri ve editörlerinden benim yazılarımdan dolayı karşılaştıkları baskılardan bütün ayrıntılarına kadar haberdarım… Sebep olduğum için hepinizden özür diliyorum… Sizlere sonsuz hak veriyorum… Zarar göreceğiniz yerde yokum… Yazmam ama aklınızda bulusun zaman çok çabuk geçiyor dostlar… Kimler geldi kimler geçti bu şehirden… Kala kala yine bizler kaldık… Vallahi utanacak olan ne sizlersiniz nede ben… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ… “Kül yangından korkmazmış, olabilmek mesele…”
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

UTANACAK OLAN NE SİZLERSİNİZ NEDE BEN?

Yerelde siyasetçi olmak, STK temsilcisi olmak, Belediye başkanı olmak, imam olmak, öğretmen olmak, gazeteci olmak, esnaf olmak, asker olmak, kaymakam olmak, daire amiri olmak, hizmet etmek hâsılı ele göze dile gelir bir yerlerde bir şey olmak zordur, meşakkatlidir…

Köşe yazarı olmakta bir o kadar zordur…

Neyin sorumlusu olursanız olun takdir edilebileceğiniz kadar her an eleştirilerle de karşılaşabilirsiniz… Hatta bu çoğu zaman acımasızcada olabilir…

İşte bu gerçeği çoğu zaman yaşayan bir köşe yazarıyım…

Rabbim şahittir hiç yalan yazmadım… Asla iftira atmadım… Yazılarımdaki mübalağa üslup ve tarz olmaktan öte gitmemiştir… Mübalağa sanatını asla aslı astarı olmayan bir mesele yada hak etmeyen şahıs üzerinde kullanmadım…

Yazdığım ilk günden yani yaklaşık 28 yıldır susan olmayıp gücümün yettiği yüreğimin erdiği yere kadar yerel meselelerde elimi taşın altına sokmaktan asla imtina etmedim…

Sert üslubuma rağmen hiçbir iddiam asılsız çıkmadı… Yazılarımın kahramanları ve konuları ile ilintili hiç kimse ile mahkemelik olmadım… Hiçbir haberim yada köşe yazım tekzip edilmedi…

Sadece yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiğim “Yerel Gerçekler…” adlı canlı yayın televizyon programında deşifre ettiğim; öğrencilerine PKK’ya yakınlığı ile bilinen “‘özgür Gündem’ gazetesinden bir köşe yazısının özetini anlatanları matematik dersinden geçireceğim…” diyen bir öğretmen tarafından mahkemeye verildim ve beraat ettim… Bundan dolayı da gurur duydum…

1995 yılında Seydişehir’i yakından ilgilendiren Mercümek davasında zamanın genç avukatı Harun Tüfekçi “abi ben yıpranırım daha gencim. Başka avukatlar bulun…” mukabilinde partisini hatta ilçe teşkilatını savunmaktan imtina ettiği yıllarda…

28 Şubat sürecinde bazı muhteremler kaçacak delik ararken İmam Hatipte başörtüsü zulmüne kapı aralayan dönemin kaymakamına…

Uyduruk Cemaleetin Kaplan davası ile bu ilçenin insanlarına reva görülenlere… Dönemin azametli başsavcısı Mehmet Tiftikçi’ye karşı duruş sergileyen gazetecilerdendim elhamdülillah…  O uyduruk davadan dolayı kaç tane gencimizin geleceği karardı bilen var mı?

Gücümün yettiği kadarı ile hiç birinde susmadım… Hiç pişmanlık duymadım… Gönlümde de gururla taşıdım…

Bugüne gelince;

Hiç kimseden korkmuyorum…

Öyle “çocuklarımı ne karıştırıyor…” ajitasyonlarına da karnım tok… “Vallahi samimi değilsin…”

Bu memlekette herkesin çocuğu var ve herkes gelişen olaylardan muzdarip… Benim mahdumumda kuruluşunun ilk iki yılında özel okulda okudu… İşte evladımdan bahsettim kıyamet mi koptu?  

Hülasası;

Köşe yazılarımın yayınlandığı internet siteleri ve gazetelerin metrekarelik işyerlerinde rızık arayan yerel basının imtiyaz sahipleri ve editörlerinden benim yazılarımdan dolayı karşılaştıkları baskılardan bütün ayrıntılarına kadar haberdarım…

Sebep olduğum için hepinizden özür diliyorum…

Sizlere sonsuz hak veriyorum… Zarar göreceğiniz yerde yokum… Yazmam ama aklınızda bulusun zaman çok çabuk geçiyor dostlar…

Kimler geldi kimler geçti bu şehirden…

Kala kala yine bizler kaldık…

Vallahi utanacak olan ne sizlersiniz nede ben…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ…

“Kül yangından korkmazmış, olabilmek mesele…”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.