Hakkı BALCI
Köşe Yazarı
Hakkı BALCI
 

YÜKSEKÖĞRENİMDE SAFRA?

  Israrla bahse konu ediyorum yükseköğrenimi zira Konya’mızın ve bölgenin en önemli dinamiği… Yaşayan herkesi, binlerce öğrenciyi, akademisyeni ve bağlı kurumları birinci derecede ilgilendiriyor. Daha çok taşrada, kendi yağı tuzu ile kavrulan himmetlerle dinamizmini ayakta tutmaya çalışan, birkaç yöneticinin fedakârlıkları ile ivme kaydeden, hükümetin ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çokluğundan mutlu olduğu bir kurum… Bulunduğu yerleşkelerde ve çevresine kazandırdığı maddi katma değer ise; alakalı çevrelerce bilinen, yaşayan, akarımızda önemli payı olan, bacasız fabrika nitelemesi yapılan bir kurum… Haliyle bu önemli dinamiğe sessiz kalmak, kayıtsız olmak, yetkililere bu anlamda kamuoyunun olumlu yada olumsuz tepkilerini iletmemek düşünülemez… 04 Nisan 2013 günü “Yüksek Öğrenim Sumen Altı…” başlıklı yazımda bu minvaldeydi… “Madem kızı kaçırdınız kaçırdığınız, kızı gelin edin… Madem kızı kaçırttınız kız sizin kızınız, sahip çıkın…” cümleleri ile bazı fakülte ve yüksek okulların Selçuk Üniversitesinden ve Necmettin Erbakan Üniversitesine YÖK nezdinde ilhakından doğan belirsizliğe dem vurmuştum… Düne kadar öz evlat muamelesi gören bağlı fakülte ve yüksek okulların ayrılma kararından sonra Akademisyenler, yöneticiler, öğrenciler süreçten üst seviyede zarar görürken; diğer etki alanları, ilgili sosyal çevreler ve bölgenin yerel dinamikleri de rahatsızlıklarını dile getirmeye başladı… Yaşadığım yer itibari ile yaptığım küçük bir araştırma, meselenin akademik yönü dışında binaların fiziksel yapılarında ki deformelerin de bu sahipsizlikten nasibini aldığını gösteriyor… Sürecin uzaması halinde benzeri olumsuzlukların katmerleşmesi ile konuya esas öğretim kurumlarının bir döneminin kaybedilmesi anlamına gelecek. Tamiri ise; epey zaman alacak… Seydişehir yönü ile değerlendirirsek; bölge insanı, bu tip süreçlerde koyduğu en üst düzey tepkilerle tecrübeli… Vilayetlik yürüyüşü, alüminyumun özelleştirme sürecinde ortaya koyduğu toplumsal tepki herkesin malumu… Ve toplumun bu yöndeki tepkisel cümleleri yükselmeye başladı. Söz sahibi yerel dinamiklerin yöneticileri, Üniversite bünyesinde vuku bulan ayrılma ve sonrası bekleme sürecine sessiz değiller. Bu sessizliğin gerekçesinin temelinde ise; akademik karar mecralarına saygı yatmaktadır. Üst düzeyde (YÖK ve Rektörlükler)  bu yönde alınan kararlara bugüne kadar ulül emre itaat noktasından bakan Seydişehir’in sessizliği doğru değerlendirilmeli. Başından beri “biz yaptık…” oldu mantığına kayıtsız kalındığının düşünülmemesi doğru olur. Madem Ereğli ile birlikte Seydişehir’deki Fakülte ve Yüksek okullar yerinden edildi… Yerinden edenler ortada kalan bu kurumların bu sorununa kayıtsız kalmamalılar. Politik kaygılarla atılan manşetlere düşen siyasi söylemlerin gerçekliği tartışılacağına göre; S.Ü ve N.E.Ü. yetkililerinin Başkent mercilerine bu gelişmeyi bir an önce sonlandırma noktasında usulüne uygun baskı kurmaları elzemdir. Konuya dair önceki makalemde belirttiğim gibi hangi çevrelere safra yapacaksa yapsın zira bu okulların bulunduğu bölge halkı ve güçlerinin de safra olması kaçınılmaz. Hâsılı; Bu manada Üniversitelerimizin başarısı için var olan Selçuk Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Hakkı Gökbel ve Necmettin Üniversitesi Rektörü Sayın Muzaffer Şeker’in hassasiyetlerinin devamı önem arz etmektedir. Uzayan süreç tamiri uzun sürecek akademik ve yerel sorunları da beraberinde getirecektir. Kızı kaçıranlar ve kaçırtanlar payitahta etki etmelidirler…
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

YÜKSEKÖĞRENİMDE SAFRA?

 

Israrla bahse konu ediyorum yükseköğrenimi zira Konya’mızın ve bölgenin en önemli dinamiği… Yaşayan herkesi, binlerce öğrenciyi, akademisyeni ve bağlı kurumları birinci derecede ilgilendiriyor.

Daha çok taşrada, kendi yağı tuzu ile kavrulan himmetlerle dinamizmini ayakta tutmaya çalışan, birkaç yöneticinin fedakârlıkları ile ivme kaydeden, hükümetin ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çokluğundan mutlu olduğu bir kurum…

Bulunduğu yerleşkelerde ve çevresine kazandırdığı maddi katma değer ise; alakalı çevrelerce bilinen, yaşayan, akarımızda önemli payı olan, bacasız fabrika nitelemesi yapılan bir kurum…

Haliyle bu önemli dinamiğe sessiz kalmak, kayıtsız olmak, yetkililere bu anlamda kamuoyunun olumlu yada olumsuz tepkilerini iletmemek düşünülemez…

04 Nisan 2013 günü “Yüksek Öğrenim Sumen Altı…” başlıklı yazımda bu minvaldeydi… “Madem kızı kaçırdınız kaçırdığınız, kızı gelin edin… Madem kızı kaçırttınız kız sizin kızınız, sahip çıkın…” cümleleri ile bazı fakülte ve yüksek okulların Selçuk Üniversitesinden ve Necmettin Erbakan Üniversitesine YÖK nezdinde ilhakından doğan belirsizliğe dem vurmuştum…

Düne kadar öz evlat muamelesi gören bağlı fakülte ve yüksek okulların ayrılma kararından sonra Akademisyenler, yöneticiler, öğrenciler süreçten üst seviyede zarar görürken; diğer etki alanları, ilgili sosyal çevreler ve bölgenin yerel dinamikleri de rahatsızlıklarını dile getirmeye başladı…

Yaşadığım yer itibari ile yaptığım küçük bir araştırma, meselenin akademik yönü dışında binaların fiziksel yapılarında ki deformelerin de bu sahipsizlikten nasibini aldığını gösteriyor… Sürecin uzaması halinde benzeri olumsuzlukların katmerleşmesi ile konuya esas öğretim kurumlarının bir döneminin kaybedilmesi anlamına gelecek. Tamiri ise; epey zaman alacak…

Seydişehir yönü ile değerlendirirsek; bölge insanı, bu tip süreçlerde koyduğu en üst düzey tepkilerle tecrübeli… Vilayetlik yürüyüşü, alüminyumun özelleştirme sürecinde ortaya koyduğu toplumsal tepki herkesin malumu… Ve toplumun bu yöndeki tepkisel cümleleri yükselmeye başladı. Söz sahibi yerel dinamiklerin yöneticileri, Üniversite bünyesinde vuku bulan ayrılma ve sonrası bekleme sürecine sessiz değiller.

Bu sessizliğin gerekçesinin temelinde ise; akademik karar mecralarına saygı yatmaktadır. Üst düzeyde (YÖK ve Rektörlükler)  bu yönde alınan kararlara bugüne kadar ulül emre itaat noktasından bakan Seydişehir’in sessizliği doğru değerlendirilmeli. Başından beri “biz yaptık…” oldu mantığına kayıtsız kalındığının düşünülmemesi doğru olur.

Madem Ereğli ile birlikte Seydişehir’deki Fakülte ve Yüksek okullar yerinden edildi… Yerinden edenler ortada kalan bu kurumların bu sorununa kayıtsız kalmamalılar. Politik kaygılarla atılan manşetlere düşen siyasi söylemlerin gerçekliği tartışılacağına göre; S.Ü ve N.E.Ü. yetkililerinin Başkent mercilerine bu gelişmeyi bir an önce sonlandırma noktasında usulüne uygun baskı kurmaları elzemdir.

Konuya dair önceki makalemde belirttiğim gibi hangi çevrelere safra yapacaksa yapsın zira bu okulların bulunduğu bölge halkı ve güçlerinin de safra olması kaçınılmaz.

Hâsılı;

Bu manada Üniversitelerimizin başarısı için var olan Selçuk Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Hakkı Gökbel ve Necmettin Üniversitesi Rektörü Sayın Muzaffer Şeker’in hassasiyetlerinin devamı önem arz etmektedir. Uzayan süreç tamiri uzun sürecek akademik ve yerel sorunları da beraberinde getirecektir.

Kızı kaçıranlar ve kaçırtanlar payitahta etki etmelidirler…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.