Süleyman SAYAN
Köşe Yazarı
Süleyman SAYAN
 

Bu bir Leicester hikayesi olsun

  Leicester City  2014-15 sezonunda ligi 14.sırada bitirir. Ligde kalmayı başarmışlardır. Ancak takımın başına, lige çıkartan baba Nigel Pearson yerine gelen Claudio Ranieri onların takımdaşlığını bozmadan kendi futbol felsefesini onlara işlemeye başlar. Simon Kuper ve Stefan Szymanski’nin Futbolun şifreleri adlı kitabı şu tespiti yapar; futbolculara ödenen maaş sıralaması ile sezon sonu puan sıralaması %90 oranında doğru orantı gösterir. 2014-15 sezonunda tamda bu şekilde biter. Fakat bir sonraki sezon inanılmaz işler olacaktır. Son şampiyon Chelsea’nin Mourinho krizi baş gösterir. Manchester United’ın Van Gaal ile bir türlü istikrarı yakalayamaz, Arsenal’in ve Arsene Wenger’in artık geleneksel hale gelen şubat ayı düşüşü ve Manchester City’de yaşanan erken teknik direktörlük değişikliği hepsi üst üste gelmiştir. Premier Lig’in sezon başında şampiyonluk adayı olarak gösterilen tüm takımlarının aynı sezona denk gelen kaotik hali onlar için büyük bir şanstır. Artık geriye tek rakip kalıyordu; Pochettino’nun Tottenham’ı, sezon sonuna kadar sürecek bu peri masalında gülen taraf Claudio Ranieri’nin Leicester’i olacaktı… Süper ligde bu sezon tıpkı 2015-16 sezonunda İngiltere’de olduğu gibi sezon başında şampiyonluk adayı olarak gösterilen tüm takımlarının kaotik durumları, lige kötü başlamaları veya erken havlu atmaları bu sezonu Konyaspor için bir fırsat sezonu haline getirdi. Geriye kalan rakip ise Abdullah Avcı’nın Trabzon’u dur. Trabzon tıpkı Tottenham gibi daha kaliteli ve mali gücü yüksek bütçeli oyunculardan kuruluyken, İlhan Palut ise Ranieri gibi daha bir sistem ve takımdaşlığın ön plana çıktığı, zorunlu haller dışında transfer yapmayan bir ekiple yoluna devam etmişti. Belki başka takımlarda olsalar direkt olarak on bir oyuncusu olarak tercih edilmeyecek bir çok oyuncuyla ekip olmayı ve nasıl takım olunuru adeta yaşar konumunda bulunuyordu.  Tamda burada ünlü futbol filozofu, top oynadığı dönemde sarı fare olarak anılan, Johan Cruyff’un bir sözünü Konyasporlu oyuncular kendilerine rol model olarak seçmeleri gerektiğini düşünüyorum. “Neden daha zengin diye bir takımı yenemeyeceğinizi düşünesiniz ki? Ben hiç gol atan bir para çantası görmedim” Konyasporlu oyuncular aslında bu peri masalını ligin ilk yarısında gösterdiği performans ile tüm ülkeye kanıtladılar. Sezon başı neredeyse oran verilmeyen takımın şampiyonluk ihtimalleri değerlendirilmeye başlamıştı. Son 15günde yaşanan olaylar ise moral olarak zor günler yaşasalar da, oyuncuları daha da kenetlemişti. Onların bu masalı devam ettirmek için, kendilerinden ve taraftarlarından başka kimseleri yoktu. İzmir’e Altay ile mücadeleye gidecek Konyaspor, kadro derinliği konusunda sıkıntılar yaşıyordu. Sarı kart cezalısı Skubic ve Amar, sakatlanan Cikalleshi maç kadrosunda yer almıyordu. Karşılaşmanın henüz başlarında Adil’in de sakatlar kervanına katılması işleri iyice zora sokmuştu. Ligin dibinden kurtulmak isteyen Altay canhıraş bir şekilde mücadele ediyordu. Konyaspor ise daha önce orada hiç oynamayan Musa’ya güvenmekten başka şansı yoktu. İlk yarı Altay varını yoğunu ortaya koysa da pozisyonlara giren Konyaspor olmuştu. Karşılaşmanın ikinci yarısı ise Altay’ın bu tempoya ayak uydurması hayli zordu. Mpoku oyuna girdikten sonra Altay takımın orta sahada tamamen kayboldu. 10 dakikalık bir baskıyla kazanılan penaltı ile skoru lehimize çevirmiştik. Rakibin eksik kalmasıyla, artık oyun şuursuzca saldıran bir Altay ile bekleyerek kontradan farkı artırmak için net pozisyon bulan bir Konyaspor şeklini almıştı. Konyaspor takımı eksikler, sakatlıklar ve takımdan ayrılan oyuncular nedeniyle çok erken koparacağı maçı hamle şansının azalmasıyla zora sokmuştu. Ama neredeyse ciddi pozisyon vermeden ve bir maç daha gol yemeden sahadan zaferle ayrılmıştı. Ancak fikstür zorluğu ve olası sakatlıklarda bu durumlara düşmeme adına, yönetimin takımın düzenini bozmayacak, karakterli ve yerli oyunculara yönelmesi gerekiyor. Bu oyuncuları bulmak ve takıma kazandırmak zor ancak şampiyonluk istiyorsak bazı zorlukları da aşmak gerekiyor. Bu rüya gerçekleşir mi bilmiyorum. Belki en zengin takım değiliz, büyük yıldızlarımız da yok. Ancak; doğru çalışma, ortak akıl, doğru oyunla ve sistemle güzel işler yapıyoruz. Yapacağız… Maçın sözü; Hiçbir başarı tesadüf değildir.
Ekleme Tarihi: 25 Ocak 2022 - Salı

Bu bir Leicester hikayesi olsun

 

Leicester City  2014-15 sezonunda ligi 14.sırada bitirir. Ligde kalmayı başarmışlardır. Ancak takımın başına, lige çıkartan baba Nigel Pearson yerine gelen Claudio Ranieri onların takımdaşlığını bozmadan kendi futbol felsefesini onlara işlemeye başlar. Simon Kuper ve Stefan Szymanski’nin Futbolun şifreleri adlı kitabı şu tespiti yapar; futbolculara ödenen maaş sıralaması ile sezon sonu puan sıralaması %90 oranında doğru orantı gösterir. 2014-15 sezonunda tamda bu şekilde biter. Fakat bir sonraki sezon inanılmaz işler olacaktır. Son şampiyon Chelsea’nin Mourinho krizi baş gösterir. Manchester United’ın Van Gaal ile bir türlü istikrarı yakalayamaz, Arsenal’in ve Arsene Wenger’in artık geleneksel hale gelen şubat ayı düşüşü ve Manchester City’de yaşanan erken teknik direktörlük değişikliği hepsi üst üste gelmiştir. Premier Lig’in sezon başında şampiyonluk adayı olarak gösterilen tüm takımlarının aynı sezona denk gelen kaotik hali onlar için büyük bir şanstır. Artık geriye tek rakip kalıyordu; Pochettino’nun Tottenham’ı, sezon sonuna kadar sürecek bu peri masalında gülen taraf Claudio Ranieri’nin Leicester’i olacaktı…

Süper ligde bu sezon tıpkı 2015-16 sezonunda İngiltere’de olduğu gibi sezon başında şampiyonluk adayı olarak gösterilen tüm takımlarının kaotik durumları, lige kötü başlamaları veya erken havlu atmaları bu sezonu Konyaspor için bir fırsat sezonu haline getirdi. Geriye kalan rakip ise Abdullah Avcı’nın Trabzon’u dur. Trabzon tıpkı Tottenham gibi daha kaliteli ve mali gücü yüksek bütçeli oyunculardan kuruluyken, İlhan Palut ise Ranieri gibi daha bir sistem ve takımdaşlığın ön plana çıktığı, zorunlu haller dışında transfer yapmayan bir ekiple yoluna devam etmişti. Belki başka takımlarda olsalar direkt olarak on bir oyuncusu olarak tercih edilmeyecek bir çok oyuncuyla ekip olmayı ve nasıl takım olunuru adeta yaşar konumunda bulunuyordu.  Tamda burada ünlü futbol filozofu, top oynadığı dönemde sarı fare olarak anılan, Johan Cruyff’un bir sözünü Konyasporlu oyuncular kendilerine rol model olarak seçmeleri gerektiğini düşünüyorum. “Neden daha zengin diye bir takımı yenemeyeceğinizi düşünesiniz ki? Ben hiç gol atan bir para çantası görmedim”

Konyasporlu oyuncular aslında bu peri masalını ligin ilk yarısında gösterdiği performans ile tüm ülkeye kanıtladılar. Sezon başı neredeyse oran verilmeyen takımın şampiyonluk ihtimalleri değerlendirilmeye başlamıştı. Son 15günde yaşanan olaylar ise moral olarak zor günler yaşasalar da, oyuncuları daha da kenetlemişti. Onların bu masalı devam ettirmek için, kendilerinden ve taraftarlarından başka kimseleri yoktu. İzmir’e Altay ile mücadeleye gidecek Konyaspor, kadro derinliği konusunda sıkıntılar yaşıyordu. Sarı kart cezalısı Skubic ve Amar, sakatlanan Cikalleshi maç kadrosunda yer almıyordu. Karşılaşmanın henüz başlarında Adil’in de sakatlar kervanına katılması işleri iyice zora sokmuştu. Ligin dibinden kurtulmak isteyen Altay canhıraş bir şekilde mücadele ediyordu. Konyaspor ise daha önce orada hiç oynamayan Musa’ya güvenmekten başka şansı yoktu. İlk yarı Altay varını yoğunu ortaya koysa da pozisyonlara giren Konyaspor olmuştu. Karşılaşmanın ikinci yarısı ise Altay’ın bu tempoya ayak uydurması hayli zordu. Mpoku oyuna girdikten sonra Altay takımın orta sahada tamamen kayboldu. 10 dakikalık bir baskıyla kazanılan penaltı ile skoru lehimize çevirmiştik. Rakibin eksik kalmasıyla, artık oyun şuursuzca saldıran bir Altay ile bekleyerek kontradan farkı artırmak için net pozisyon bulan bir Konyaspor şeklini almıştı. Konyaspor takımı eksikler, sakatlıklar ve takımdan ayrılan oyuncular nedeniyle çok erken koparacağı maçı hamle şansının azalmasıyla zora sokmuştu. Ama neredeyse ciddi pozisyon vermeden ve bir maç daha gol yemeden sahadan zaferle ayrılmıştı.

Ancak fikstür zorluğu ve olası sakatlıklarda bu durumlara düşmeme adına, yönetimin takımın düzenini bozmayacak, karakterli ve yerli oyunculara yönelmesi gerekiyor. Bu oyuncuları bulmak ve takıma kazandırmak zor ancak şampiyonluk istiyorsak bazı zorlukları da aşmak gerekiyor. Bu rüya gerçekleşir mi bilmiyorum. Belki en zengin takım değiliz, büyük yıldızlarımız da yok. Ancak; doğru çalışma, ortak akıl, doğru oyunla ve sistemle güzel işler yapıyoruz. Yapacağız…

Maçın sözü; Hiçbir başarı tesadüf değildir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.