Süleyman SAYAN
Köşe Yazarı
Süleyman SAYAN
 

İtalyan işi

FİFA’nın ve dolayısıyla futbolun en büyük turnuvası ve 18 ayar altından yapılan kupası için, yeni bir tasarım gerekiyordu. Brezilya 1970 kupasını 3.defa müzesine götürünce o gün ki kurallara göre kupanın nihai sahibi oluyordu. 53 Farklı tasarımcı Dünya kupası için, hünerlerini sergileyecek ve Batı Almanya’nın ev sahipliği yapacağı 1974 dünya kupasında ilk kez yeni tasarım görücüye çıkacaktı. 1974 Yılında kullanacak ve halen kullanılan, kupanın tasarımını İtalyan, GDE Bertoni firmasının sanat direktörü yine İtalyan heykeltraş Silvio Gazzaniga'nın özgün tasarımı kazanacaktı. Bu gelişmeler olurken, İtalyan bir ailenin farklı bir coşkusu vardır.  İtalya'nın Campania eyaletinde bulunan ve Napoli departmantında yer alan nüfusu 40binin altında bir şehirde, Pomigliano d'Arco’da 18 haziranda bir bebek dünyaya gelir.O bebek büyür ve  futbolcu olmaya karar verir.  Futbol aşkı kilometrelerce ötede bir kasaba takımı olan Empoli ile yollarını birleştirir. Kısa sürede A takıma yükselir. Önce Genoa’ya ardından burada attığı 21 gol ile de Sampdoria ve o yıllarda azımsanmayacak  bir bedelle efsanesi olacağı takıma, Roma’ya transfer olur. 1.72’lik sıra dışı santrafor, bir yıl sonra Roma’yı şampiyon yapan ekibin bir parçası olacaktır. Bu kişi tahmin edeceğiniz üzere Vincenzo Montella’dan başkası değildir.   Çalıştırdığı takımlarda özlenen ve beklenen ruhu sahaya yansıtmasıyla, rakipleri ok iyi analiz etmesiyle dikkatleri üzerine çekmişti. Ülkemizde Anadademirspor ile kendisini Türk futboluna hoca olaraktan da sevdiren Montella, etkisiz bir Kuntz dönemi ve ruhunu şuurunu kaybetmiş bir milli takım görüntüsünü düzeltmek için çok hızlı hareket etmeliydi. Rakip analizleri ve oyuncu seçimleri tamamlandıktan sonra çok ümitsiz olduğumuz bir maçta mükemmele yakı bir oyunla Hırvatistan deplasmanında gülen taraf oluvermiştik… Montella’nın futbolculuk dönemini hatırlamayanlar için kısa bir özet geçmek gerekirse, ceza sahasını karıştıran çok hızlı karar veren seri bir santrafordu. Yunus Akgün, Yusuf Sarı ve Kerem Aktürkoğlu aslında tamda hocanın kendi oyunculuğunu ve oynatmak istediği sisteme göre oyuncular olduğundan onun içinde bir şanstı.  Montella çok zorlu ve birbirinden farklı 2 maç öncesi teknik patronluğu kabul etmişti. Birinci rakip son Dünya futbolunda hızla değer kazanan grubun favorisi Hırvatistan, ikinci rakip her fırsatta bize çelme takan Letonya idi. Montella iki sınavı nasıl vereceği merak konusuydu. İlk maçta sürpriz sayılabilecek bir kadro ile sahada olan milli takımımız, Montella’nın maçtan önceki basın toplantısında dediklerini neredeyse birebir uygulamayı başarmıştı.   Sıra milli takımın kalesi Konya’da, son 20 yılda başımıza büyük işler açan Letonya maçındaydı. Konyalı futbol severler üzerine düşeni yapmış ve stadyumu tıklım tıklım doldurmuştu. Milli takım Letonya karşısına Hırvatistan maçından sadece 1 oyuncu değiştirerek başlamıştı. Bu kadronun önemi açık alanda başarı yakalamış, Hırvatistan’ı mağlup etmişlerdi. Fakat duvar gibi sağlam ve uzun boylu kapanan bir takıma karşı ne yapabilecekti? Aslında Montella bize bu kadronun onu başarabileceğini de göstermiş oldu. Yani aynı takımla hem hücum hem defans oyununu bu kadar kısa sürede yapmak büyük işti.  İlk yarı oyun beklediğimizden yavaş ve tutuk bir şekildeydi. Konya milli takıma güvendi ve desteği hiç bırakmadı. Maçı kazanmak için mücadele ve sabır gerekiyordu. Devre arasında hoca ön alan ile ilgili artık seri paslaşmalar ve süratle bu engeli aşacağımızı planlamıştı. Yunus Akgün’ün kilidi açan golünden sonra işin savunma tarafını da başarıyla uyguladık. Bazen şans yanımızda olsa da genelde başarılıydık. Birbirinden farklı 2 maçta 5 gol atıp, gol yememek büyük başarıydı. Sonraki 10 dakikada büyük bir özgüvenle maç bir anda 4 olmuştu. Fazlası da olurdu. Maç bittiğinde futbolcuların gözleri parlarken, oynayan oynamayan her oyuncunun bu coşkuyu yaşaması, aslında hocanın oyunculara nasıl dokunduğunu gösteriyordu. Tarihimizde ilk defa ihtimalleri hesaplamadan bir turnuvaya gidiyoruz. Bu genç ve artık tecrübeli jenerasyon ile yakalanacak uyum takımı bambaşka noktaya getirebilir. Montella’ya inandık,bize o güveni verdi. Oyuncular inandı. Artık başlaması için can attığımız bir turnuva, kazanılacak zaferleri bekliyoruz. Maçın sözü: Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder.
Ekleme Tarihi: 18 Ekim 2023 - Çarşamba

İtalyan işi

FİFA’nın ve dolayısıyla futbolun en büyük turnuvası ve 18 ayar altından yapılan kupası için, yeni bir tasarım gerekiyordu. Brezilya 1970 kupasını 3.defa müzesine götürünce o gün ki kurallara göre kupanın nihai sahibi oluyordu. 53 Farklı tasarımcı Dünya kupası için, hünerlerini sergileyecek ve Batı Almanya’nın ev sahipliği yapacağı 1974 dünya kupasında ilk kez yeni tasarım görücüye çıkacaktı.

1974 Yılında kullanacak ve halen kullanılan, kupanın tasarımını İtalyan, GDE Bertoni firmasının sanat direktörü yine İtalyan heykeltraş Silvio Gazzaniga'nın özgün tasarımı kazanacaktı.

Bu gelişmeler olurken, İtalyan bir ailenin farklı bir coşkusu vardır.  İtalya'nın Campania eyaletinde bulunan ve Napoli departmantında yer alan nüfusu 40binin altında bir şehirde, Pomigliano d'Arco’da 18 haziranda bir bebek dünyaya gelir.O bebek büyür ve  futbolcu olmaya karar verir.  Futbol aşkı kilometrelerce ötede bir kasaba takımı olan Empoli ile yollarını birleştirir. Kısa sürede A takıma yükselir. Önce Genoa’ya ardından burada attığı 21 gol ile de Sampdoria ve o yıllarda azımsanmayacak  bir bedelle efsanesi olacağı takıma, Roma’ya transfer olur. 1.72’lik sıra dışı santrafor, bir yıl sonra Roma’yı şampiyon yapan ekibin bir parçası olacaktır. Bu kişi tahmin edeceğiniz üzere Vincenzo Montella’dan başkası değildir.  

Çalıştırdığı takımlarda özlenen ve beklenen ruhu sahaya yansıtmasıyla, rakipleri ok iyi analiz etmesiyle dikkatleri üzerine çekmişti. Ülkemizde Anadademirspor ile kendisini Türk futboluna hoca olaraktan da sevdiren Montella, etkisiz bir Kuntz dönemi ve ruhunu şuurunu kaybetmiş bir milli takım görüntüsünü düzeltmek için çok hızlı hareket etmeliydi. Rakip analizleri ve oyuncu seçimleri tamamlandıktan sonra çok ümitsiz olduğumuz bir maçta mükemmele yakı bir oyunla Hırvatistan deplasmanında gülen taraf oluvermiştik…

Montella’nın futbolculuk dönemini hatırlamayanlar için kısa bir özet geçmek gerekirse, ceza sahasını karıştıran çok hızlı karar veren seri bir santrafordu. Yunus Akgün, Yusuf Sarı ve Kerem Aktürkoğlu aslında tamda hocanın kendi oyunculuğunu ve oynatmak istediği sisteme göre oyuncular olduğundan onun içinde bir şanstı.  Montella çok zorlu ve birbirinden farklı 2 maç öncesi teknik patronluğu kabul etmişti. Birinci rakip son Dünya futbolunda hızla değer kazanan grubun favorisi Hırvatistan, ikinci rakip her fırsatta bize çelme takan Letonya idi. Montella iki sınavı nasıl vereceği merak konusuydu. İlk maçta sürpriz sayılabilecek bir kadro ile sahada olan milli takımımız, Montella’nın maçtan önceki basın toplantısında dediklerini neredeyse birebir uygulamayı başarmıştı.

 

Sıra milli takımın kalesi Konya’da, son 20 yılda başımıza büyük işler açan Letonya maçındaydı. Konyalı futbol severler üzerine düşeni yapmış ve stadyumu tıklım tıklım doldurmuştu. Milli takım Letonya karşısına Hırvatistan maçından sadece 1 oyuncu değiştirerek başlamıştı. Bu kadronun önemi açık alanda başarı yakalamış, Hırvatistan’ı mağlup etmişlerdi. Fakat duvar gibi sağlam ve uzun boylu kapanan bir takıma karşı ne yapabilecekti? Aslında Montella bize bu kadronun onu başarabileceğini de göstermiş oldu. Yani aynı takımla hem hücum hem defans oyununu bu kadar kısa sürede yapmak büyük işti.  İlk yarı oyun beklediğimizden yavaş ve tutuk bir şekildeydi. Konya milli takıma güvendi ve desteği hiç bırakmadı. Maçı kazanmak için mücadele ve sabır gerekiyordu. Devre arasında hoca ön alan ile ilgili artık seri paslaşmalar ve süratle bu engeli aşacağımızı planlamıştı. Yunus Akgün’ün kilidi açan golünden sonra işin savunma tarafını da başarıyla uyguladık. Bazen şans yanımızda olsa da genelde başarılıydık. Birbirinden farklı 2 maçta 5 gol atıp, gol yememek büyük başarıydı. Sonraki 10 dakikada büyük bir özgüvenle maç bir anda 4 olmuştu. Fazlası da olurdu. Maç bittiğinde futbolcuların gözleri parlarken, oynayan oynamayan her oyuncunun bu coşkuyu yaşaması, aslında hocanın oyunculara nasıl dokunduğunu gösteriyordu.

Tarihimizde ilk defa ihtimalleri hesaplamadan bir turnuvaya gidiyoruz. Bu genç ve artık tecrübeli jenerasyon ile yakalanacak uyum takımı bambaşka noktaya getirebilir. Montella’ya inandık,bize o güveni verdi. Oyuncular inandı. Artık başlaması için can attığımız bir turnuva, kazanılacak zaferleri bekliyoruz.

Maçın sözü: Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.