AÇILIMIN AÇMAZI

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 06.10.2015 - 06:38, Güncelleme: 06.10.2015 - 06:38
 

AÇILIMIN AÇMAZI

2002 yılından beri iktidarı elinde bulunduranların yanlış politikaları günümüze kadar gelmiş ve ülkemiz bir yangın yerine dönmüştür. Sıfırlanmış olanterör iktidar partisinin her defasında seçime dönük politikalarıyla günümüzde geri dönülmesi zor bir aşamaya getirilmiştir.

             Önce Kürt Açılımı, ardından Demokratik Açılım, devamında da Milli Birlik ve Bütünlük Açılımı gibi ne olduğu belirsiz projelerle Türk Ulusu uyutulmuştur. Yineileri demokrasi, analar ağlamasın gibi süslü ifadeler ve kerameti kendinden menkul akil insanlar hamleleri ile toplumun gazı alınmıştır.             Uluslararasında haklılığımızı zorlaştıran Ermeni Açılımı, sırf oy avcılığı amacıyla Roman Açılımı ve Alevi Açılımı aldatmacaları yine ana sorunu unutturmak için oluşturulmuş senaryolardır. Tüm bunları yapabilmek adına o gün milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyerek birilerine şirin görünmeye çalışan iktidar bugün milliyetçiliğe sahip çıkar gibi görünerek toplumu iyiden iyiye kutuplaştırmaya çalışmaktadır.             PKK’lı 34 teröristin bir gövde gösterisiyle Habur sınır kapısından Türkiye'ye gelmesi ve mahkemelerin ayaklarına kadar götürülmesi, garnizonun kapısındaki Türk Bayrağı’nın teröristlerce herkesin gözünün önünde indirilmesi ve bu duruma sessiz kalınması,TSK’nın etkisizleştirilmesi, yine istihbaratın TSK’nın elinden alınarak MİT’e verilmesi, teröristlerin eylemlerdeki rahatlığı ve buna benzer bizim açımızdan moral bozucu bir çok olay yine çözüm sürecinin bir sonucudur.             Bu süreç boyunca dönemin iktidarının başı terör örgütüyle görüşmelerin bilinmesine rağmen bu örgütle görüşülmediğini söylemesi ve bu iddiaları söyleyenleri şerefsizlikle suçlamaları sonuç olarak görüştüklerini itiraf etmeleri aslında hiç de şaşırmadığımız ayrı bir skandal olmuştur.             Durumun en ilginç yönü bugün çözüm süreci diye adlandırılmasına rağmen hiçbir bakan ve milletvekilince bu sürecin ne anlama geldiğinin, nasıl yürütüldüğünün, bu görüşmelerde ne tür tavizlerin verildiğinin bilinmemesi vesüreç boyunca görüşmelerin seçim öncelerine denk getirilmesi düşündürücüdür.             7 Haziran seçimlerinde halkımız hiçbir partiye tek başına bir iktidarı vermemiş, koalisyonu şart koşmuştur. Tek kişi koalisyonun kurulmasını engelleyerek ülkemizi hükümetsiz bırakmıştır. Her defasında koalisyonun zararlı olduğu pompalanmıştır. Böyle bir zamanda bazı eller ülkemizi yangın yerine çevirecek ateşin kıvılcımını başlatmıştır.             Bugün teröristler dağdan şehirlere inmiş, teröristlerce kurtarılmış bölgeler oluşturulmuş, kentlere patlayıcı yığınağı yapılmıştır.Güvenlik güçlerimize her zamankinden daha çok zayiat verdirilmektedir.PKK’nın bu gücü elde etmesinin görmezden gelindiğini OSLO görüşmelerinin tutanaklarından anlıyoruz.             Bu tutanakların bir bölümü şöyle:             “AFET GÜNEŞ: Orada yerleşik bir kadro değil geçmişi olan bir yer değil Reşadiye o kadar gelme geçme noktası bir yer ki ne zaman organize oldular da hemen böyle birdenbire aşka gelip eylem yapacak gücü buldular.             SABRİ OK: Bizim güçler her tarafta var onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var Karadeniz’de de var Toroslarda da var.             AFET GÜNEŞ: Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla doldurdunuz.             SABRİ OK: Yok canım.             AFET GÜNEŞ: Hepsini biliyoruz.             SABRİ OK: Onlar bir tarafa biz bu süreci ilerletelim önemli olan o.             AFET GÜNEŞ: İşte onları göre göre zor gidiyor bunları da görmesek iyi olur.             HAKAN FİDAN: Taktik konularda anlaşılabilir yani aramızda bir kriz yönetimi yapılır. Kriz hattı kurulur denir ki bizde bilemeyebiliriz aşağıdaki bürokrat emniyet müdürü falanı zanneder işte örgütsel faaliyette bulunuyor dersiniz ki Hakan Bey yani şurada şöyle bir şey yapılıyor yazıktır günahtır bunun bir şeyi yok veya tam tersine atılan bu adım halk nazarında şey yapacaktır infial doğuracak dikkat edersiniz. Bizim yaklaşımımızda şu ana kadar kendi bürokrasimiz “şu bu vesaire ne der?” den ziyade çözüme yönelik iradenin hedefleri önemli. Şimdi burada biz aynı yaklaşımı sizden de görürsek yani taktik hataları zaman zaman görmemezlikten gelir stratejik olarak bu yoğunlaşmaya gidersek……”             (Afet Güneş:MİT Müsteşar Yardımcısı,SABRİ OK:PKK temsilcisi, Hakan FİDAN: MİT Müsteşarı ve Cumhurbaşkanının kendi deyimiyle sır küpü)             Bir hatırlatma: 24. Dönemde TBMM’ye getirilen bir yasa tasarısıyla Hakan Fidan’ın yargılanamayacağına, hakkında soruşturma yapılmasının Başbakan’ın iznine tabi olduğuna ilişkin hükümler kabul edildi.             Terör örgütü çeşitli kentlerimizde çeşitli eylemlerle kınanmaktadır. Ancak bu uygulamalar sorunu çözmede yeterli değildir. Bunun tek yolu dönemin iktidarı olan bugünkü birinci partinin, yanlışlarını görmesi ve ciddi bir öz eleştiride bulunması ve gereğini yerine getirmesidir. Cumhurbaşkanının bir televizyon konuşmasında ağzından kaçırdığı itiraf gibi şu konuşması birinci partiye yol gösterebilir:"Çözüm Süreci bunlar tarafından bir ihanetle değerlendirildi. Çözüm Süreci'ni bunlar adeta Güneydoğu'da, kısmen Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar" *Yazıdaki alıntılar M.V. Gürkut ACAR’ın “SORUMLU KİM?” makalesinden alınmıştır.    Hüseyin İRİİLTER  ADD Seydişehir Şb. Bşk.
2002 yılından beri iktidarı elinde bulunduranların yanlış politikaları günümüze kadar gelmiş ve ülkemiz bir yangın yerine dönmüştür. Sıfırlanmış olanterör iktidar partisinin her defasında seçime dönük politikalarıyla günümüzde geri dönülmesi zor bir aşamaya getirilmiştir.

             Önce Kürt Açılımı, ardından Demokratik Açılım, devamında da Milli Birlik ve Bütünlük Açılımı gibi ne olduğu belirsiz projelerle Türk Ulusu uyutulmuştur. Yineileri demokrasi, analar ağlamasın gibi süslü ifadeler ve kerameti kendinden menkul akil insanlar hamleleri ile toplumun gazı alınmıştır.

            Uluslararasında haklılığımızı zorlaştıran Ermeni Açılımı, sırf oy avcılığı amacıyla Roman Açılımı ve Alevi Açılımı aldatmacaları yine ana sorunu unutturmak için oluşturulmuş senaryolardır. Tüm bunları yapabilmek adına o gün milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyerek birilerine şirin görünmeye çalışan iktidar bugün milliyetçiliğe sahip çıkar gibi görünerek toplumu iyiden iyiye kutuplaştırmaya çalışmaktadır.

            PKK’lı 34 teröristin bir gövde gösterisiyle Habur sınır kapısından Türkiye'ye gelmesi ve mahkemelerin ayaklarına kadar götürülmesi, garnizonun kapısındaki Türk Bayrağı’nın teröristlerce herkesin gözünün önünde indirilmesi ve bu duruma sessiz kalınması,TSK’nın etkisizleştirilmesi, yine istihbaratın TSK’nın elinden alınarak MİT’e verilmesi, teröristlerin eylemlerdeki rahatlığı ve buna benzer bizim açımızdan moral bozucu bir çok olay yine çözüm sürecinin bir sonucudur.

            Bu süreç boyunca dönemin iktidarının başı terör örgütüyle görüşmelerin bilinmesine rağmen bu örgütle görüşülmediğini söylemesi ve bu iddiaları söyleyenleri şerefsizlikle suçlamaları sonuç olarak görüştüklerini itiraf etmeleri aslında hiç de şaşırmadığımız ayrı bir skandal olmuştur.

            Durumun en ilginç yönü bugün çözüm süreci diye adlandırılmasına rağmen hiçbir bakan ve milletvekilince bu sürecin ne anlama geldiğinin, nasıl yürütüldüğünün, bu görüşmelerde ne tür tavizlerin verildiğinin bilinmemesi vesüreç boyunca görüşmelerin seçim öncelerine denk getirilmesi düşündürücüdür.

            7 Haziran seçimlerinde halkımız hiçbir partiye tek başına bir iktidarı vermemiş, koalisyonu şart koşmuştur. Tek kişi koalisyonun kurulmasını engelleyerek ülkemizi hükümetsiz bırakmıştır. Her defasında koalisyonun zararlı olduğu pompalanmıştır. Böyle bir zamanda bazı eller ülkemizi yangın yerine çevirecek ateşin kıvılcımını başlatmıştır.

            Bugün teröristler dağdan şehirlere inmiş, teröristlerce kurtarılmış bölgeler oluşturulmuş, kentlere patlayıcı yığınağı yapılmıştır.Güvenlik güçlerimize her zamankinden daha çok zayiat verdirilmektedir.PKK’nın bu gücü elde etmesinin görmezden gelindiğini OSLO görüşmelerinin tutanaklarından anlıyoruz.

            Bu tutanakların bir bölümü şöyle:

            “AFET GÜNEŞ: Orada yerleşik bir kadro değil geçmişi olan bir yer değil Reşadiye o kadar gelme geçme noktası bir yer ki ne zaman organize oldular da hemen böyle birdenbire aşka gelip eylem yapacak gücü buldular.

            SABRİ OK: Bizim güçler her tarafta var onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var Karadeniz’de de var Toroslarda da var.

            AFET GÜNEŞ: Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla doldurdunuz.

            SABRİ OK: Yok canım.

            AFET GÜNEŞ: Hepsini biliyoruz.

            SABRİ OK: Onlar bir tarafa biz bu süreci ilerletelim önemli olan o.

            AFET GÜNEŞ: İşte onları göre göre zor gidiyor bunları da görmesek iyi olur.

            HAKAN FİDAN: Taktik konularda anlaşılabilir yani aramızda bir kriz yönetimi yapılır. Kriz hattı kurulur denir ki bizde bilemeyebiliriz aşağıdaki bürokrat emniyet müdürü falanı zanneder işte örgütsel faaliyette bulunuyor dersiniz ki Hakan Bey yani şurada şöyle bir şey yapılıyor yazıktır günahtır bunun bir şeyi yok veya tam tersine atılan bu adım halk nazarında şey yapacaktır infial doğuracak dikkat edersiniz. Bizim yaklaşımımızda şu ana kadar kendi bürokrasimiz “şu bu vesaire ne der?” den ziyade çözüme yönelik iradenin hedefleri önemli. Şimdi burada biz aynı yaklaşımı sizden de görürsek yani taktik hataları zaman zaman görmemezlikten gelir stratejik olarak bu yoğunlaşmaya gidersek……”

            (Afet Güneş:MİT Müsteşar Yardımcısı,SABRİ OK:PKK temsilcisi, Hakan FİDAN: MİT Müsteşarı ve Cumhurbaşkanının kendi deyimiyle sır küpü)

            Bir hatırlatma: 24. Dönemde TBMM’ye getirilen bir yasa tasarısıyla Hakan Fidan’ın yargılanamayacağına, hakkında soruşturma yapılmasının Başbakan’ın iznine tabi olduğuna ilişkin hükümler kabul edildi.

            Terör örgütü çeşitli kentlerimizde çeşitli eylemlerle kınanmaktadır. Ancak bu uygulamalar sorunu çözmede yeterli değildir. Bunun tek yolu dönemin iktidarı olan bugünkü birinci partinin, yanlışlarını görmesi ve ciddi bir öz eleştiride bulunması ve gereğini yerine getirmesidir. Cumhurbaşkanının bir televizyon konuşmasında ağzından kaçırdığı itiraf gibi şu konuşması birinci partiye yol gösterebilir:"Çözüm Süreci bunlar tarafından bir ihanetle değerlendirildi. Çözüm Süreci'ni bunlar adeta Güneydoğu'da, kısmen Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar"

*Yazıdaki alıntılar M.V. Gürkut ACAR’ın “SORUMLU KİM?” makalesinden alınmıştır.

   Hüseyin İRİİLTER

 ADD Seydişehir Şb. Bşk.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.