Dinamik Olursak Krizler Vız Gelir...

Artık işimize gücümüze bakmalıyız. Türkiye’nin kendine has sıkıntıları var. Ekonomi de tam iyi diyemeyiz. Yerel bazda düşündüğümüz zaman dinamik şehirler sıkıntılı zamanlarda durağan şeylere göre daha kolay atlatırlar. Sarsıntıları daha hafif hissederler. Nitekim 1970li 1980li yıllarda Türkiye devalüasyonlu dönemlerinde krizler Seydişehir’den teğet geçerdi. İlçemizde birincil alüminyum üretilmesi, üreten bir fabrika olması değil Seydişehir’e bölgemizin kalkınmasına büyük rol oynamıştı. Şimdi de şartlar değişmesine rağmen Seydişehir’in bence bir savunma sanayi üssü olma yolunda ilerlemesi alüminyum yan sanayinin gelişmesi, GES tarlasına dönüşmesi.  Yani yenilenebilir enerjide geç kalınmaması. Artık Fabrika ve alüminyumcularımız savunma sanayine harıl harıl malzeme üretiyorlar. Eskiden olduğu gibi artık fabrikalar alüminyum, Seydişehir’in kalkınması şöyle dursun bölgenin kalkınması da bile lokomotif olmaya başladı. Şehrimizde hem şehircilik açışından hem turizm açısından hem de kültür açışından son yıllarda büyük gelişme gösterdi. (Bu tespit benim değil) Dışarıdan gelen misafirlerimizindir. Seydişehir ayrıca doğalgaz kullanan ilçelerin ilkindendir. Avrupa standartların da arıtma tesisimiz var. Coğrafyamız ise hiçbir kente nasip olamayacak kadar stratejik bir konumda. Limana ve Ankara’ya yakınız. Torosların ortasındayız. Hikayemiz var.  Şehrimizin kurucusu Büyük Veli Ahmet Yesevi’nin talebelerinden Seyid Harun Veli Mevlana misyonun da biri. Eski çağ Selçuklu ve Osmanlı ‘ya ve Türk dönemine kucak açmış bütün medeniyetleri barındırmış antik bir şehir. Daha ne diyeyim? Hulasa Şehrimize değer katan ne varsa şehrimizde var.  Sadece yapacağımız dinamik bir şehir olmak. Karamsar değil iyimser, bozucu değil yapıcı, ayrıştırıcı değil birleştirici olursak ekonomik krizmiş vız gelir tırıs gider.