Hemşehrimiz Yakut Irmak Özden  Atatürk’le annesinin yaşadığı bir anıyı kaleme aldı.

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 09.03.2021 - 11:19, Güncelleme: 09.03.2021 - 11:19
 

Hemşehrimiz Yakut Irmak Özden  Atatürk’le annesinin yaşadığı bir anıyı kaleme aldı.

Hemşehrimiz Yakut Irmak Özden  Atatürk’le annesinin yaşadığı bir anıyı kaleme aldı.

  Bu yazımda sizlerle paylaşmak istediğim anı, kanımca, atamızın kadına toplumsal düzeyde verdiği değeri, bireysel yaşamın ayrıntılarında da gösterdiği saygıyla pekiştirecek kadar benimsemiş olduğunu ifade etmektedir. Yıl 1936 ya da 37. Ben henüz dünyaya gelmemişim, rahmetli ağabeyim Sabri Irmak daha kundakta, ailemiz İstanbul'da, Şehzadebaşı'nda Çakır Apartmanı’nın mütevazı bir dairesinde yaşıyor. Babam Sadi Irmak, İstanbul Tıp Fakültesi'nde henüz genç bir doçent ve Atatürk sayesinde Berlin Tıp Fakültesi'nde aldığı eğitiminin hakkını olağanüstü bir enerjiyle çalışıp, ülkesinin insanlarına faydalı olarak geri ödeme çabasında... Bir yandan üniversite hocalığını sürdürürken -kendi derslerinin yanı sıra Atatürk'ün ülkemize kazandırdığı, Nazi rejiminden kaçan değerli Alman ve Avusturyalı bilim adamlarının derslerini de Türkçe'ye çeviriyor, bazılarının Almanca ders kitaplarını hızla Türkçeleştirerek öğrencilerin kullanımına sunuyor- öte yandan akşamları ve hafta sonları evinde Goethe, Schopenauer, Nietze gibi büyük Alman düşünürlerinin eserlerini -metinleri eski bir Remington makinesinde daktilo eden, kendisi de biyoloji öğretmeni olan annemin desteğiyle- Türkçeye çeviriyor. Irmak, bir başka açıdan, ilk kurucuları arasında yer aldığı halk evlerinin pek çok etkinliğine katkıda bulunurken, gerek halk evleri dergilerinde gerekse Ulus gazetesinde yayımlanan yazılarında ülkenin çeşitli toplumsal sorularına eğiliyor. Elbette o günün koşullarında bu çalışkan genç bilim adamının çabaları Atatürk'ün dikkatini çekecekti ve Atatürk'ün kendisini, her biri değişik ülke sorunlarının akademik yaklaşımlarla tartışıldığı, -günümüz deyimiyle, “beyin fırtınası” ortamının yaratıldığı- akşam yemeklerinin bazılarına çağırması da kaçınılmazdı. ‘HANIMEFENDİ MERAK ETMESİN…’ Atatürk, genç Irmak'ı sofrasına davet ederken, eşine de gösterdiği saygının bir belirtisi olarak onu da bu durumdan haberdar etmeyi ihmal etmez ve bir akşamüzeri evimizin kapısını çalan bir görevli anneme Ata'nın şu mesajını iletir: “Hanımefendi merak etmesinler, eşi bu akşam bizim misafirimiz”… Ben de daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olan bu anıyı, Atatürk'ün kadına gösterdiği saygının incelik ve zarafetle somutlaştığı bir örnek olarak sizlerle paylaşmak istedim. Yazımı noktalarken, rahmetli babamın bana “hakkını helal etmek” için ileri sürdüğü koşulu, yani her yazımda bir Türk kadını olarak Atatürk'e olan minnetimi ifade etmemin gereğini bir kez daha yerine getirmenin mutluluğuyla, tüm kadınlarımızın bu güzel ve anlamlı gününü kutluyorum. PROF. DR. YAKUT IRMAK ÖZDEN
Hemşehrimiz Yakut Irmak Özden  Atatürk’le annesinin yaşadığı bir anıyı kaleme aldı.

 

Bu yazımda sizlerle paylaşmak istediğim anı, kanımca, atamızın kadına toplumsal düzeyde verdiği değeri, bireysel yaşamın ayrıntılarında da gösterdiği saygıyla pekiştirecek kadar benimsemiş olduğunu ifade etmektedir.

Yıl 1936 ya da 37. Ben henüz dünyaya gelmemişim, rahmetli ağabeyim Sabri Irmak daha kundakta, ailemiz İstanbul'da, Şehzadebaşı'nda Çakır Apartmanı’nın mütevazı bir dairesinde yaşıyor. Babam Sadi Irmak, İstanbul Tıp Fakültesi'nde henüz genç bir doçent ve Atatürk sayesinde Berlin Tıp Fakültesi'nde aldığı eğitiminin hakkını olağanüstü bir enerjiyle çalışıp, ülkesinin insanlarına faydalı olarak geri ödeme çabasında...

Bir yandan üniversite hocalığını sürdürürken -kendi derslerinin yanı sıra Atatürk'ün ülkemize kazandırdığı, Nazi rejiminden kaçan değerli Alman ve Avusturyalı bilim adamlarının derslerini de Türkçe'ye çeviriyor, bazılarının Almanca ders kitaplarını hızla Türkçeleştirerek öğrencilerin kullanımına sunuyor- öte yandan akşamları ve hafta sonları evinde Goethe, Schopenauer, Nietze gibi büyük Alman düşünürlerinin eserlerini -metinleri eski bir Remington makinesinde daktilo eden, kendisi de biyoloji öğretmeni olan annemin desteğiyle- Türkçeye çeviriyor.

Irmak, bir başka açıdan, ilk kurucuları arasında yer aldığı halk evlerinin pek çok etkinliğine katkıda bulunurken, gerek halk evleri dergilerinde gerekse Ulus gazetesinde yayımlanan yazılarında ülkenin çeşitli toplumsal sorularına eğiliyor.

Elbette o günün koşullarında bu çalışkan genç bilim adamının çabaları Atatürk'ün dikkatini çekecekti ve Atatürk'ün kendisini, her biri değişik ülke sorunlarının akademik yaklaşımlarla tartışıldığı, -günümüz deyimiyle, “beyin fırtınası” ortamının yaratıldığı- akşam yemeklerinin bazılarına çağırması da kaçınılmazdı.

‘HANIMEFENDİ MERAK ETMESİN…’

Atatürk, genç Irmak'ı sofrasına davet ederken, eşine de gösterdiği saygının bir belirtisi olarak onu da bu durumdan haberdar etmeyi ihmal etmez ve bir akşamüzeri evimizin kapısını çalan bir görevli anneme Ata'nın şu mesajını iletir: “Hanımefendi merak etmesinler, eşi bu akşam bizim misafirimiz”…

Ben de daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olan bu anıyı, Atatürk'ün kadına gösterdiği saygının incelik ve zarafetle somutlaştığı bir örnek olarak sizlerle paylaşmak istedim.

Yazımı noktalarken, rahmetli babamın bana “hakkını helal etmek” için ileri sürdüğü koşulu, yani her yazımda bir Türk kadını olarak Atatürk'e olan minnetimi ifade etmemin gereğini bir kez daha yerine getirmenin mutluluğuyla, tüm kadınlarımızın bu güzel ve anlamlı gününü kutluyorum.

PROF. DR. YAKUT IRMAK ÖZDEN

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.