KİBRİT HIRSIZLIĞI…

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.04.2019 - 10:54, Güncelleme: 25.04.2019 - 10:54
 

KİBRİT HIRSIZLIĞI…

Hakkı Balcı Köşe Yazısı

Henüz, aşınmış parke taşlarla kaplıydı sokaklar… Alüminyum işçisinin ağırlıklı kullandığı toplu taşıma aracı otobüslerin ilk durağıydı… Birkaç merkep ve mecalsiz atın bağlandığı Han, köhnemiş duvarlarıyla betondan binalara direncinin son yıllarını yaşıyordu… Bakkal şeref emmi, dişçi Yörük Süleyman, Hakkı Erkan emmi, Tekel bayi Ali Onar abi, Berber Yusuf Tosun, çırağı berber Ramazan, Ferdi Tayfur hastası bisiklet tamircisi Cafer abi,  Camcı yörüklerin… Dönemin iş adamlarından Müezzinoğlu, Pofudukların Ahmet emmi, çiçek oteli, terzi Nazım Sürücü, Kahveci Faruk abi, Göllüoğlu baklavacısı Mustafa abimin… Uludağ Taksi durağı, Erol-Hüseyin (yanık) Ulutaş kardeşler, Radyocu Mehmet Emmi, Okyar abi, Nedim Kunduracıoğlu abimin ikamet ettiği, önü taştan arkası kerpiç yığma binalara nazire duran modern üç katlı apartmanın son kat sakinleri Ataman ailesinin … Lezzet lokantası Hacı akıllı emmi, sabahın erken saatlerinde gazete kuyruğuna şahit olduğum sağlamlar kitapevinin, bezcilerin… Öğretmen Ahmet Sakarya, dükkan sahibimiz başçavuş emmmi, uğur abim, Balıkçı kerim emmi, Ayakkabı Tamircisi Kümük necati emmi, Yaşar, Ahmet Onar kardeşler, ulaşanlar, Turgut Kavruk ve daha nice isimlerin muhteşem hatıralarına şahit olduğum Han boğazının en renkli yıllarıydı… 20’li yaşların ilk çeyreğinin son demleriydi… İngiltere’ye 8-0 yenildiğimiz maçın ezikliği ve öfkesine esir bir ruh hali ile küçük daireler çizerek yürüdüğüm dükkanımızda (Hoşgör bakkalı) kendi kendime öfke peydah  ederken; bisikletine motor taktırmış bir müşteri yüksek kaldırıma bisikletini özenle park etti… Geriye dönüp dönüp bisikletinin emniyetli olup olmadığına kontrol dükkandan içeriye girdi ve iki kibrit istedi… Malazlar markalı 10’ar kibritlik paketlerden birisini açtım ve iki kutu kibrit kutusunu verdim… Tahta kasanın çekmecesinden para üstü verirken zayıf uzun boylu, müşteri homurdanıyor ve aynı anda kibrit kutularını açtığını, baş parmaklarını içine sokarak kibrit tanelerini kontrol ettiğini gördüm… - Sordum hayırdır abi? - Kardeşim kibritler eksik çıkıyor… - Abi, 10’lu paketi gözünün önünde açtım iki tanesini sana verdim eksik çıkabilir mi? - Kardeşim ne bileyim içinden almadığınızı? Dediği anda 8-0’lık İngiltere yenilgisinin öfkesine ve sabırsızlığa yenik düştüm ve çıkan arbede de kibritlerin hepsi havada uçuşuyordu… Öfkem dinmedi Ağa çeşmesine doğru “ulan ben mi imal ettim kibritleri…” diye bağırarak devam eden kovalamaca da arkamdan güçlü bir adam kucakladı, elimi kolumu bağlayarak etkisizleştirdi… -  “Hakkı vurduğun yeter koçum hiç olmazsa sinkaf etme, eniştem olur… Valla billa öz eniştem, kılın teki kesin haklısındır…” 20-25 yıl sonra köylerin en yeşili, en güzeli, Taşağıl köyünde ikamet ettiğimiz yıllarda bir akşam üstü ekmek almak üzere girdiğim dar sokağın ilk başında, yeni açılmış dükkân da para üstü beklerken baktığım adam “O’ adamdı… Hem o güne, hem de bugüne şahit olan kardeşim vardı yanımda… Gönül almanın, özür dilemenin tam zamanıydı… - “Pardon iki kibrit verir misin abi…” Kibritleri aldım ve başparmaklarımla eksik kontrolü yapmaya başladım… Başımı sabitledim ve neden bunlar eksik yapıyorsunuz? Dercesine gözlerimi kaldırarak adama bakıyordum… Ve diyalog başladı... - Napan sen kibritleri ne garıştırın… - Abi özür diliyorum ama eksik çıkıyor kibritler… - İyi de gözüyün önünde vermedim mi kibritleri? - Abi verdinde; ne bileyim ben hadi girmeden içinden aldıysan… - Kardeşim sen gafayı mı yedin hırsız mıyım ben? - Hırsız mı dedim abi sana şimdi ne öfkeleniyon? - Ya gardaşım var git şurdan akşam akşam beni günaha sokma elimden bir kaza çıkacak… Doğrusu sabrı mükemmeldi… hala kontrol ettiğim kibrit kutularını ellerimden hiddetle aldı - Get gardaşım haydi bende satılık kibrit mibrit yok…” Tam o anda - “Abi senden özür dilerim… - Ben özür mözür istemem bi çık şu dükkandan… - Abi hatırladın mı beni..? - Yoo! Nerden bileyim  ben seni? - Hani 20-25 yıl önce benden iki kibrit istemiştin, motor takılı bisikletin vardı… - Taşağıllı hafız emminin oğlu ha… - Benim abi… Geldiii geçti… Ben senden o gün için özür dilerim… dedim ve  horatayı şamataya çevirmeden helalleşip ayrıldık… Hülasası Empati yapma, sakin olma, kötü düşünmeme gibi hasletleri çok çabuk tüketiyoruz… Halbuki! Ne empati biter gönülde ne de iyi düşünme… Bütün çözüm kısa süreli sabır imtihanını geçebilmenin, öfke ile akılın bir arada durmayacağını, aklın firar edeceğini bilmekte, birbirimize saygı da gizli aslında… GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ “İyi ki Rab’bimiz tek sığınağımız… Ne usandım diyor, ne de yine mi sen? Hep şefkat, hep merhamet, hep mağfiret… Ya onun yarattığı biz…
Hakkı Balcı Köşe Yazısı

Henüz, aşınmış parke taşlarla kaplıydı sokaklar…

Alüminyum işçisinin ağırlıklı kullandığı toplu taşıma aracı otobüslerin ilk durağıydı… Birkaç merkep ve mecalsiz atın bağlandığı Han, köhnemiş duvarlarıyla betondan binalara direncinin son yıllarını yaşıyordu…

Bakkal şeref emmi, dişçi Yörük Süleyman, Hakkı Erkan emmi, Tekel bayi Ali Onar abi, Berber Yusuf Tosun, çırağı berber Ramazan, Ferdi Tayfur hastası bisiklet tamircisi Cafer abi,  Camcı yörüklerin…

Dönemin iş adamlarından Müezzinoğlu, Pofudukların Ahmet emmi, çiçek oteli, terzi Nazım Sürücü, Kahveci Faruk abi, Göllüoğlu baklavacısı Mustafa abimin…

Uludağ Taksi durağı, Erol-Hüseyin (yanık) Ulutaş kardeşler, Radyocu Mehmet Emmi, Okyar abi, Nedim Kunduracıoğlu abimin ikamet ettiği, önü taştan arkası kerpiç yığma binalara nazire duran modern üç katlı apartmanın son kat sakinleri Ataman ailesinin …

Lezzet lokantası Hacı akıllı emmi, sabahın erken saatlerinde gazete kuyruğuna şahit olduğum sağlamlar kitapevinin, bezcilerin…

Öğretmen Ahmet Sakarya, dükkan sahibimiz başçavuş emmmi, uğur abim, Balıkçı kerim emmi, Ayakkabı Tamircisi Kümük necati emmi, Yaşar, Ahmet Onar kardeşler, ulaşanlar, Turgut Kavruk ve daha nice isimlerin muhteşem hatıralarına şahit olduğum Han boğazının en renkli yıllarıydı…

20’li yaşların ilk çeyreğinin son demleriydi…

İngiltere’ye 8-0 yenildiğimiz maçın ezikliği ve öfkesine esir bir ruh hali ile küçük daireler çizerek yürüdüğüm dükkanımızda (Hoşgör bakkalı) kendi kendime öfke peydah  ederken; bisikletine motor taktırmış bir müşteri yüksek kaldırıma bisikletini özenle park etti…

Geriye dönüp dönüp bisikletinin emniyetli olup olmadığına kontrol dükkandan içeriye girdi ve iki kibrit istedi… Malazlar markalı 10’ar kibritlik paketlerden birisini açtım ve iki kutu kibrit kutusunu verdim… Tahta kasanın çekmecesinden para üstü verirken zayıf uzun boylu, müşteri homurdanıyor ve aynı anda kibrit kutularını açtığını, baş parmaklarını içine sokarak kibrit tanelerini kontrol ettiğini gördüm…

- Sordum hayırdır abi?

- Kardeşim kibritler eksik çıkıyor…

- Abi, 10’lu paketi gözünün önünde açtım iki tanesini sana verdim eksik çıkabilir mi?

- Kardeşim ne bileyim içinden almadığınızı?

Dediği anda 8-0’lık İngiltere yenilgisinin öfkesine ve sabırsızlığa yenik düştüm ve çıkan arbede de kibritlerin hepsi havada uçuşuyordu…

Öfkem dinmedi Ağa çeşmesine doğru “ulan ben mi imal ettim kibritleri…” diye bağırarak devam eden kovalamaca da arkamdan güçlü bir adam kucakladı, elimi kolumu bağlayarak etkisizleştirdi…

-  “Hakkı vurduğun yeter koçum hiç olmazsa sinkaf etme, eniştem olur… Valla billa öz eniştem, kılın teki kesin haklısındır…”

20-25 yıl sonra köylerin en yeşili, en güzeli, Taşağıl köyünde ikamet ettiğimiz yıllarda bir akşam üstü ekmek almak üzere girdiğim dar sokağın ilk başında, yeni açılmış dükkân da para üstü beklerken baktığım adam “O’ adamdı…

Hem o güne, hem de bugüne şahit olan kardeşim vardı yanımda… Gönül almanın, özür dilemenin tam zamanıydı…

- “Pardon iki kibrit verir misin abi…”

Kibritleri aldım ve başparmaklarımla eksik kontrolü yapmaya başladım… Başımı sabitledim ve neden bunlar eksik yapıyorsunuz? Dercesine gözlerimi kaldırarak adama bakıyordum…

Ve diyalog başladı...

- Napan sen kibritleri ne garıştırın…

- Abi özür diliyorum ama eksik çıkıyor kibritler…

- İyi de gözüyün önünde vermedim mi kibritleri?

- Abi verdinde; ne bileyim ben hadi girmeden içinden aldıysan…

- Kardeşim sen gafayı mı yedin hırsız mıyım ben?

- Hırsız mı dedim abi sana şimdi ne öfkeleniyon?

- Ya gardaşım var git şurdan akşam akşam beni günaha sokma elimden bir kaza çıkacak…

Doğrusu sabrı mükemmeldi… hala kontrol ettiğim kibrit kutularını ellerimden hiddetle aldı

- Get gardaşım haydi bende satılık kibrit mibrit yok…”

Tam o anda

- “Abi senden özür dilerim…

- Ben özür mözür istemem bi çık şu dükkandan…

- Abi hatırladın mı beni..?

- Yoo! Nerden bileyim  ben seni?

- Hani 20-25 yıl önce benden iki kibrit istemiştin, motor takılı bisikletin vardı…

- Taşağıllı hafız emminin oğlu ha…

- Benim abi… Geldiii geçti… Ben senden o gün için özür dilerim… dedim ve  horatayı şamataya çevirmeden helalleşip ayrıldık…

Hülasası

Empati yapma, sakin olma, kötü düşünmeme gibi hasletleri çok çabuk tüketiyoruz…

Halbuki! Ne empati biter gönülde ne de iyi düşünme…

Bütün çözüm kısa süreli sabır imtihanını geçebilmenin, öfke ile akılın bir arada durmayacağını, aklın firar edeceğini bilmekte, birbirimize saygı da gizli aslında…

GÜNÜN SÖZÜ YAZININ ÖZÜ

“İyi ki Rab’bimiz tek sığınağımız…

Ne usandım diyor, ne de yine mi sen?

Hep şefkat, hep merhamet, hep mağfiret…

Ya onun yarattığı biz…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.