Paslı'nın yeni şiiri

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 06.11.2020 - 11:26, Güncelleme: 06.11.2020 - 11:26
 

Paslı'nın yeni şiiri

Bahattin Paslı'nın yeni şiiri

Seyyid Harun Anadolu Lisesi  Ercan Hocam beni dün okuluna götürdü.. Gözlerim dört dörtlük bir bahçe ve okul gördü. Aman dostlar, inanın rüyadayım zannettim Hem gezdim hem o eski günlerimi yâd ettim. Beş yıldızlı oteldi, okul değildi sanki Bir zerre mübalağam, abartım yok inan ki. Rüya gibi bir ortam, melek gibi hocalar İnsan; bu okullarda, ne sürçer ne bocalar. Hayli geniş bir alan ve yemyeşil bir bahçe Eskiyle yeni burada, sarmaş dolaş, iç içe.. Bir bahçe ki; insanı teşvik eder okula Bir okul ki dostlarım, nasip olmaz her kula. Gururluydu semaya kanat açan çınarlar Mutena bir mekânda, iki salkım söğüt var. Çınarların kolları tırmanırken göklere Söğütlerse kol kanat geriyorlardı yere. Ben bu iniş çıkışta ne tezat algıladım Ne olumsuz fikirler, ne absürd dersler aldım: Çınarlar ki; haşmetin, asaletin timsali Söğütler; mahviyetin tevazunun misali Tevazu ile vakar, insanı insan eder Aşkla da birleşince, insanı sultan eder. Düşünün; ne çınara: “Burnu büyük!” deriz biz Ne söğüdü: “Yalaka, sümsük!” diye yereriz. Hal diliyle çınarlar diyordu ki insana: “Alnı açık yüzü ak fertler gerek vatana! Başınız hep dik olsun, eğilmeyin, hür olun, Vicdanı hür, fikri hür, özü sözü gür olun! Bir eliniz göklerden, bol bol hikmet devşirsin, Bir eliniz toprağa bol bol rahmet düşürsün! İnsanlığın o zaman doyum olmaz tadına İster “vakar” desinler, ister “gürem” adına!” Kollarıyla yerlere kucak açan söğütler Hal diliyle bizlere, bakın neler öğütler: “Burnunu çok büyütme, yalımını engin tut Safi gurur kibirden helak oldu cümle put. Mütevazı olduğu kadar yücelir kişi, Hak ve halkın indinde asan olur her işi. Ölçüyü kaçırmadan tevazu amma hüner Ölçüyü kaçırırsan el gelir sana biner. Tevazu da vakar da sınırlıdır, unutma Vakurla, yalakayı ayır, sakın bir tutma Bir kağnı çıkıverdi, apansız önümüze, Değişik bir renk kattı, monoton günümüze. Teker gıcırtıları, çekti beni maziye Çiftliğe gidiyorduk: “Oha!”, “Ho!” diye diye Çekiyordu kağnıyı, bir manda ailesi, Kızımız hamileydi, fazlacaydı çilesi. Amma ne naz ediyor, ne çalım yapıyordu Ne de: “Nasıl çekeyim, bu kağnıyı?” diyordu. Erkeğiyle yan yana, yapıyordu işini Yokuşlarda tutamaz, koyverirdi çişini. Bereket kağnı boştu; yükleri de bir bendim Ben de dik yokuşlarda, kah indim kahi bindim. Neyse… Uzatmayalım; hayli uzun bu konu Bir başka şi’rimize bırakalım biz onu. Saymadım kaç taneydi, kamelyalar izledik Hocaların yaptığı, bir havuzu gözledik. Öğrenci olmayınca, onun da suyu yoktu Nostaljik bir havuzdu, çekilen emek çoktu. “Yüreklerine sağlık hocalarımın!” dedik. Bahçe bitti bu kez okul için yöneldik. Küpler ve küpecikler süslüyordu dekoru, Yoktu onca objenin ve öksüzü ne horu. Hepsi öz evlat gibi, bakımlıydı ve şıktı Ve derken önümüze Atatürk büstü çıktı. O; İstiklal Marşını okuduğum günleri Hatırladım bir anda ve izledim dünleri. Derken girdik okula, okul daha bir güzel Her şey; daha frapan, her şey daha bir özel. Dostlarım; bu parayla pulla olur şey değil, Yapanlar da okullu, ağa değil beğ değil. Parayla pulla olmaz bu; yıllanmış aşk ister Yürekte çöreklenmiş, mefkûre ve meşk ister. Gelin önce bu güzel okulu bir gözleyin Sonra para babası bankaları gözleyin Aşk nelere kadirmiş, hemen fark edersiniz Sonra da bana gelir, “Haklıymışsın ” dersiniz. Atatürk köşesinden, okul kostümlerine, Duvar gazetesinden derslik bölümlerine Her şey sıcak sımsıcak gülüyordu yüzlere Gönüllere ilhamlar, fer geliyor gözlere. Lakin öğrencisi yok, lakin öksüz ve yetim, Koronanın hışmına uğramış da garibim. Bu mesai gününde, değildi cıvıl cıvıl Bırak hocalarımı, beni bile etti kıl. Dostlar gayret edelim, savalım şu salgını Yakışmaz bize insin vurdumduymaz yılgını. Yeneriz bu illeti dostlarım, yeter ki biz Kurallara uyalım, gezmeyelim maskesiz. Kalabalık yerlerden kaçıp uzak duralım. Bu virüsün kolunu kanadını kıralım. Bırakalım öpüşüp koklaşmayı bir müddet Her zorluğun hakkından gelebilmiş bu millet Çıksın okullarımız bu kasvetli gidişten Kimse ihmal etmesin, sıkılmasın bu işten. Maske, hijyen, mesafe.. Ayı değil kurt değil, Topu topu üç kural, dört değil on dört değil. Kırk bile olsa bize vız gelir tırıs gider. Uysak bu kurallara virüs de iflas eder. Haydi, gayret dostlarım okulumuz kurtulsun, Yüz yüze eğitimle yavrular mutlu olsun. Bahaddin Paslı
Bahattin Paslı'nın yeni şiiri

Seyyid Harun Anadolu Lisesi 

Ercan Hocam beni dün okuluna götürdü..
Gözlerim dört dörtlük bir bahçe ve okul gördü.
Aman dostlar, inanın rüyadayım zannettim
Hem gezdim hem o eski günlerimi yâd ettim.
Beş yıldızlı oteldi, okul değildi sanki
Bir zerre mübalağam, abartım yok inan ki.
Rüya gibi bir ortam, melek gibi hocalar
İnsan; bu okullarda, ne sürçer ne bocalar.
Hayli geniş bir alan ve yemyeşil bir bahçe
Eskiyle yeni burada, sarmaş dolaş, iç içe..
Bir bahçe ki; insanı teşvik eder okula
Bir okul ki dostlarım, nasip olmaz her kula.
Gururluydu semaya kanat açan çınarlar
Mutena bir mekânda, iki salkım söğüt var.
Çınarların kolları tırmanırken göklere
Söğütlerse kol kanat geriyorlardı yere.
Ben bu iniş çıkışta ne tezat algıladım
Ne olumsuz fikirler, ne absürd dersler aldım:
Çınarlar ki; haşmetin, asaletin timsali
Söğütler; mahviyetin tevazunun misali
Tevazu ile vakar, insanı insan eder
Aşkla da birleşince, insanı sultan eder.
Düşünün; ne çınara: “Burnu büyük!” deriz biz
Ne söğüdü: “Yalaka, sümsük!” diye yereriz.
Hal diliyle çınarlar diyordu ki insana:
“Alnı açık yüzü ak fertler gerek vatana!
Başınız hep dik olsun, eğilmeyin, hür olun,
Vicdanı hür, fikri hür, özü sözü gür olun!
Bir eliniz göklerden, bol bol hikmet devşirsin,
Bir eliniz toprağa bol bol rahmet düşürsün!
İnsanlığın o zaman doyum olmaz tadına
İster “vakar” desinler, ister “gürem” adına!”
Kollarıyla yerlere kucak açan söğütler
Hal diliyle bizlere, bakın neler öğütler:
“Burnunu çok büyütme, yalımını engin tut
Safi gurur kibirden helak oldu cümle put.
Mütevazı olduğu kadar yücelir kişi,
Hak ve halkın indinde asan olur her işi.
Ölçüyü kaçırmadan tevazu amma hüner
Ölçüyü kaçırırsan el gelir sana biner.
Tevazu da vakar da sınırlıdır, unutma
Vakurla, yalakayı ayır, sakın bir tutma
Bir kağnı çıkıverdi, apansız önümüze,
Değişik bir renk kattı, monoton günümüze.
Teker gıcırtıları, çekti beni maziye
Çiftliğe gidiyorduk: “Oha!”, “Ho!” diye diye
Çekiyordu kağnıyı, bir manda ailesi,

Kızımız hamileydi, fazlacaydı çilesi.
Amma ne naz ediyor, ne çalım yapıyordu
Ne de: “Nasıl çekeyim, bu kağnıyı?” diyordu.
Erkeğiyle yan yana, yapıyordu işini
Yokuşlarda tutamaz, koyverirdi çişini.
Bereket kağnı boştu; yükleri de bir bendim
Ben de dik yokuşlarda, kah indim kahi bindim.
Neyse… Uzatmayalım; hayli uzun bu konu
Bir başka şi’rimize bırakalım biz onu.
Saymadım kaç taneydi, kamelyalar izledik
Hocaların yaptığı, bir havuzu gözledik.
Öğrenci olmayınca, onun da suyu yoktu
Nostaljik bir havuzdu, çekilen emek çoktu.
“Yüreklerine sağlık hocalarımın!” dedik.
Bahçe bitti bu kez okul için yöneldik.
Küpler ve küpecikler süslüyordu dekoru,
Yoktu onca objenin ve öksüzü ne horu.
Hepsi öz evlat gibi, bakımlıydı ve şıktı
Ve derken önümüze Atatürk büstü çıktı.
O; İstiklal Marşını okuduğum günleri
Hatırladım bir anda ve izledim dünleri.
Derken girdik okula, okul daha bir güzel
Her şey; daha frapan, her şey daha bir özel.
Dostlarım; bu parayla pulla olur şey değil,
Yapanlar da okullu, ağa değil beğ değil.
Parayla pulla olmaz bu; yıllanmış aşk ister
Yürekte çöreklenmiş, mefkûre ve meşk ister.
Gelin önce bu güzel okulu bir gözleyin
Sonra para babası bankaları gözleyin
Aşk nelere kadirmiş, hemen fark edersiniz
Sonra da bana gelir, “Haklıymışsın ” dersiniz.
Atatürk köşesinden, okul kostümlerine,
Duvar gazetesinden derslik bölümlerine
Her şey sıcak sımsıcak gülüyordu yüzlere
Gönüllere ilhamlar, fer geliyor gözlere.
Lakin öğrencisi yok, lakin öksüz ve yetim,
Koronanın hışmına uğramış da garibim.
Bu mesai gününde, değildi cıvıl cıvıl
Bırak hocalarımı, beni bile etti kıl.
Dostlar gayret edelim, savalım şu salgını
Yakışmaz bize insin vurdumduymaz yılgını.
Yeneriz bu illeti dostlarım, yeter ki biz
Kurallara uyalım, gezmeyelim maskesiz.
Kalabalık yerlerden kaçıp uzak duralım.
Bu virüsün kolunu kanadını kıralım.
Bırakalım öpüşüp koklaşmayı bir müddet
Her zorluğun hakkından gelebilmiş bu millet
Çıksın okullarımız bu kasvetli gidişten
Kimse ihmal etmesin, sıkılmasın bu işten.
Maske, hijyen, mesafe.. Ayı değil kurt değil,

Topu topu üç kural, dört değil on dört değil.
Kırk bile olsa bize vız gelir tırıs gider.
Uysak bu kurallara virüs de iflas eder.
Haydi, gayret dostlarım okulumuz kurtulsun,
Yüz yüze eğitimle yavrular mutlu olsun.

Bahaddin Paslı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.