
Her fırsatta dile getiririm: Seydişehir, yanı başındaki doğa harikalarını ne yazık ki hâlâ tam anlamıyla tanımıyor. Akseki ve ona komşu bölgeler, yani Cevizli, İbradı, Ormana ve Değirmenlik gibi çevrelerin; doğası, insanı ve kültürel dokusuyla adeta saklı birer cennet. Ama nedense bu güzellikler, Seydişehir’in radarına bir türlü girmiyor.
Geçtiğimiz günlerde bir vesileyle yeniden Cevizli ve İbradı tarafındaydım. Yörenin güler yüzlü, misafirperver insanlarıyla vakit geçirdik. Bu bölgelerle yalnızca coğrafi yakınlık değil, güçlü kültürel ve akrabalık bağlarımız da var. Unutmayalım, bugün Seydişehir’de yaşayanların yarısından fazlasının kökeni Akseki tarafına dayanıyor. Böylesine derin bir bağa rağmen, Seydişehirli’nin hâlâ Karadeniz’e turlar düzenlemesini, burnumuzun dibindeki güzellikleri es geçmesini anlayamıyorum.
Üzümdere’nin buz gibi suları, gökyüzünü kaplayan çınarların gölgesinde doğayla iç içe alabalık yemenin keyfi, Karadeniz’in yaylalarına alternatif değil midir? Elbette Karadeniz’e de gidilsin; ama önce yakınımızdaki bu nadide yerleri tanımak, onlara hak ettikleri değeri vermek gerekmez mi?
Bu gezimizde, yıllardır dostluk bağımızın sürdüğü değerli insanlarla da bir araya geldik. Başta kıymetli hocam Âlim Doğan Özcivan olmak üzere, Cevizli’nin eski belediye başkanı Niyazi Ekinci, Ormana’nın eski belediye başkanı Ayhan Keskin bizleri her zamanki içtenlikleriyle karşıladılar. Ayrıca İbradı’nın çalışkan ve vizyoner kadın belediye başkanı Hatice Hanım’la da tanışma fırsatı bulduk. Sohbetimizde Seydişehir-Akseki-İbradı yakınlaşmasının ne denli önemli olduğuna bir kez daha şahit olduk
Bu güzel insanlara misafirperverlikleri için tekrar teşekkür ederken, Seydişehirlilere de küçük bir çağrıda bulunmak istiyorum: Belki de Karadeniz’den çok daha fazla doğal zenginliğe sahip bu bölgeleri gezmeye, tanımaya, sahip çıkmaya öncelik verin. Çünkü bazen en değerli şey, en yakınımızda olan ama gözümüzden kaçan oluyor.