SEYDİŞEHİRLİ MÜLÂZIM KARA FATMA (ÇİLELİ) 1892-1960

Kültürümüz (STG) - SEYDİŞEHİR TOROSLAR GAZETESİ | 04.05.2022 - 22:00, Güncelleme: 04.05.2022 - 22:00
 

SEYDİŞEHİRLİ MÜLÂZIM KARA FATMA (ÇİLELİ) 1892-1960

Ercan Arslan Yazısı

Değerli okurlar sizlerle bu sütunlardan 2020 yılı Mart ayı başında “Kahraman Kara Fatma” başlıklı araştırmamı paylaşmıştım. Tarih ilminin metodolojisi içerisinde konuyla alakalı ulaştığımız yeni bilgiler ışığında bu makaleyi kaleme alma ihtiyacı hâsıl oldu. Umumi Harpte (I.Dünya Savaşı) ve bilhassa Milli Mücadelede büyük yararlılıklar göstererek “Mülâzım Kara Fatma” diye şöhret bulan kadın kahramanımız Fatma Çileli Hanım’dır.  Balıkesir ili Burhaniye İlçesinde ikamet etmekte iken ikinci evliliği yoluyla Seydişehir’e yerleşme aşamasında (3 yaşındaki oğlu Ahmet ile beraber) 1941 yılı Aralık ayında Konya’da Ekekon Gazetesi’nin matbaasına uğrayarak hayat serencamı ile alakalı açıklamalar yapmış, ziyarette Yazı işleri Müdürünün ricası üzerine vatanperverane hatıralarından birkaçını paylaşmak lütfunda bulunmuştu. Asıl adı Seher olan Kara Fatma 1 Temmuz 1892’de Isparta’nın Senirkent köyünde doğdu. Anne adı Fatma baba adı Ali’dir. I.Dünya Savaşında kardeşi Ali’nin Çanakkale Muharebelerinde yaralanarak köyüne dönmesi ve aldığı yaralardan dolayı bir müddet sonra şehit olması üzerine büyük bir intikam hissiyle doldu. Pek genç yaşta kardeşinin adı olan “Ali” ismini kullanarak cepheye gitti ve orduya katıldı. Bu durum kendisi tarafından şöyle anlatılmıştır: “Kardeşim Ali’nin Çanakkale Muharebelerinde aldığı yaralardan dolayı evimizde ölmesi bende zapt olunamaz bir intikam hissi uyandırdı. Bir gün kardeşimin elbiselerini giyerek Bağdat’ta bulunan kıtasına onun adıyla, onun yerine intibak ettim. Bağdat Cephesinden sonra Şark Cephesine hareket ettim. Aylarca cinsiyetimi hiç kimseye sezdirmeden askerlik ettim. Aradan altı ay geçtikten sonra bir gün verilen bir vazifeyi yapmış vazife yerime dönüyordum. Kaçarken yolunu kaybeden bir düşman kumandanının otomobilini silahla durdurarak onu esir ettim ve karargâhımıza getirdim. Bunun üzerine derhal Mülâzımlığa (Teğmen) terfi ettirildim. O vakte kadar köyüme hiç mektup yazmamıştım. Mülazım olduktan sonra bir mektup yazarak sıhhatte olduğumu ve mevcut adresimi bildirdim. Mülazım Ali adresinden dolayı benim bir zabitle birlikte yaşadığım manasını çıkaran dayım beni öldürerek şereflerini temizlemek maksadıyla bir gün çadırıma çıka geldi. Dayım, Mülazım Ali’nin bizzat yeğeni Seher olduğunu görüp anlayınca hayretler içinde kaldı. Teselli buldu. Benim için kumandanımdan birkaç gün izin alarak köyümüze beraber dönmeyi teklif etti. Ben bunu kabul etmeyerek ona muvafakat etmedim. Lakin dayım gizlice izin teşebbüsünde bulunmuş, işi ehemmiyetle takip etmiş. Kumandanım da bu izin meselesine gösterilen alakadan dolayı şüphelenmiş, sebebini dayımdan sormuş. Dayım  ona hakikati anlatmış. Bir gün Kumandanımız seni çağırıyor dediler. Kalkıp gittim. Huzuruna çıktığım zaman “Sen erkek misin kadın mı?” sorusuyla karşılaştım. Zaruri olarak hakikati itiraf ettim. Kumandanım sırtımı sıvazladı ve bana “Kara Fatma” ismini verdi. Bundan sonra bana 500 Lira mükâfat ve üç ay izin verdiler. Ben de dayımla beraber köyümüze döndüm”. “Bir müddet sonra Umumi Harp bitti ve Milli Mücadele başladı. İznim bittikten sonra kıtamla birlikte I.İnönü muharebesine katıldım. Bu harpte üç yerimden yaralandım. Isparta Hastanesi’nde bir müddet tedavi edildikten sonra bir Süvari Alayı ile Uşak Mıntıkasında Büyük Taarruza iştirak ettim. Bu taarruzda başımdan süngü yarası aldım. Büyük Zafer elde edildikten sonra İzmir’e Halkapınar’dan altı kişilik bir müfreze ile ilk girenler arasında bulundum. Burada cereyan eden bir müsademede dört arkadaşım şehit oldu. Biz iki kişi mücadeleye devam ettik. Arkadan şanlı ordumuz yetişerek sevgili İzmir’i doya doya bağrımıza bastık. Askerlik hayatım fasılasız tam dokuz sene, üç aydır.” Burada hatıralarını bitiren Mülazım Kara Fatma’nın ilk soyadı Şimşek’tir. Kendisi Seydişehirli Mehmet Çileli (1899-1973) ile tanışıp evlenmişti. Hayatının kalan kısmını Seydişehir’de yaşadı. Bu evliliğinden çocukları yoktur. Fatma Hanım ve eşi Sofuhane mahallesinde tek katlı bahçeli bir evde ikamet ettiler. Oğlu Ahmet 22 yaşında askerlik vazifesini ifa ederken elim bir trafik kazası neticesi yaşamını yitirdi. Mülazım Fatma Çileli Hanım 11 Kasım 1960 tarihinde,  68 yaşında Seydişehir’de vefat etti. Vefatına Seydişehirliler çok üzüldüler.  Cenazesi şimdiki Belediye Binasının yanındaki mezarlığa defnedildi. Daha sonra bu mezarlık yerinden kaldırıldı. Dolayısıyla Fatma Hanım’ın mezarının nereye nakledildiği bugün meçhuldür. “Türk İstiklal Harbinin kadın mücahidelerinden Saime Hanım, Nezahat Onbaşı, Fatma (Seher) Hanım, Gördesli Makbule, Rahime (Tayyar)Hanım, Ayşe Çavuş, Halide Edip (Adıvar), Şerife Bacı gibi yüzlerce isimden birisi de Seydişehirli Mülazım Kara Fatma (Çileli) Hanım’dır. Yakın tarihimizin fedakâr isimleri ve hatıralarını her daim canlı tutmak Milli bir sorumluluğumuzdur. Bu isimler mutlak surette sosyal hayatımızın bir değer unsuru olarak yaşatılmaya devam edilmelidir. Aradan geçen süre içerisinde Senirkent Belediyesi ile yaptığımız temas neticesi orada bu ismin maalesef bilinmediğine tanık olduk. ( M.N., Ekekon, 13 Birincikanun (Aralık) 1941,Yıl 7,Sayı 1337,s. 3; SSesi. 04.03. 2020,Yıl 10,S.512,s.2; SToroslar. 02.03.2020,Yıl 20,S.881,s.7.;SPostası.03.03.2020, Yıl 48,S.2397,s.5)
Ercan Arslan Yazısı

Değerli okurlar sizlerle bu sütunlardan 2020 yılı Mart ayı başında “Kahraman Kara Fatma” başlıklı araştırmamı paylaşmıştım. Tarih ilminin metodolojisi içerisinde konuyla alakalı ulaştığımız yeni bilgiler ışığında bu makaleyi kaleme alma ihtiyacı hâsıl oldu.

Umumi Harpte (I.Dünya Savaşı) ve bilhassa Milli Mücadelede büyük yararlılıklar göstererek “Mülâzım Kara Fatma” diye şöhret bulan kadın kahramanımız Fatma Çileli Hanım’dır.  Balıkesir ili Burhaniye İlçesinde ikamet etmekte iken ikinci evliliği yoluyla Seydişehir’e yerleşme aşamasında (3 yaşındaki oğlu Ahmet ile beraber) 1941 yılı Aralık ayında Konya’da Ekekon Gazetesi’nin matbaasına uğrayarak hayat serencamı ile alakalı açıklamalar yapmış, ziyarette Yazı işleri Müdürünün ricası üzerine vatanperverane hatıralarından birkaçını paylaşmak lütfunda bulunmuştu. Asıl adı Seher olan Kara Fatma 1 Temmuz 1892’de Isparta’nın Senirkent köyünde doğdu. Anne adı Fatma baba adı Ali’dir. I.Dünya Savaşında kardeşi Ali’nin Çanakkale Muharebelerinde yaralanarak köyüne dönmesi ve aldığı yaralardan dolayı bir müddet sonra şehit olması üzerine büyük bir intikam hissiyle doldu. Pek genç yaşta kardeşinin adı olan “Ali” ismini kullanarak cepheye gitti ve orduya katıldı. Bu durum kendisi tarafından şöyle anlatılmıştır: “Kardeşim Ali’nin Çanakkale Muharebelerinde aldığı yaralardan dolayı evimizde ölmesi bende zapt olunamaz bir intikam hissi uyandırdı. Bir gün kardeşimin elbiselerini giyerek Bağdat’ta bulunan kıtasına onun adıyla, onun yerine intibak ettim. Bağdat Cephesinden sonra Şark Cephesine hareket ettim. Aylarca cinsiyetimi hiç kimseye sezdirmeden askerlik ettim. Aradan altı ay geçtikten sonra bir gün verilen bir vazifeyi yapmış vazife yerime dönüyordum. Kaçarken yolunu kaybeden bir düşman kumandanının otomobilini silahla durdurarak onu esir ettim ve karargâhımıza getirdim. Bunun üzerine derhal Mülâzımlığa (Teğmen) terfi ettirildim. O vakte kadar köyüme hiç mektup yazmamıştım. Mülazım olduktan sonra bir mektup yazarak sıhhatte olduğumu ve mevcut adresimi bildirdim. Mülazım Ali adresinden dolayı benim bir zabitle birlikte yaşadığım manasını çıkaran dayım beni öldürerek şereflerini temizlemek maksadıyla bir gün çadırıma çıka geldi. Dayım, Mülazım Ali’nin bizzat yeğeni Seher olduğunu görüp anlayınca hayretler içinde kaldı. Teselli buldu. Benim için kumandanımdan birkaç gün izin alarak köyümüze beraber dönmeyi teklif etti. Ben bunu kabul etmeyerek ona muvafakat etmedim. Lakin dayım gizlice izin teşebbüsünde bulunmuş, işi ehemmiyetle takip etmiş. Kumandanım da bu izin meselesine gösterilen alakadan dolayı şüphelenmiş, sebebini dayımdan sormuş. Dayım  ona hakikati anlatmış. Bir gün Kumandanımız seni çağırıyor dediler. Kalkıp gittim. Huzuruna çıktığım zaman “Sen erkek misin kadın mı?” sorusuyla karşılaştım. Zaruri olarak hakikati itiraf ettim. Kumandanım sırtımı sıvazladı ve bana “Kara Fatma” ismini verdi. Bundan sonra bana 500 Lira mükâfat ve üç ay izin verdiler. Ben de dayımla beraber köyümüze döndüm”.

“Bir müddet sonra Umumi Harp bitti ve Milli Mücadele başladı. İznim bittikten sonra kıtamla birlikte I.İnönü muharebesine katıldım. Bu harpte üç yerimden yaralandım. Isparta Hastanesi’nde bir müddet tedavi edildikten sonra bir Süvari Alayı ile Uşak Mıntıkasında Büyük Taarruza iştirak ettim. Bu taarruzda başımdan süngü yarası aldım. Büyük Zafer elde edildikten sonra İzmir’e Halkapınar’dan altı kişilik bir müfreze ile ilk girenler arasında bulundum. Burada cereyan eden bir müsademede dört arkadaşım şehit oldu. Biz iki kişi mücadeleye devam ettik. Arkadan şanlı ordumuz yetişerek sevgili İzmir’i doya doya bağrımıza bastık. Askerlik hayatım fasılasız tam dokuz sene, üç aydır.” Burada hatıralarını bitiren Mülazım Kara Fatma’nın ilk soyadı Şimşek’tir. Kendisi Seydişehirli Mehmet Çileli (1899-1973) ile tanışıp evlenmişti. Hayatının kalan kısmını Seydişehir’de yaşadı. Bu evliliğinden çocukları yoktur. Fatma Hanım ve eşi Sofuhane mahallesinde tek katlı bahçeli bir evde ikamet ettiler. Oğlu Ahmet 22 yaşında askerlik vazifesini ifa ederken elim bir trafik kazası neticesi yaşamını yitirdi. Mülazım Fatma Çileli Hanım 11 Kasım 1960 tarihinde,  68 yaşında Seydişehir’de vefat etti. Vefatına Seydişehirliler çok üzüldüler.  Cenazesi şimdiki Belediye Binasının yanındaki mezarlığa defnedildi. Daha sonra bu mezarlık yerinden kaldırıldı. Dolayısıyla Fatma Hanım’ın mezarının nereye nakledildiği bugün meçhuldür. “Türk İstiklal Harbinin kadın mücahidelerinden Saime Hanım, Nezahat Onbaşı, Fatma (Seher) Hanım, Gördesli Makbule, Rahime (Tayyar)Hanım, Ayşe Çavuş, Halide Edip (Adıvar), Şerife Bacı gibi yüzlerce isimden birisi de Seydişehirli Mülazım Kara Fatma (Çileli) Hanım’dır. Yakın tarihimizin fedakâr isimleri ve hatıralarını her daim canlı tutmak Milli bir sorumluluğumuzdur. Bu isimler mutlak surette sosyal hayatımızın bir değer unsuru olarak yaşatılmaya devam edilmelidir. Aradan geçen süre içerisinde Senirkent Belediyesi ile yaptığımız temas neticesi orada bu ismin maalesef bilinmediğine tanık olduk. ( M.N., Ekekon, 13 Birincikanun (Aralık) 1941,Yıl 7,Sayı 1337,s. 3; SSesi. 04.03. 2020,Yıl 10,S.512,s.2; SToroslar. 02.03.2020,Yıl 20,S.881,s.7.;SPostası.03.03.2020, Yıl 48,S.2397,s.5)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.