ALİ SAYLAM
Köşe Yazarı
ALİ SAYLAM
 

BU İŞİN ŞAKASI YOK; YA HERRU, YA MERRU...

ABD ve emperyalistlerin dolarla diz çöktürme operasyonları hepimizin malumu...Tarih iki örnekle bu manada bize ışık tutuyor.. İlki; Atatürk’ün kimseden medet ummadan sadece halkına güvenerek girdiği Kurtuluş Savaşının kazanılması, akabinde ise; Millî ekonominin kurulması için topyekûn ekonomik seferberlik ilan edilmesi...  Almanların ise İkinci dünya savaşından sonra yerle bir olan ülkesini kurtarmak için halkının ülke düzlüğe çıkana kadar yapmış olduğu fedakârlık ve gayretleridir.  Bu anlamda, Amerika ve emperyalizme karşı hep eziği oynamayacaksak; başta idarecilerimiz olmaz üzere milli seferberliğin hemen ilanı ve savurganlığın durdurulması için acil tedbirler alınmalı...  Değerli bir dostum bu eylem birlikteliğine işaret eden alıntı bir yazıyı e-posta adresime göndermiş. Manidar bulduğum içinde okuyucularımla paylaşmak istedim.  ‘’Beş yaşında idim.  Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu.  Bir tane yere düştü..  Babaannem eğildi,  aramaya başladı.  Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu .  Çocukluk iste,  -Aman babaanne dedim.  - Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi?  Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu.  -Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, ' dedi.  - Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?'  Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.  Aradan yıllar geçti.  Hukuk Fakültesinde öğrenciyim.  Alain'in proposlarini okuyorum..  Birden irkildim.  Babaannemi hatırladım.  Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa  karşı ihanet etmiş olur diyordu.  İlave ediyordu.  Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın  teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu..  On dokuz yıl evveldi.  Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim.  Geceydi. Sabahleyin, traş olmak i çin  lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm.  'Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın,  yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç  çelik sanayisine yardımcı olun' diyordu.  Doğrusu hayretler içinde kaldım.  Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir.  Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazardı.  İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık  jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor,  gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.  İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur.  'Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek.  Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa,  kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa,  kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla  ağaç ziyanına engel olun.'  Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır.  Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş,  hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir..  Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler.  Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.  Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor.  Zamanın başbakanı meclisi toplar.  Kürsüye çıkar.  Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;  -Şu andan itibaren der,  -Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden,  pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.  -Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.  Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır.  Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun  bütün kesimlerini, tek istisna olmadan  kapsadığını söylemeye gerek yok.  Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm.  Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...*Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta,  gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?      *Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.      Bir mıh bir nalı kurtarır.   Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,   Bir komutan bir orduyu,   Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu..      Maddi durumumuz ne olursa olsun,   ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.   Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır... Bu inceliği yakalanmadıktan sonra kalın kalın öpülmeye mecbur kalırız biz... Hemde sittin sene ipe un serip bağrımıza taş basarız biz... Şayet taş basacak bir bağrımız kalırsa... Sözün özü; Ya herru, ya merru...
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

BU İŞİN ŞAKASI YOK; YA HERRU, YA MERRU...

ABD ve emperyalistlerin dolarla diz çöktürme operasyonları hepimizin malumu...Tarih iki örnekle bu manada bize ışık tutuyor..

İlki; Atatürk’ün kimseden medet ummadan sadece halkına güvenerek girdiği Kurtuluş Savaşının kazanılması, akabinde ise; Millî ekonominin kurulması için topyekûn ekonomik seferberlik ilan edilmesi... 

Almanların ise İkinci dünya savaşından sonra yerle bir olan ülkesini kurtarmak için halkının ülke düzlüğe çıkana kadar yapmış olduğu fedakârlık ve gayretleridir. 

Bu anlamda, Amerika ve emperyalizme karşı hep eziği oynamayacaksak; başta idarecilerimiz olmaz üzere milli seferberliğin hemen ilanı ve savurganlığın durdurulması için acil tedbirler alınmalı... 

Değerli bir dostum bu eylem birlikteliğine işaret eden alıntı bir yazıyı e-posta adresime göndermiş.

Manidar bulduğum içinde okuyucularımla paylaşmak istedim. 

‘’Beş yaşında idim. 

Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu. 

Bir tane yere düştü.. 

Babaannem eğildi, 

aramaya başladı. 

Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu . 

Çocukluk iste, 

-Aman babaanne dedim. 

- Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi? 

Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. 

-Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, ' dedi. 

- Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?' 

Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. 

Aradan yıllar geçti. 

Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. 

Alain'in proposlarini okuyorum.. 

Birden irkildim. 

Babaannemi hatırladım. 

Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa 

karşı ihanet etmiş olur diyordu. 

İlave ediyordu. 

Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın 

teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.. 

On dokuz yıl evveldi. 

Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. 

Geceydi. Sabahleyin, traş olmak i çin 

lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. 

'Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, 

yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç 

çelik sanayisine yardımcı olun' diyordu. 

Doğrusu hayretler içinde kaldım. 

Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. 

Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazardı. 

İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık 

jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, 

gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu. 

İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur. 

'Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. 

Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, 

kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, 

kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla 

ağaç ziyanına engel olun.' 

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. 

Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, 

hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir.. 

Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler. 

Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. 

Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. 

Zamanın başbakanı meclisi toplar. 

Kürsüye çıkar. 

Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve; 

-Şu andan itibaren der, 

-Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, 

pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. 

-Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim. 

Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. 

Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun 

bütün kesimlerini, tek istisna olmadan 

kapsadığını söylemeye gerek yok. 

Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. 

Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...*Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, 

gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz? 

  

 *Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım. 

  

 Bir mıh bir nalı kurtarır. 

 Bir nal bir atı, bir at bir komutanı, 

 Bir komutan bir orduyu, 

 Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu.. 

  

 Maddi durumumuz ne olursa olsun, 

 ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. 

 Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır...

Bu inceliği yakalanmadıktan sonra kalın kalın öpülmeye mecbur kalırız biz...

Hemde sittin sene ipe un serip bağrımıza taş basarız biz... Şayet taş basacak bir bağrımız kalırsa...

Sözün özü; Ya herru, ya merru...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.