YÖRÜK DEDEDEN KOYUNLAR VE KÜPE ÇUKURU...

Karakoyunlu aşiretinden Hasan Mert dedenin hayat hikâyesinden kesitleri, Pınarbaşı bölgesinde ilerleyen yaşına rağmen “sevgililerim” dediği koyunlarını güderken kendi ağzından dinledik. Ana yaşı 96 olan, yaşına göre dinç görünen Hasan dedeye: “Bu yaşına rağmen koyunlarınla uğraşıyorsunuz” dediğimizde gülerek: “Biz dağların havasını alarak büyüdük. Yediğimiz, içtiğimiz kendi yetiştirdiğimiz besinlerdir. Kendi yoğurdumuzla, kendi peynirimizle, kendi etimizle beslendik. Biz yörükler darı çorbası, göçe bulguru yeriz. Canımız ne isterse onu yaparız. Zaten alanda yayılan malın eti de başka olur.” dedi. Ayağında çarığı, elinde çomağı, ağzında 5-6 ana dişi ve yüzünde 96 yıllık ömrünün izleri... Hem bizimle konuştu, hem de otlattığı koyunlarını takip etti. Bu hareketli halini görünce: “Sen hiç oturmaz mısın Hasan dede?” diye sorduk. Yine güldü. Yine gülerken 5-6 tane kalmış ana dişi göründü: “Yavrum ben oturduğumda kalkamam. Ben böyle alışmışım. Ömrüm bu koyunlarla geçti. Bunlar olmasa ben vakit geçiremem. Hanımda bizi koydu gitti” diyerek bir anlamda yaşamının yalnızlığını koyunlara bakarak giderdiğinin mesajını verdi bizlere… Ömrünün büyük bir bölümünü dağlarda geçiren, 3 kız 4 oğlan olmak üzere 7 çocuk sahibi, kaçırarak evlendiği hanımını da 7 yıl önce kaybetmiş Hasan dedeye: “Küpe Yaylası’nda kaldınız mı?” diye sorduğumuzda,  küpe çukurunda yaşadıkları hikâyelerden bahsetti. Hikâyesine, duyduğumuza göre Küpe Çukuru Seydişehir’den çıkmış, başkaları almış diyerek başlayan Hasan Dede: “Bu yaylada bir tarafta Bozahmetliler, bir tarafta da Seydişehirliler vardı. Konargöçerlik zamanımızda da yazları İdris, Bozahmetli ve Karakoyunlu yörükleri buralarda Amanos Dağları’nın eteklerinde obalarını kurarlardı. Biz Karakoyunluların da 50-60 çadırı olurdu. Buralar atalarımızın yeri” diyerek babasından duyduğu, İdris yörüklerinin yaşadıkları su baskını felaketini de bizlerle paylaştı: “Rahmetli babamdan duydum. Bir gece vakti aşırı yağış olmuş. Küpe Çukuru sular altında kalmış. Bu felaket esnasında ölenler olmuş. O sırada küpe yaylasında olan babam ‘bende çok can kurtardım’ diyerek olayı bizlere anlatırdı. Bu yayla Taraşçılıların ve Seydişehirlilerin kullandığı bir yaylaydı. Bizim de atalarımızın mezarları var. Nasıl oldu da satıldı anlayamadım.” 20 koyunuyla Pınarbaşı mevkiinde hoşça vakit geçiren Hasan dedeye: “Buralar önce boştu değil mi?” diye sorduk. Kendisi de: “Buralarda ev yoktu. Bizim ve Seydişehirlilerin otlakıyesiydi. 60’lı yıllarda Seydişehir’de çok mal vardı. Zaten Yenicami’nin yarısı da bizim akrabalar” diyerek Pınarbaşı mevkiinin bir anlamda yörük mahallesi olduğunun altını çizdi.