KAYMAKAMLIK, ŞEHİT KAYMAKAM İÇİN MEVLİT OKUTTU

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 14.11.2016 - 07:20, Güncelleme: 14.11.2016 - 07:20
 

KAYMAKAMLIK, ŞEHİT KAYMAKAM İÇİN MEVLİT OKUTTU

Mardin?in Derik ilçesinde şehit düşen Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk ruhuna Seydişehir Kaymakamlığı tarafından merkez cami Seyit Harun Veli ve diğer tüm mahalle camilerinde Mevlit okunarak dualar edildi.

İkindi namazına müteakip Seyit Harun Veli camiinde okunan Mevlit’e Kaymakam Regaip Ahmet Özyiğit, belediye başkan yardımcısı Bilal Mernekli, Kurum amirleri ve personeli ve vatandaşlar katıldı. Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün  kayınpederi Muammer Es'in yıllarca Seydişehir’de yaşamış ve Etibank Alüminyum fabrikasından emekli olduktan sonra ilçemizden ayrılmıştı. Yeni cami mahallesinde yaşayan Etibank’tan Emekli Muammer Es'in kızı , şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün eşi Ayşegül Safitürk’ün, Seydişehir İmam Hatip Ortaokulunda okuduktan sonra İmam Hatip Lisesinden başarılı bir şekilde mezun olduğu öğrenildi. Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün ruhuna okunan mevlitte cami imamı Süleyman Koyuncu’nun, “Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber” ilahisini okurken cemaatin duygulandığı görüldü. Kuran-ı Kerim tilaveti, ilahilerden sonra ilçe müftüsü Kemal Demirel tarafından dua yapılarak Mevlit sona erdi. Mehmet Akif Ersoy tarafından Çanakkale şehitlerimize ithafen yazdığı şiir; ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE, Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?  En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,  -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-  Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.  Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!  Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "  Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,  Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!  Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,  Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. (1)  Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, (2)  Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!  Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;  Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.  Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...  Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!  Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,  Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,  Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;  Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.  Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...  Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.  Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,  Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.  Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;  Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;  Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;  Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.  Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,  Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.  Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;  O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...  Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,  Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.  Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,  Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.  Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,  Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.  Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...  Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!  Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;  Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman?  Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?  Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.  Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,  Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer;  Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;  "O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.  Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:  İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.  Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...  O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,  Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3)  Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!  Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!  Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.  Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...  Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.  Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?  "Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.  Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...  Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.  "Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;  Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;  Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,  Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;  Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, (4)  Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;  Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,  Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,  Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;  Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;  Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...  Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.  Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,  Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,  Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...  Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,  O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;  Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;  Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,  Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...  Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,  Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber. 
Mardin?in Derik ilçesinde şehit düşen Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk ruhuna Seydişehir Kaymakamlığı tarafından merkez cami Seyit Harun Veli ve diğer tüm mahalle camilerinde Mevlit okunarak dualar edildi.

İkindi namazına müteakip Seyit Harun Veli camiinde okunan Mevlit’e Kaymakam Regaip Ahmet Özyiğit, belediye başkan yardımcısı Bilal Mernekli, Kurum amirleri ve personeli ve vatandaşlar katıldı.

Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün  kayınpederi Muammer Es'in yıllarca Seydişehir’de yaşamış ve Etibank Alüminyum fabrikasından emekli olduktan sonra ilçemizden ayrılmıştı.

Yeni cami mahallesinde yaşayan Etibank’tan Emekli Muammer Es'in kızı , şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün eşi Ayşegül Safitürk’ün, Seydişehir İmam Hatip Ortaokulunda okuduktan sonra İmam Hatip Lisesinden başarılı bir şekilde mezun olduğu öğrenildi.

Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün ruhuna okunan mevlitte cami imamı Süleyman Koyuncu’nun, “Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber” ilahisini okurken cemaatin duygulandığı görüldü.

Kuran-ı Kerim tilaveti, ilahilerden sonra ilçe müftüsü Kemal Demirel tarafından dua yapılarak Mevlit sona erdi.

Mehmet Akif Ersoy tarafından Çanakkale şehitlerimize ithafen yazdığı şiir;

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE,

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? 
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, 
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- 
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. 
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! 
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! " 
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, 
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! 

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, 
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. (1) 
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, (2) 
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada! 
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; 
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. 
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... 
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ! 
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl, 
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl, 
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; 
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. 
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... 
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. 
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb, 
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb. 

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; 
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; 
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; 
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. 
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, 
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. 
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; 
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... 
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, 
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak. 
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, 
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. 
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, 
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre. 
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler... 
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! 
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; 
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman? 
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? 
Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm. 

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler, 
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer; 
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi; 
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi. 
Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: 
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek. 

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... 
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, 
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3) 
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! 

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! 
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. 
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... 
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. 
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın. 
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... 
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb. 
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına; 
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; 
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle, 
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; 
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, (4) 
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; 
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, 
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, 
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; 
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem; 
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... 
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. 

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, 
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, 
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... 
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, 
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; 
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; 
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, 
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... 

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, 
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve toroslargazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.